Arama

Tat Nedir?

Güncelleme: 22 Temmuz 2015 Gösterim: 996 Cevap: 0
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
22 Temmuz 2015       Mesaj #1
Safi - avatarı
SMD MiSiM
TAT a.
1. Bazı cisimlerin tat alma organı üzerinde bir duyum bırakma özelliği; bu duyumun kendisi: Suyun rengi ve tadı yoktur. Buruk bir tadı var.
Sponsorlu Bağlantılar
2. Yiyecek ve içeceklerin bıraktıkları hoş ve kalıcı duyum; lezzet: Bu sosun hiç tadı yok. Şu yemeği bir deneyin, tadı damağınızda kalacaktır.
3. Tatlılık derecesi: Bu sütlacın tadı biraz az olmuş.
4. Bir şeyin verdiği zevk; bıraktığı izlenim: Artık buraların eski tadı kalmadı. Anıların buruk tadı.
5. Bir şeyden tat almak, bir şeyi sevmek, ona değer vermek, ilgi duymak, .ondan hoşlanmak: Yaşamdan tat almak. Armhiçbir şeyden tat almıyor. || Tat kazanmak, tadı gelmek, tatlı bir duruma gelmek, tatlanmak. || Tat vermek, bir şeye tat kazandırmak; hoşa gidecek bir durumun doğmasını sağlamak; usandırıcı, bıktırıcı olmak: Artık bu yaptıkları iyice tat verdi. || Tadı damağında kalmak, hoşa giden bir şeyin tadını ya da ondan alınan zevki unutamamak. || Tadı gitmek, tadı kaçmak, tatsız bir durum almak, tatsızlaşmak; hoşa gidecek, zevk verecek yönlerini yitirmek: Eskisi gibi değil, buraların da tadı kaçtı. || Tadı tuzu katmamak, sözkonusu yemekse, lezzeti kalmamak; bir şey, bir kimse, bir yerse, eski, güzel, imrenilir durumunu kaybetrrlek. || Tadı tuzu yok, tatsız tuzsuz; zevksiz, yavan: Günlehmizin tadı tuzu yok. || (Bir kimsenin) tadı yok, sağlığı ya da neşesi yok: Bu günlerde hiç tadım yok. || Tadına bakmak, bir şeyden bir parça ağzına alarak lezzetini yoklamak: Tadına bir bak bakalım, tuzlu mu otmu? || Tadına doyamamak, bir şeyden çok zevk almak, çok hoşlanmak. || Tadına doyum olmamak, doyulamayacak ölçüde lezzetli olmak: O sulu şeftalilerin tadına doyum olmazdı. || Tadına varmak, bir şeyin güzelliğini bütün yönleriyle ve inceliğiyle anlamak: Plakları dinledikçe tadına vanyordu. || Tadında bırakmak, bir şeyin güzelliğini bozacak aşırılıklardan kaçınmak: Yeter artık, tadında bırak şakayı. || Tadından yenmemek, bir şeyin hoşa gitmediğini belirtmek için alaylı olarak söylenir. || Tadını almak, yaptığı, üzerinde çalıştığı bir işten zevk duymaya başlamak. || Tadını bulmak, tadı yerine gelmek, tatlanmak. || Tadını çıkarmak, güzel bir şeyden istediği gibi yeterince ve her yönüyle yararlanmak: Şimdi tatilin tadını çıkarıyor, bütün gün yüzüyordu. || Tadını kaçırmak, güzel, hoşa giden bir şeyi aşırılığa kaçarak zevksiz bir duruma sokmak.

—Bes. san. Tat artırıcı, tat alıcılarının duyarlılığını artırmaya yarayan katkı maddesi. (Bunlar, bitkisel ve hayvansal özütlerden elde edilen guanilik ve inosinik asitler, sodyum glutamat gibi maddelerdir.)

—Fizyol. Tat alma, tatma yoluyla bir şeyin tadını algılama işlevi.

—Fizyol. ve Nörol. insan ve hayvanlarda, besinlerin ya da yakın çevrenin kimyasal bileşiminin, sulu çözeltilerin analizinde özelleşmiş duysal alıcılar yardımıyla belirlenmesini sağlayan işlev. (Bk. ansikl. böl.)

