SADE sıf. (fars. sâde).
1. Öze indirgenmiş, yapmacıksız, özentisiz, fazlalıklardan, süslerden arınmış bir şey için kullanılır; gösterişsiz, yalın: Sade ve zevkli bir ev. Sade bir elbise. Sade bir tören. Sade bir anlatım.
2. özentisiz, yapmacıksız, doğal davranan kimse için kullanılır: Sade bir insan.
3. Sade kahve, şekersiz kahve.
4. Arasına, içine bir şey katılmamış yiyecek için kullanılır: Sade lokum.
5. Sade yağ — SADEYAĞ.
6. Sade suya, yağsız: Sade suya çorba.
—Böcbil. Sade göz -YALIN- GÛZ.
—Dilbil. ve Ed. Sadetürkçe, arapça, farsça sözdizimi ve yapım kurallarına, yabancı ilgeçlere yer verilmeyen, halk diline geçmiş yabancı sözcükleri ise türkçeleşmiş sayan, ılımlı türkçecilerin, kullanılmasını amaçladığı yazı dili.
♦ be
1. Sade olarak, özentisiz bir biçimde: Evini son derece sade döşedi. Çok sade giyinir.
2. Sadece, yalnız, ancak: Sade ben geldim, onlar evde kaldı.
1. Öze indirgenmiş, yapmacıksız, özentisiz, fazlalıklardan, süslerden arınmış bir şey için kullanılır; gösterişsiz, yalın: Sade ve zevkli bir ev. Sade bir elbise. Sade bir tören. Sade bir anlatım.
Sponsorlu Bağlantılar
3. Sade kahve, şekersiz kahve.
4. Arasına, içine bir şey katılmamış yiyecek için kullanılır: Sade lokum.
5. Sade yağ — SADEYAĞ.
6. Sade suya, yağsız: Sade suya çorba.
—Böcbil. Sade göz -YALIN- GÛZ.
—Dilbil. ve Ed. Sadetürkçe, arapça, farsça sözdizimi ve yapım kurallarına, yabancı ilgeçlere yer verilmeyen, halk diline geçmiş yabancı sözcükleri ise türkçeleşmiş sayan, ılımlı türkçecilerin, kullanılmasını amaçladığı yazı dili.
♦ be
1. Sade olarak, özentisiz bir biçimde: Evini son derece sade döşedi. Çok sade giyinir.
2. Sadece, yalnız, ancak: Sade ben geldim, onlar evde kaldı.
Kaynak: Büyük Larousse
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.