Arama

Medrese Nedir?

Güncelleme: 8 Ocak 2016 Gösterim: 1.619 Cevap: 1
Jumong - avatarı
Jumong
VIP VIP Üye
25 Ekim 2015       Mesaj #1
Jumong - avatarı
VIP VIP Üye
Vikipedi, özgür ansiklopedi

Sponsorlu Bağlantılar
Medrese, Müslüman ülkelerde orta ve yüksek öğretimin yapıldığı eğitim kurumlarının genel adı. Medrese kelimesi Arapça ders (درس) kökünden gelir. Medreselerde ders verenlere "müderris", onların yardımcılarına "muid", okuyanlara "danışmend", "softa" veya "talebe" adı verilir.

Tarihçe
Türk İslam devletlerinde medrese geleneği Karahanlılarla başlar. Ayrıca Karahanlılar medrese geleneği ile birlikte burslu öğrencilik sistemini başlatmışlardır. F. Reşit Ünat'a göre ise İslam'da ilk medrese Büyük Selçuklu Devleti zamanında Alparslan'ın veziri Nizamülmülk tarafından açılan ve yine onun ismiyle anılan Nizamiye Medreseleri'dir. Necdet Sakaoğlu ise ilk medresenin kurucusu olarak, Nişabur hâkimi Emir Nasır bin Sebüktekin'i göstermektedir.
Medreseler, Selçuklular'la zirve yapar. En kapsamlı, çok yönlü medreseleri Büyük Selçuklular açmıştır. En büyük Nizamiye Medresesi, Selçuklu veziri Nizamülmülk tarafından Bağdat'a kurulmuştur. Budizm'deki dinsel eğitim kurumu Vihara'lardan etkilenilerek medreseler açılmıştır. İlk medreselerde ağırlıklı olarak Kuran, kıyas, icma, fıkıh, kelam gibi dini dersler okutulurken, Nizamiye medreselerinde hem pozitif bilimler hem de dini bilimler birlikte okutulmuştur. Bu eğitim sisteminde batinilik ve şiilik arasında fikri mücadele amaçlanmıştır.

Selçuklular Anadolu'ya geldikten sonra çeşitli şehirlerde çok sayıda medreseler inşa etmişlerdir. Anadolu'da açılan ilk medrese Danişmentliler tarafından Tokat Niksar'da açılan Yağbasan Medresesi'dir. Osmanlı Devleti'nin devrinde ilk medrese Orhan Bey zamanında 1330 yılında Orhan Gazi Medresesi adıyla İznik'te kurulmuştur. Daha sonra Osmalı Devleti'nin sınırları genişlemesiyle beraber Bursa ve Edirne başta olmak üzere pek çok şehirde medreseler açıldı. İstanbul'un fethinden sonra üst seviyedeki eğitim kurumları başkentte yoğunlaştı.

1331-1451 yılları arasında 82 adet medrese kurulmuştur.
1463-1471 yılları arasında kurulanlara Fatih medreseleri ya da Sahn-ı seman medreseleri denilir(Bu medreselerle birlikte süreye dayalı eğitim, ders geçme sistemine dayalı eğitime dönüştürülmüştür.).
1550-1557 yılları arasında kurulanlaraysa Süleymaniye medreseleri denir. Osmanlı Devleti'nin ilk tıp okulu Darüttıp Süleymaniye medreselerinde yer almıştır. Tıbbi bilgilerin uygulamalarının yapıldığı Darüşşifa ve diğer bazı bölümler olan Darülakakir (Eczane), Darüzziyafe, Tabhane ve İmarethane ilk kez Süleymaniye medreselerinde yer almıştır. Başlangıçta bütün eğitim faaliyetlerinin yapıldığı kurum olan medreseler, Tanzimat Döneminde yeni mesleki okulların açılması ile sadece din eğitimi verilen okullar haline getirildi. Osmanlı devletinin son döneminde medreselerin ders programında ve teşkilat yapısında yeni düzenlemeler yapıldı. 1914 yılında Darü-l hilafeti-l Aliyye adı altında birleştirilen medreseler, Millî Mücadeleden sonra 03.03.1924 tarih ve 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun birinci maddesi olan "Türkiye dahilindeki bütün müessesat-ı ilmiye ve tedrisiye Maarif Vekaleti’ne merbuttur" ifadesi ile Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlanmış ve zamanın Millî Eğitim Bakanı Vasıf Bey de 13.03.1924 tarihli genelgesiyle medreseler üzerindeki tasarruf hakkını kullanarak medreseleri kapatmıştır.
