Arama

T Nedir?

Güncelleme: 12 Temmuz 2015 Gösterim: 780 Cevap: 0
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
12 Temmuz 2015       Mesaj #1
Safi - avatarı
SMD MiSiM
T
1. Türk abecesinin yirmi üçüncü harfi.
Sponsorlu Bağlantılar
2. Kapantılı, uç dişetsil, ötümsüz ünsüz.

—ANSİKL Mısır ve fenike abecelerinde (fenike dilindeki adı tau "gösterge”, "belirti” anlamına gelir) ilk kez görülen haç biçimli gösterge, kısa sürede yunan- cada, en azından büyük harfte hemen hiç değişmedi. Küçük ve işlek yazıdaki f'nin geçirdiği değişimler daha çoktur.

Sesbilgisı. t harfi yazıda kapantılı, uçdiş- yuvasıl ve ötümsüz [f] ünsüzünü belirtir. Bu ünsüz dil ucunun dişyuvalarına değmesiyle söylenir. Akustik açıdan [f] şu özelliklerle tanımlanabilir: [+ ünsüz, + kesintili, + dağınık, + tiz, -titreşimli].

Tarihse/ sesbilgisi. Türkçede sözcük başında, içseste ve sonseste bulunur. Alıntı sözcüklerde de her üç durumda bolca görülür. Bugün dilimizde d- ile başlayan bütün sözcükler eski ve orta türkçe döneminde f- ileydi. Eski Anadolu türkçesinde ince ünlü bulunduran sözcüklerde t->d- gelişmesinin bugünkünden daha ileri olduğunu görüyoruz: ter>der, terle-> derle-, türlüg>dürlü ‘türlü’, tüken->döken-, tü>dü 'tüy' gibi bugün de f-'li biçimleri kullanılan sözcüklerde de eski Anadolu türkçesinde t->d- gelişmesi görülür, önce ince ünlülü sözcüklerde başlayan bu gelişme daha sonra kalın ünlü bulunduran sözcüklere de geçmiştir. XIII.-XIV. yy. metinlerinde doprak 'toprak', dart-<tart- 'çekmek', dimağ 'tırnak', dut- 'tutmak' gibi bugün t- li biçimleri kullanılan sözcüklerde de t->d- gelişmesi saptanmaktadır.
XV. yy.'dan sonra yazım, söyleyişten uzaklaşarak kalıplaştığından t- ya da d- söylenişine bakılmaksızın bütün kalın ünlü bulunduran sözcüklerde (i) yazılmaya başlanmıştır Bu durum, XIX. yy. sonlarına dek sürmüş, bu dönemde fonetik bir yazı dizgesi kurmak istenerek d- telaffuz edilen yerlerde arapça dal harfi kullanılmaya başlanmışsa da yazımda tam bir birlik sağlanamadığından bu karışıklık 1929'da latin kökenli türk abecesinin kabulüne değin sürmüştür.
Eski Anadolu türkçesinde t->d- gelişmesi canlı olduğundan, zaman zaman halk dilinde doğru biçimi sanılarak yanlış kullanışlar ortaya çıkmıştır; bunlardan bir bölümü yazı diline geçerek günümüze kadar gelmiştir: tağla-< dağla- (fars. dağ' dan), tane<dane (fars.), (aya<dâye (fars), terzi< derzi (fars), testere< dest erre (fars), tellal<dellâl(ar.), tabak<debbsğ(ar.), tarçın < darçin (fars), tezgâh «destgSh (fars), testiKdestı (fars.). Buna karşılık t- sesi bulunduran kimi alıntı sözcükler de t->d- gelişmesine uğramışlardır: (abl (ar.) > davul, tü(i (fars.) > dudu, timoni (ital.)> dümen, tara (ital.) > dara. Bunların yanında ikili bir biçimde kullanılarak gelenler de vardır: def ve tef, dantela ve tentene gibi.
Eski Anadolu türkçesinde, eski ve orta türkçede sonseste -t bulunan kimi sözcüklerin -d ile yazıldığı görülür: at>ad 'ad. isim', kurt>kurd, kanat>kanad, bulıt>bu- lıd, (at->(ad-, yat>yad gibi.
Anadolu ağızlarında t->d- gelişmesi bugün çok ilerlemiştir. İç ve Güneydoğu Anadolu ağızlarında hemen hemen t- ile başlayan bütün sözcüklerde bu gelişme görülür: daş, dak-, duz, dok... Karadeniz ağızlarında ise genellikle t: ler korunur: fış, til, tik-, tur-...
Çağataycada t- sesi korunmakla birlikte birtakım sözcüklerde ikili durum görülür: turur ve durur, dağı ve takı, digrü ve tigrü 'kadar', di- ve ti-,
Anadolu ağızlarında hece sonunda iki ünsüzün yan yana bulunduğu yerlerde sonda bulunan t sesinin düştüğü görülür: çift>çil, dost>dos, ast>as, dürûst>dû- rüs. Bunlardan standart dile geçenler de vardır: rastla- > rasta-, abdest> aptes.
Türkiye türkçesinde iki ünlü arasında -t->-d- gelişmesi görülür. git-er> gider, et -er>eder, yarat-an>yaradan. Bu kurallı bir gelişme değildir. Kimi sözcüklerde -f- korunur: bit-er, at-ar, yatar...
Oğuz ve kıpçak lehçelerinde ve bu lehçelerin etkisiyle yakın lehçelerde sporadik olarak t->d- gelişmesi görülmekle birlikte bütün doğu ve kuzey türk lehçelerinde t- sesi korunmuştur. Çuvaşçada ise kimi sözcüklerde t->ç- gelişmesi görülür: taş>çul, tirig>çere 'diri'. Buna karşılık pek çok sözcükte t- korunmuştur: ta- muğ> tamik 'cehennem', talak 'dalak', tar 'ter', te- 'demek', tıhır 'dokuz', tıpra 'toprak' vb. Çuvaşçada yabancı sözcüklerde bulunan d- lerin t- olduğu görülür: derd> tert, devlet >tivlet. İki ünlü arasında ise -t-, -d- gelişmesi görülür: etük>edik, katığ>hıd( 'katı', satığ>sçd( 'satılan şey', otuz> vtdtr, kurtul-> htchb, utan-> vidan-,
Yakutçada sözcük başında seyrek olarak t->d- gelişmesi olur: takı>dağanı 'dahi', ti->die- 'demek', tigrü>diyeni 'dek, değin', teriq > diriğ ‘derin1. Genel olarak t- korunmuştur: tabıskan 'tavşan', tammals- 'damlamak', tara, tarah 'tarak', tas 'dış', tü- örd dört’ vb. Yakutçada iki ünlü arasındaki -f- ler de korunur. Eski türkçedeki d sesinin yakutçada -t- ye dönüştüğü görülür: ağağ>atah 'ayak', yapağ> safı” yaya', ağğır>atır 'aygır', uçlı->utuy- 'uyumak', keğ->ket- 'giymek', kığığ>k/fı 'kıyı', kapın > hatin 'kayın ağacı', kudrul.(, kuturuk 'kuyruk', küdegü>kütüö 'güveyi', edgü>ütüö 'iyi'.
Yakutçada s>t gelişmesi görülür: ısığ>iti, esir- > itir- sarhoş olmak', ısır- >ıtır-, kısğaç> kıtağas 'kıskaç'. Yakutçada ayrıca l>t gelişmesi görülür: atlan- > attan- 'ata binmek', emle->emtie- 'tedavi etmek’, bıçakla->bısatjta-, at- lığ>attâh 'atlı', oklar> ohtor, kızlar>kışlar etler>etter.

