Arama

Sürüklemek Nedir?

Güncelleme: 17 Kasım 2015 Gösterim: 710 Cevap: 0
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
17 Kasım 2015       Mesaj #1
Safi - avatarı
SMD MiSiM
SÜRÜKLEMEK g. f.
1. Bir şeyi, bir kimseyi (bir yere) sürüklemek, onu yerden kaldırmadan, iterek ya da çekerek bir yere götürmek: Bir masayı, koltuğu pencereye doğru sürüklemek. At binicisini, üstünden atıp birkaç metre sürükledi. Katil, öldürdüğü kadının cesedini sürükleyerek bodruma indirmişti.
Sponsorlu Bağlantılar
2. Bir şeyi, bir kimseyi sürüklemek, hareket eden bir şeyden söz ederken, onlara da aynı hareketi yaptırmak, ardından çekip önüne katip götürmek: Uçurumdan yuvarlanırken, yakasına yapıştığı hasmını da sürükledi. Taşan sular, önüne kattığı her şeyi sürükleyip götürüyordu.
3. Bir kimseyi bir yere sürüklemek. gücünü ya da etkisini kullanarak onu bir yere yanında götürmek: Elinden tutup onu yandaki odaya sürükledi. Beni o sıkıcı toplantılara sürükleme.
4. Bir kimseyi, bir topluluğu bir yola, bir duruma bir eyleme sürüklemek, onu, üzerinde manevi bir baskı oluşturarak, baştan çıkararak ya da bir örnek oluşturarak, az çok kendi istenci dışında, özgürce "seçmediği bir yola, bir duruma bir eyleme itmek; içinden çıkılması güç bir duruma yaklaştırmak, götürmek: Arkadaşlannı bu işe o sürükledi. Bir kimseyi iflasa, ölüme sürüklemek. Bu siyasetinizle ülkeyi çıkmaza sürülüyorsunuz.
5. Bir kimseyi sürüklemek, dikkati üzerinde yoğunlaştırarak, güçlü bir ilgi uyandırarak, insanı ardından götürmek: Dinleyicileri sürüklemek. insanı sürükleyen bir kitap.

—Denize. Rüzgârdan, akıntıdan söz ederken, bir gemiyi kıyıya, tehlikeli bir mevkiye doğru itmek.

—Fizs. mekan. Bir katı cisme, bir sürüklenme hareketi kazandırmak.

—Kim. müh. Bir maddeyi sürüklemeyle ayırma işlemine uğratmak.

sürüklenmek dönşl. f. Yorgunluk, hastalık vb. yüzünden güçlükle hareket edebilmek, sürünmek: Koltuğa kadar yerde sürüklenip güçlükle kapıyı açabildi.

sürüklenmek edilg. f.
1. Yerden kaldırılmadan, çekilmek ya da itilmek: Masa sürüklenerek taşınırsa ayağı çıkar.
2. Bir şeyden, bir kimseden söz ederken, bir başka kimsenin ya da şeyin hareketiyle onun ardından çekilmek, onunla birlikte hareket etmek: Rüzgârla sürüklenen kumların oluşturduğu tepecikler. Tekne akıntıyla açıklara sürüklendi.
3. Bir kimseden söz ederken, bir kimsenin zoruyla, etkisiyle onunla bir yere gitmek: Seninle o anlamsız toplantılara sürüklenmek istemiyorum.
4. Bir topluluktan, bir kimseden söz ederken, az çok kendi istenci dışında, özgürce seçmediği bir duruma, bir yola, bir eyleme itilmek: Savaşa sürüklenen kitleler. Ölüme sürüklenmek.
5. Bir şeyden söz ederken, gereksiz yere uzamak, bir türlü sonuca bağlanamamak, sürünmek: Yıllarca boş yere sürüklenen bir miras davası.

—Denize. Kıyıya yakın demirlenmiş bir sandaldan söz ederken, dalgayı bordadan alarak karaya vurmak. || Herhangi bir nedenle hareket edemeyen bir tekneden
söz ederken, akıntı ve rüzgârın etkisiyle kıyıya doğru itilmek. || Kıyıya sürüklenmiş gemi, rüzgâr, akıntı ya da yanlış manevra sonucu karaya vurmuş gemi.

—Spor. Bir kayakçı ya da bir dağcının, bir denge kaybından sonra, denetimsiz biçimde bir yamaç boyunca düşmesi.

sürükletmek ettirg. f. Bir kimseyi, bir şeyi yerden kaldırmadan çektirmek, ittirmek; sürütmek.


Kaynak: Büyük Larousse

X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.