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.
🌘 🚀
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
8 Ocak 2016       Mesaj #2
Safi - avatarı
SMD MiSiM
MEDRESE a. (ar. medrese).
1. Dinsel derslerin okutulduğu eğitim kurumu. (Bk. ansikl. böl.)
Sponsorlu Bağlantılar
2. Bu okullarda okuyan öğrencilerin barınmaları için yapılmış vakıf odalarını da içeren yapı.
3. Medreseye düşmek, bir iş içinden çıkılması, bir sonuca bağlanması olanaksız, anlamsız tartışmalara konu olduğu zaman şaka yollu söylenir.

—Esk. eğit. Dahil medresesi, İslam eğitim -öğretim kurumu. (Hariç [ilköğretim] aşamasından sonra gelen, ortaöğrenim düzeyinde öğrenim veren, iptidai dahil ve hareketi dahil olmak üzere iki aşamalı medrese. Buradan, yükseköğrenim aşaması sayılan Sahn medresesi'ne geçilirdi.)

—ANSİKL. Eğit. Medrese, son durumunu alıncaya kadar üç evre geçirdi:
1. cuma namazlarından sonra, ders okutulan mescitler;
2. bu mescitlerde okuyanların yatıp kalkmalarını sağlamak amacıyla bir tür öğrenci yurdu niteliğindeki bir hanın eklenmesiyle aldığı biçim;
3. mescit ve hanı birleştiren tek bina dönemi, ilk dönemde mescitler yalnızca okuyup yazma öğretimi işlevini yerine getiriyordu. Medreselerin ilkokul niteliğini taşıyan bu dönemdeki biçimi, İslam öncesi Medine kentinde yahudiler tarafından kurulmuştu. Müslümanlıkla birlikte Medine'deki bu okullarda daha çok okuma, Mekke'dekilerde ise okumayla birlikte yazı yazma da öğretildi. Hz. Muhammet’in vahiy kâtipliğini yapmış olan Muaviye de çocukların okuyup yazmalarıyla yakından ilgilendi. Bu dönemde mescitlerde okuyup yazmanın yanı sıra matematik de öğretilmeye başlandı.
XI. yy.'dan önce gelişme sürecine giren medreseler, en parlak dönemine Selçukluların Nizamiye medreseleri’ni kurmalarıyla kavuştu. Bu dönemde medrese yapımına önem verilmesi Fatımiler'de şii propagandasının merkezi olarak nitelenen darülilmin etkinlik ve işlevinin durdurulmak istenmesi çabasından kaynaklandı. Nizamiye medreselerinin ilki Nizamülmülk tarafından açık: (1067). Nizamülmülk, öğrencilere ders görmeleri ve barınmaları dışında burs verilmesi yeniliğini de sağladı. Onun kurduğu bu düzen, sonraki İslam devletlerinde de benimsendi ve külliyelerin yapılmasına neden oldu. Nizamülmülk yalnızca Bağdat ve Nişapur'da değil Belh, Musul ve Herat’ta da medreseleı yaptırdı. XII. yy.’da yalnızca Bağdat' ta 30 medrese vardı. Halife Mustansır 1234’te kütüphanesi, hamamı ve mutfaklarıyla bir külliye niteliğini taşıyan görkemli Mustansıriye medresesi’ni yaptırdı. Sela- hattin Eyyubi döneminde Mısır’daki medreselerin sayıları arttı. Mekke ve Tunus'ta da birçok medrese açıldı.
