SOKAK a. (ar. zukak'tan).
1. Bir yerleşim biriminde, iki yanı evler, dükkânlar vb. ile çevrili, gidiş gelişe açık yol: Bir sokağın kaldırımları. Yayalara ayrılmış bir sokak. Sokağa bakan bir daire
2. Aynı sokakta oturanların, oradaki satıcıların, dükkânların, evlerin tümü: Yangın bütün sokağı ayağa kaldırdı.
3. Evin dışı, dışarısı: Sokağa çıkmak. Sokaktan gelmek.
4. Sokak çocuğu, zamanın büyük bir bölümünü sokakta, aile ortamının dışında geçiren, başıboş bırakılmış çocuk. || Sokak süpürgesi, sokak sokak gezip dolaşan . || Sokak satıcısı, seyyar satıcı. || Bir kimseyi sokağa atmak, bir kimseyi dışarı atmak; evinden, işinden çıkarmak. || Bir şeyi sokağa atmak, gereksiz yere harcamak. || Sokağa atsan "en ucuz fiyata satsan bile” anlamında kullanılır: Sokağa atsan yine yüz bin lira. || Sokağa dökülmek, bir topluluk sözkonusuysa, hep birlikte dışarı çıkmak: Yangın var diye bağırınca apartmandakilerin tümü sokağa döküldü; sorunlarını herkese duyurmak için yürüyüşe ve gösteriye başvurmak: Böyle yapılırsa, sonunda işçiler sokağa dökülür. || Sokağa düşmek, sözkonusu bir kadın olmak, orta malı olmak; bir şeyse, değerini yitirmek. || (Bir kimseyi) sokakta bırakmak, onu eve almamak, içeri sokmamak: Sizi sokakta bırakacak değiliz ya! || (Bir şeyi) sokakta bulmamak, onu değerli, önemli bulmak: Biz bu yurdu sokakta bulmadık.|| Sokakta kalmak, barınacak bir yer bulamamak. || Sokaktaki adam, belirli bir özelliği olmayan, sıradan kimse: Bu konuda sokaktaki adam ne düşünüyor, bilmek gerek.
—Aydınlt. Sokak lambası, bir ya da birçok reflektörle donatılmış bir lamba içeren ve geceleri sokaklan, meydanları, büyük alanları aydınlatmaya yarayan, genellikle yüksek bir direk tepesine monte edilmiş aydınlatma düzeneği.
—Kur. tar. OsmanlIlarda padişahlar kent içinde bir yerden bir yere giderlerken halk tarafından görülmemeleri için yolun iki tarafına gerilen bezlere verilen ad. (Bu tür bezlerle oluşturulan yollara Halveti hümayun sokakları da denir, süslü kâğıtlarla yapılanlar ise Kandilli sokak diye adlandırılırdı.)
—Fiyat. Sokak tiyatrosu, tiyatronun, çoğu zaman öğretici ya da siyasal nitelikte ayrı bir estetiğe sahip, sokakta, açık havada ya da tiyatro binaları dışında sergilenen gösterilere uyarlanmış biçimi. (1968’de Mehmet Ulusoy'un Devrim için hareket tiyatrosu adıyla İstanbul'da bir grup amatörle kurduğu ve gecekondu mahallelerinde, fabrikalarda, kahvelerde, kentin işlek caddelerinde çeşitli oyunlar sunan ilk sokak tiyatrosunun etkinlikleri 1972 başlarına kadar sürmüştür.)
1. Bir yerleşim biriminde, iki yanı evler, dükkânlar vb. ile çevrili, gidiş gelişe açık yol: Bir sokağın kaldırımları. Yayalara ayrılmış bir sokak. Sokağa bakan bir daire
Sponsorlu Bağlantılar
3. Evin dışı, dışarısı: Sokağa çıkmak. Sokaktan gelmek.
4. Sokak çocuğu, zamanın büyük bir bölümünü sokakta, aile ortamının dışında geçiren, başıboş bırakılmış çocuk. || Sokak süpürgesi, sokak sokak gezip dolaşan . || Sokak satıcısı, seyyar satıcı. || Bir kimseyi sokağa atmak, bir kimseyi dışarı atmak; evinden, işinden çıkarmak. || Bir şeyi sokağa atmak, gereksiz yere harcamak. || Sokağa atsan "en ucuz fiyata satsan bile” anlamında kullanılır: Sokağa atsan yine yüz bin lira. || Sokağa dökülmek, bir topluluk sözkonusuysa, hep birlikte dışarı çıkmak: Yangın var diye bağırınca apartmandakilerin tümü sokağa döküldü; sorunlarını herkese duyurmak için yürüyüşe ve gösteriye başvurmak: Böyle yapılırsa, sonunda işçiler sokağa dökülür. || Sokağa düşmek, sözkonusu bir kadın olmak, orta malı olmak; bir şeyse, değerini yitirmek. || (Bir kimseyi) sokakta bırakmak, onu eve almamak, içeri sokmamak: Sizi sokakta bırakacak değiliz ya! || (Bir şeyi) sokakta bulmamak, onu değerli, önemli bulmak: Biz bu yurdu sokakta bulmadık.|| Sokakta kalmak, barınacak bir yer bulamamak. || Sokaktaki adam, belirli bir özelliği olmayan, sıradan kimse: Bu konuda sokaktaki adam ne düşünüyor, bilmek gerek.
—Aydınlt. Sokak lambası, bir ya da birçok reflektörle donatılmış bir lamba içeren ve geceleri sokaklan, meydanları, büyük alanları aydınlatmaya yarayan, genellikle yüksek bir direk tepesine monte edilmiş aydınlatma düzeneği.
—Kur. tar. OsmanlIlarda padişahlar kent içinde bir yerden bir yere giderlerken halk tarafından görülmemeleri için yolun iki tarafına gerilen bezlere verilen ad. (Bu tür bezlerle oluşturulan yollara Halveti hümayun sokakları da denir, süslü kâğıtlarla yapılanlar ise Kandilli sokak diye adlandırılırdı.)
—Fiyat. Sokak tiyatrosu, tiyatronun, çoğu zaman öğretici ya da siyasal nitelikte ayrı bir estetiğe sahip, sokakta, açık havada ya da tiyatro binaları dışında sergilenen gösterilere uyarlanmış biçimi. (1968’de Mehmet Ulusoy'un Devrim için hareket tiyatrosu adıyla İstanbul'da bir grup amatörle kurduğu ve gecekondu mahallelerinde, fabrikalarda, kahvelerde, kentin işlek caddelerinde çeşitli oyunlar sunan ilk sokak tiyatrosunun etkinlikleri 1972 başlarına kadar sürmüştür.)
Kaynak: Büyük Larousse
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.