—istat. Student-Fisher olasılık dağılımı gösteren değişken. || t dağılımı, student yasası'nın eşanlamlısı. || T testi, sıfır varsayımı doğru olduğunda, yararlanılan gözlemlerin fonksiyonunun t dağılımı izlediği test. (Bu test, gözlenen bir örnek ortalamasına dayanılarak, bir normal dağılımın ortalamasının belirli bir değere eşitliğinin ya da iki bağımsız örnek ortalamasına dayanılarak değişkesi [variyansı] aynı olan iki normal dağılıma ilişkin ortalamaların eşitliğinin testidir. Her iki durumda da değişke, örneğe dayanarak hesaplanır.)

—Ûlçbil. Kütle ölçüsü birimi ton'un simgesi.

—T Anorg. kim. Trityum'un simgesi.

—Ask. denize. Bir gemiyi ya da bir filoyu T'ye almak, yapılacak top atışı, düşman gemisini ya da filosunu uzunluğu yönünde etkileyecek biçiminde yer almak. (Yelken döneminde, bu savaş taktiği genellikle korkunç sonuçlar yaratıyordu. T düzeninde, bir uçtan bir uca bütün bataryalarla yapılan top atışı, düşman gemilerinin direk takımına büyük hasarlar veriyor ve mürettebatın çoğunu öldürüyordu. Günümüzde de, bu taktik filo ya da filotila savaşlarında uygulanır. Düşman gemilerini T'ye alan bir filo bütün toplarını kullanabildiğinden atış üstünlüğüne sahiptir.)