Selçuklular döneminde Anadolu'da XV. yy.’dan önce yapılmış 80 medrese vardı. Bunlara, adları yalnızca kaynaklarda geçen 58 medreseyi de eklemek gerekir. Bu dönemde kervansarayların gelirleri medreselere bırakılmıştı.
Selçuklulardan sonra en gelişmiş medreseleri OsmanlIlar kurdular. İran'da Timurlular döneminde ise medrese altın çağını yaşadı. Hindistan'da Delhi sultanlığında ilk medrese iltutmuş döneminde (1211 -1236) yapıldı. Bu medreseyi sonradan birçokları izledi.
Osmanlılar'da ilk medrese İznik Orhaniyesi adıyla Orhan Gazi tarafından kuruldu (1331). Bu eğitim öğrenim kurumunu Süleyman Paşa'nın yine İznik'te kendi adına yaptırdığı medrese izledi (1357). Bunlar, yalnız dinsel bilgiler veren kurumlar- dı. Daha sonra Bursa'da Orhan Gazi, Murat I, Yıldırım Bayezit, Mehmet I (Çelebi) ve Murat II tarafından İznik'tekiler gibi İslam diniyle ilgili bilgilerin öğretildiği medreseler açıldı. Bunların padişahlar tarafından yaptırılanlarına sultani, devlet önde gelenleri, bilginler varlıklı kişiler tarafından yaptırılanlarına hususi denildi.
Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u aldıktan sonra Medarisi semaniye (Sekizli medreseler) adı verilen ve ilköğrenimden yükseköğrenime kadar tüm öğretim aşamalarını kapsayan ünlü medreseleri yaptırdı (1470). Medreselerin ilk kısmına Hariç, orta kısmına Dahil ve kelam; ilahiyat, hukuk ve edebiyat bölümlerine ayrılmış olan yüksek kısma Sahn adı verildi. İlk ve orta kısımlara, yüksek kısma hazırlayıcı anlamında Tetimme ya da Musılai sahn da denirdi. XVI. yy. başlarına kadar uygulanan bu işleyiş düzeni Kanuni Sultan Süleyman’ın Süleymaniye medreseleri’ni yaptırması (1556) üzerine değiştirildi. Bu medreselerde bir Darûlhadis ile Havamtsi Süleymaniye denen ve birinde yalnızca tıp; öbür dördünde ilahiyat, hukuk ve edebiyat öğretimi yapılan beş büyük medrese ve bunlara hazırlayıcı olarak Musılai Süleymaniye denen Tetimme medreseleri vardı.
Daha sonra yapılan eklemelerle osmanlı medreseleri on iki aşamalı öğretim kurumlan durumuna geldi; bu aşamalar en alt düzeyinden en üst düzeyine doğru şöyleydi:
1. iptidai hariç,
2. Hareketi hariç,
3. iptidai dahil,
4. Hareketi dahil,
5. Musılai sahn,
6. Sahnı seman,
7. iptidai altmışlı,
8. Hareketi altmışlı,
9. Musılai Süleymaniye,
10. Havamısi Süleymaniye,
11. Süleymaniye,
12. Darûlhadis.
XIX. yy. başlarına kadar OsmanlI İmparatorluğu'nun birçok yerinde medreseler açıldı. Her büyük caminin yanında bir medrese kurulması, değişmez bir gelenek niteliğini kazandı. Uygulanan öğretim programları bakımından medreseler, şeriat hükümlerine göre yürütülen tam bir dinsel eğitim kurumuydu. Toplumun bütün yaşamı dinsel etkiler altında olduğundan medreseler yüzyıllarca güçlerini korudular. Tanzimat (1839) yenileşmesinden sonra da medreselere dokunulmadı.
