SAB sıf. (ar. şa’b, dişi. şacbe). Esk.
1. Zor, çetin: Umur-ı saba (zor işler).
2. Zorlu, inatçı kimse için kullanılır.
3. Sab-ül-lehm, sab-ût-tefehhüm, anlaşılması, kavranması güç olan: "Miftah nâm kitâbında zikr ile sab-üt-tefehhüm olanlarını müstakil bir kitâbında zikr edeceğini beyân etmiş ise de..." (Cevdet Paşa, XIX. yy.). || Sab-ül-kabul, kabul edilmesi, onaylanması güç: "Feniyı mutlak mefhumu bize her fikirden acı ve sab-ül-kabul geliyor" (Cenap Şahabettin). || Sab-ül -menal, elde edilmesi, sahip olunması güç olan. || Sab-ûl-mürur, geçilmesi, aşılması güç, sarp, tehlikeli yer için kullanılır: "Salim'in kahvesi tabir olunan dar ve sab -ül-mürur boğazın yemtn ü yesârında..." (Cevdet Paşa, XIX. yy.).
1. Zor, çetin: Umur-ı saba (zor işler).
Sponsorlu Bağlantılar
3. Sab-ül-lehm, sab-ût-tefehhüm, anlaşılması, kavranması güç olan: "Miftah nâm kitâbında zikr ile sab-üt-tefehhüm olanlarını müstakil bir kitâbında zikr edeceğini beyân etmiş ise de..." (Cevdet Paşa, XIX. yy.). || Sab-ül-kabul, kabul edilmesi, onaylanması güç: "Feniyı mutlak mefhumu bize her fikirden acı ve sab-ül-kabul geliyor" (Cenap Şahabettin). || Sab-ül -menal, elde edilmesi, sahip olunması güç olan. || Sab-ûl-mürur, geçilmesi, aşılması güç, sarp, tehlikeli yer için kullanılır: "Salim'in kahvesi tabir olunan dar ve sab -ül-mürur boğazın yemtn ü yesârında..." (Cevdet Paşa, XIX. yy.).
Kaynak: Büyük Larousse
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.