—ANSİKL. Tat, koku duyusunu ve kanın kimyasal bileşimini denetleyen çeşitli mekanizmaları da içeren, daha genel bir kimyasal algılama işlevinin çeşitli yönlerinden yalnız biridir, insanda tat yalnız ağız düzeyinde algılanır ve koanalar (burun delikleri) yoluyla algılanan koku, çok daha büyük bir ayırım gücü ve çok daha düşük bir eşiğe sahip olduğu için bunu büyük ölçüde etkiler. Dilin son derece gelişmiş olan dokunsal duyarlılığı da kıvam ve ısıların çok ince bir şekilde algılanmasıyla bu işleve katkıda bulunur. Dört temel tat vardır: tatlı, tuzlu, ekşi ve acı. Bunlar, dil üzerinde bulunan ve papilla denen karmaşık organlar üzerinde kümelenmiş tat tomurcukları adlı özel alıcılar tarafından algılanır. "Dil V'si"ni oluşturan dilin arkasındaki büyük çanaksı papillalar özellikle acı tatlara, dilin ucu tatlı ve tuzlu tatlara, kenar bölgeler ise ekşi tatlara duyarlı olmakla birlikte bu yerleşimler mutlak değildir. Tat duyularıyla ilgili bilgiler farklı üç kafa siniri çifti tarafından toplanır: yüz siniri, dil -yutak siniri ve vagus siniri.
Ayrıca besinlerin tadıyla onların kimyasal yapıları arasındaki bağlar da basit değildir ve “tuzlar'', daha doğrusu madensel iyonların tuzlu, ozların ve diholozitlerin şekerli, H+ iyonlarının ekşi ve alkaloitlerin acı bir tadı olması yaklaşık nitelendirmelerdir: bu tatların her biri öncekilerle hiçbir kimyasal benzerliği olmayan cisimlerde de bulunur. Örneğin sakarin kesinlikle bir oz değildir. Ayrıca şekerli bir tat acı bir tadı çok iyi örtebilir. Öte yandan, herhangi bir anomali sözkonusu olmasa dahi tat duyarlılığı kişiden kişiye değişir.
Kimsayal alıcılarının tümü sulu çözeltilerin çözümlenmesine uyum sağlanmış olan suda yaşayan hayvanlarda tat ve koku alma arasındaki farkı gösterebilmek zordur. Balıkların genellikle ağızları çevresinde yalnız tat duyusuna yönelik kimyasal alıcıları vardır. Başta kelebekler olmak üzere çiçekten çiçeğe konan böceklerin de ayaklarının ucunda çiçektozunun şekerli tadına duyarlı alıcılar vardır.
Tat, hayvanlara her şeyden önce zehirlenmelerden korunmada ve çeşitli avları haber vermede yararlı olur, ikincil olarak, sindirime olanak veren salgı reflekslerini (tükürük, mide özsuyu) başlatmaya yarar. Ancak Pavlov'dan bu yana bu basit reflekslerin, alışılagelmiş besinlerin yalnızca görülmesi gibi koşullu reflekslerle tamamlanabileceği de bilinmektedir.

—Nörol. Tat duyumunun tamamen ya da kısmen kaybı çevresel sinir sisteminin I6z- yonlarında gözlenir. Bozukluk dil-yutak siniri tutulmalarında, özellikle acı duyumunu etkileyecek şekilde dilin arka üçte birinde, yüz siniri, timpan siniri ve dil siniri tutulmalarında, tuzlu, tatlı ve ekşi duyumlarını azaltacak biçimde dilin ön üçte ikisinde bulunur.
Özellikle tek başına ortaya çıkabilen ya da genel bir krizin ilk belirtisi olabilen tat sanrıları' nın sözkonusu olduğu merkez sinir sistemi lezyonlarında tat duyusu eksiklikleri nadiren kanıtlanabilir.

TAT
a. (esk. türkç. söze.). Esk. Türkler'in, egemen olduğu bölgelerde yaşayan İran, kürt ve arap soyundan gelme kimselere verdikleri ad. (Bk. ansikl. böl.) || Hazar de- nizi’nin kıyılarında yaşayan, Türkler'le kanşmış İran asıllı kavimlere (Tarikler vb) verilen ad.

—ANSİKL. Tat adına Orhun yazıtlarından beri türkçe yapıtlarda rastlanmakta, ancak anlam değişikliğine uğradığı görülmektedir. Bu ad tüm yabancılara verildiği gibi asıl İran kökenliler için kullanıldı. İran'da Gazvin'in B. bölgelerinde yaşayan halk da Tatlar adıyla anılır ve farsçanın değişik bir kolu olan tati şivesi ile konuşurlar. Tatlar' ın yoğun olduğu bölge, Kafkaslar'ın D.’ sundaki Apşeron yarımadasıdır.

Kaynak: Büyük Larousse

X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.

Benzer Konular

29 Nisan 2016 / Ziyaretçi Tıp Bilimleri
11 Ekim 2014 / Ziyaretçi Soru-Cevap
7 Temmuz 2011 / Ziyaretçi Soru-Cevap
28 Nisan 2016 / Misafir Tıp Bilimleri
27 Temmuz 2011 / Misafir Soru-Cevap