3 mart 1924 tarihli Tevhidi tedrisat kanunu (Öğretim birliği yasası) ile medreseler kaldırıldı.

—Mim. Fatımi ülkelerinde Şiiliği yayma kurumlan olarak darülilm adı verilen kuruluşlar gelişirken, D.'da da aynı türden, Sünni kuruluşları olan medreseler kuruluyordu. Daha önceleri eğitim ve öğretim etkinlikleri için ayrı, bağımsız bir yapı yoktu, ilk medreselerin Horasan’da ortaya çıktığı sanılmaktadır, ancak bunların mimari özellikleri bilinmemektedir. Özgün bir eğitim kurumu olarak medreseler Büyük Selçuklu imparatorluğu döneminde, özellikle Nizamülmülk'ün çalışmalarıyla gelişmiş ve yaygınlaşmıştır. Nizamiye diye adlandırılan bu ilk Selçuklu medreseleri Bağdat, Nişapur, Basra, Musul, Rey, Isfahan, Merv, Herat, Tus, Belh ve Hargird kentlerinde kurulmuştu. Nişapur'da dört ünlü medrese vardı: el-Beyhakiye medresesi Beyhaki’nin Nişapur'da müderrislik yaptığı dönemde kurulmuştu (1049/1050); ötekileri, emir Nasr bin Sebük Tigin’in yaptırdığı medrese, Ebu Sad İsmail el -Esterabadi’nin kurdurduğu medrese ve müderris Ebu ishak el-isferayini tarafından inşa ettirilen medresedir. Ayrıca Nizamülmülk’ün imam el-Harameyn el-Cüveyni için kurdurduğu bir nizamiye medresesi vardı. Bağdat’taki Nizamiye medresesi’ nin kuruluşu da önemli bir olay olmuştu (1064/1065). Nizamiyelerin mimarisi kesin olarak belirlenememiştir; kazılarla ortaya çıkarılan Hargird Nizamiye medresesi (1087) dört eyvanlı şemaya göre düzenlenmiştir (ancak yapının bir nizamiye olup olmadığı bile kesinlik kazanamamıştır). Medrese mimarlığının kökeni günümüzde sanat tarihçileri arasında tartışma konusudur. Kimi araştırmacılar bu yapının kökenini Mısır’a, kimileri Orta Asya’ya, kimileri de buddhacılığın Vihara'larına bağlarlar. ilk medreselerde görülen haç biçimi dört eyvanlı plan önceleri saraylarda uygulanmıştı (Leşker-i Bazar, Gazne). Bu plan medreselere de uygun düşüyordu: dört eyvanın her biri bir mezhebi karşılıyordu (daha sonra bu plan çeşitli değişikliklere uğradı, eyvanların boyutları küçüldü, sayıları azaldı, avlu kubbeyle örtüldü, avlu revaklar ve öğrenci hücreleriyle çevrelendi, medreseye bir cami [kimi zaman oldukça büyüktü] hatta, kurucusunun türbesi eklendi).
Nizamiye medreselerinden sonra da bu yapı türü gelişimini sürdürdü, ibni Cubeyr XII. yy.’da Bağdat kentinin D. kesiminde otuz kadar medrese bulunduğunu bildirir. Bunlardan Nizamiye medresesi 1110/1111'de yenilendi. 1234'te Mustansır dört mezhep için görkemli Mustansiriye’ yi kurdurdu (bu iki yapının ancak kalıntıları günümüze ulaştı). Şiraz'da ve İran’ın öteki önemli kentlerinde de medreseler vardı. Selçukluların yaydığı medrese biçimi D.’da Timurlular döneminde de sürdü, ancak bunlardan çok azının izi günümüze ulaştı. Afganistan sınırı yakınındaki Hargird medresesi’nden (1445) eyvan kemerleri, iki katlı hücreler, minareli giriş revakı kaldı. Semerkand'daki Uluğbey medresesinden (1417-1420) kapı revakıyla, karşısındaki eyvan günümüze ulaştı (bu yapı taçkapıdan ayrılarak cephenin uçlarına kaydırılan minareleriyle Selçuklu geleneğinden ayrılır).