—Bağışıkbil. T lenfositi, timustan türeme lenfosit. ("Hücre aracılıklı’’ denen [dolaşımdaki antikorların katılma zorunluğu olmadan] bağışıklık tepkimelerine ve antijen tanıma, bağışıklık yaratıcı başka hücreleri etkinleştirme, bağışıklık yanıtlarını bazen olumlu yönde [helper hücreleri] bazen olumsuz yönde [süpresör hücreler] değiştirme işlevleriyle antikor etkinliğine katılan bir lenfosit türüdür.) [Bk. ansikl. böl.]

—Çekird. fiz. Radyoaktif bir çekirdeğin yarı-ömrünü belirtir.

—Dalga ve titr. Dönemsel bir olayın dönemini belirtir.

—Elektron. Sihirli T, kimi hiperfrekans ölçüm düzeneklerinde kullanılan ve biçimi T harfini andıran dalga kılavuzu öğesi.

—Elektron, ve Telekom. T filtre, şeması T harfi biçiminde olan yüksekgeçiren, alçak- geçiren ya da bantgeçiren filtre.

—Havc. 7 ya da iniş te'si, zemine yerleştirilen ve uzun kolu iniş doğrultusunu gösteren T biçiminde işaret.

—Hematol. Anti-T antikoru, T antijenini tanıyan ve insan serumlarının hepsinde bulunan igM niteliğinde antikor. || T antijeni, bir bakteri nöroaminidazının yarattığı çok yönlü aglütinasyona elverişli alyuvar antijeni. (Bu olgu kana birçok mikrop karıştığı zaman in vitro görülebilir; bu T değişimi bir enfeksiyon sendromu sırasında in vivo olarak da gözlenebilir.)

—Nöroanat. T nöronu, TEK UZANTILI NÖRON'un eşanlamlısı.

—Ûlçbil. Tera önekinin simgesi. || Manyetik indükleme birimi fesla’nın simgesi.

—Tem. parç. Eşspini belirtir.

—Termodin. Termodinamik sıcaklığı gösterir.

—ANSİKL. Bağışıkbil. T lenfositleri, B lenfositleri gibi embriyolojik kökenli hücrelerdir; morfolojik bakımdan, ilikte meydana gelen ana hücrelerden ayırt edilemezler, sonradan timüste bir farklılaşma evresi geçirirler. Bu organ T lenfositlerinin ana kaynağıdır ve onun erken çıkarılması bağışıklığı azaltır. Timusun doğuştan yokluğu (insanda Di George sendromu; farede “Nüde" değişinimi) antikor üretimini ille de bozmaz, ama greflerin reddi gibi hücre aracılıklı bağışıklık tepkimelerinin yokluğuna, gecikmiş tipte aşırı duyarlılık tepkimelerine, yalnız antikorların etkisine duyarsız mikrop ya da asalaklara direnç göstermeye neden olur.
T lenfositleri kanda ve lenfte dolaşan lenfositlerin çoğunluğudur. Retiküloendotelyal sistem organlarında, timus bağıntılı denen, B lenfositlerininkinden ayrı bölgelere yerleşirler.
Bağışıklık mekanizması içinde T lenfositlerinin çeşitli işlevleri olduğu kabul edilir: bazı antijenlerin tanınmasında ve tahribinde (timus bağıntılı antijenler) helper etkisi; bazı bağışıklık tepkimelerini ortadan kaldırma etkisi; bazı antijenlerle yüklenmiş olan hücrelere karşı hücre zehirliliği etkisi (gref hücreleri, ur hücreleri, mikroplu hücreler vb.); ayrıca hematopoyezin düzenlenmesinde de rol oynarlar.

— be
1. Geçmişte geride kalan uzak bir noktayı vurgular: Ta medrese döneminden kalma yanlış uygulamalar. Bu olay ta 1555'lerde olmuş (ünlüsü uzun söylene bilir).
2. Bir eylemin başlangıcına, bitimine, yerine uzaklık ve yakınlık bakımından "en son, en uç” anlamını katar: Bataklıklar ta Akdeniz'in kıyısından başlar. Yürüyerek dağın ta tepesine çıktık.
3. Dek, değin, kadar ya da beri gibi ilgeçlerle birlikte kullanıldığında bir eylemin başlangıcını ya da sonunu zaman ve uzaklık bakımından abartılı bir biçimde vurgular: Yağmur ta İstanbul'dan beri dinmedi. Diş ağrısından ta sabaha değin uyumadım. Top sesleri ta akşama kadar sürdü.
4. Ta kendisi, bir kimseden söz ederken, sözü edilenin o olduğunu belirtmek için söylenir: Yanılmadınız, ta kendisi (ta kısa söylenir). || Ta ki, amaç belirten cümlelerin başına getirilerek, "yeter ki, sonunda” anlamında kullanılır: İstediğini yapıyorum, ta ki sen üzülmeyesin.




Kaynak: Büyük Larousse

X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.