TAAB a. (ar. ta’ab) Esk.
1. Yorgunluk: "Sabahleyin uyandığı vakit bir taabı fikri ve cismani ile yorganlarının arasına sokularak soğuk havalarda yatakta hissedilen bir hazzı tenperveri içinde duruyordu"
(H. Z. Uşaklıgil).
2. Sıkıntı, eziyet: "Çevri gönlümdür çeken gözdür gören ruhsârı- nı / Allah Allah kâm olan kimdir çeken kimdir taab" (Fuzuli, XVII. yy.).
3. Taab -aver, yorgunluk veren.
—Esk. tıp. Sinir zayıflığı nedeniyle adalelerde, bedenin çeşitli yerlerinde duyulan sancı. || Taab-ül-ayn, göz yorgunluğu.
1. Yorgunluk: "Sabahleyin uyandığı vakit bir taabı fikri ve cismani ile yorganlarının arasına sokularak soğuk havalarda yatakta hissedilen bir hazzı tenperveri içinde duruyordu"
Sponsorlu Bağlantılar
2. Sıkıntı, eziyet: "Çevri gönlümdür çeken gözdür gören ruhsârı- nı / Allah Allah kâm olan kimdir çeken kimdir taab" (Fuzuli, XVII. yy.).
3. Taab -aver, yorgunluk veren.
—Esk. tıp. Sinir zayıflığı nedeniyle adalelerde, bedenin çeşitli yerlerinde duyulan sancı. || Taab-ül-ayn, göz yorgunluğu.
Kaynak: Büyük Larousse
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.