Irak ve Suriye'de medrese kurma hareketi XII. yy.'da yaygınlaştı. Nurettin Zengi Halep, Şam, Hama, Humus, Baalbek, Münbic vd. Suriye kentlerinde kalın duvarlı, eyvanlı, gösterişten uzak, kullanışlı medreseler inşa ettirdi. Kemalettin Musul, Nusaybin ve Şam'da birer medrese kurdurdu. Şam kenti medreseleriyle ün kazandı (Şadiriye, Terhaniye, Aminiye, Şerifiye, Hatuniye, Ömeriye vd.). Nurettin Zengi'nin türbesini de içeren Şam'daki Nuriye medresesinde taçkapı, çapraz tonozlu bir eyvanla ortası havuzlu dikdörtgen avluya açılır. G.de üç kemerle avluya bağlanan dikdörtgen planlı cami, zengi mimarlığının özelliğidir. Girişin karşısında geniş bir eyvan yer alır. B. eyvanındaki selsebil ve bunu ortadaki havuza bağlayan kanallar mimari yeniliklerdir. Nurettin Zengi’nin başlattığı, Eyyubiler zamanında tamamlanan Adiliye medresesindeyse (1223) avlu kare planlıdır, B. eyvanında selsebil yoktur. Eyyubiler döneminde Selahattin Eyyubi, Nurettin Zengi'nin eserlerini sürdürmüş, medrese kurmakta Nizamülmülk’ten sonra en çok ün yapan kişi olmuştur. Suriye, Filistin ve Mısır’da bu konuda yoğun bir faaliyet gözlenir imamı Şafii'nin mezarı yanında ilk medreseyi Selahattin Eyyubi yaptırmıştır (1180). Mısır’da da medresenin gerçek kurucusu o olmuştur. Makrizi, Eyyubiler döneminde Kahire ve Fustat'ta dört sünni mezhep için yirmi beş medrese inşa edildiğini yazarsa da bunlardan günümüze hiçbir şey kalmamıştır. Ancak bu yapıların avlulu, iki ya da dört eyvanlı oldukları bilinmektedir. Eyyubiler'in Şam ve Halep'te yaptırdıkları yalın, mimari özelliği olmayan medreseler de çok yıkıktır.
Memluklar döneminde medrese sayısı daha da arttı. Kahire'de fatımi saraylarının bulunduğu yerde iki dizi halinde medreseler inşa edildi. Dört mezhebi temsil eden ilk mısır medresesi, Mustansiriye'yi örnek alan Salihiye medresesi’dir (1242/1243). Bu dönemde medrese yavaş yavaş caminin yerini alır, hatta kimi camilerde medreselerin haç biçimi eyvanlı planı uygulanır. Memluklar'ın en önemli anıtlarından biri Kalavun külliyesi’dir (1285). Burada medrese ön plana çıkmış, şadır- vanlı avlunun K. ve G.’ine eyvanlar, D. ve B.’sına öğrenci odaları yerleştirilmiştir Kahire'deki Sultan Haşan medresesi (1356 -1362) 8 000 m2'lik bir alana yayılan yapısıyla İslam dünyasının en büyük ve mimari düzeniyle en ilginç anıtlarındandır. Kayıt- bay' cami medresesi (1472-1474) zengin süslemek kubbesi ve minaresiyle ilgi çeker Kuzey Afrika’da Muvahhitler’den Yakup bin Yusuf (1184-1199) ifrikiye, Mağrib ve Endülüs'te çeşitli medreseler yaptırmıştı. Tunus'ta Hafsiler'in inşa ettirdiği medreselerin en eski örneği Merez medresesi'ydi (1252'ye doğr.). Bu dönemin medreslerinden hiçbiri günümüze ulaşmamıştır, ibni Merzuk’a göre Mağrib'in ilk medresesi Seffarin medresesi olup, Fas’ta Meriniler’ den Ebu Yusuf Yakub bin Abdülhak tarafından inşa ettirilmişti (1285). Mağrib medreseleri eyvanları ve öğrenci hücreleriyle, ribatlarla benzerlik gösterir, ortası havuzlu avlu genellikle üzerlerinde öğrenci hücrelerinin bulunduğu revaklarla çevrilidir, kenarlardan birinde mihraplı büyük bir salon yer alır. Meriniler’in Fas, Sale Meknes, Taza, Cezayir kentlerinde yaptırdıkları medreselerin çoğu günümüze ulaşmıştır. Es-Sahriç (1321-1323). el-Attarin (1323 -1346), inaniye’ (1350-1357), uyumlu ölçüleri, ince işçilikte zengin bezemeleriyle medrese mimarlığının yetkin örnekleridir. Şerifler döneminde kurulan yeni medreselerin en anıtsal örneğiyse Şerratin medresesi'dir (XVII. yy.).

• Anadolu medreseleri
. Medrese mimarlığının en geliştiği yerlerden biri Anadolu olmuştur. Burada hem açık hem de kapalı avlulu medreseler yapılmıştır. Üç ya da dört eyvanın açıldığı avlu ilk örneklerde kubbe ya da tonoz örtülüdür. Açık avlunun ortası genellikle havuzludur; merkezi kubbeli medreselerde bile havuz bulunabilir. Anadolu’da tek ya da iki katlı medreseler yanında, yapılan öğretime göre tıp medreseleri, darüşşifalar (şifahaneler), rasathaneler de medrese planına göre inşa edilmiştir. Avlusu büyük bir kubbeyle örtülü medreselerin ilk örnekleri Daniş- mentliler döneminden Tokat (1151/1152) ve Niksar’daki (1157/1158) Yağıbaşan medreseleridir. iki örnekte de tonoz bingili büyük bir kubbeyle örtülü avju çevresinde eyvanlar ve öğrenci hücreleri yer alır, iklim koşullarına bağlı olarak açık avlulu medreselerin ilk örneklerine Artuklu bölgesinde rastlanır: Mardin’deki Eminüttin medresesi (XII. yy. başı) bu türün günümüze ulaşan en erken tarihli örneğidir. Gene Mardin'deki Hatuniye medresesi (XII. yy.'ın ikinci yarısı), iki katlı, revaklı avlulu, iki eyvanlıdır. iki eyvanlı Mardin Şerifiye medresesi (XIII. yy.), çok geniş bir alana yayılan Mardin Marufiye medresesi (XIII. yy. başı) dönemin özelliklerini yansıtan yapılardır. Anadolu Selçukluları döneminde, özellikle 1220’den sonra sayıları hızla artan medresler Anadolu'ya özgü nitelikler kazanmıştır. Bunlar taş işçilikleri, görkemli taçkapıları, çini, alçı ve taş bezemeleriyle anadolu mimarlığının yetkin örnekleridir. Bu dönemde merkezi avlunun büyük bir kubbeyle örtüldüğü kapalı medreseler, sürekli gelişimleriyle türk mimarlığının özgün yapıları arasında yer almıştır. SincanlI Boyalıköy medresesi (1210) bu türün ilk örneklerindendir. Bunu Atabey (İsparta) Ertokuş medresesi izler (1224). İlk kez bu yapıda görülen iki yanında kubbeli mekânlar bulunan büyük eyvan şeması, daha sonra sık sık kullanılmıştır. Konya Karatay medresesi (1251/1252) mimarisi, çini bezemeleri, anıtsal ölçülerdeki taçkapısıyla dönemin en görkemli yapılarındandır. Konya'daki inceminareli medrese de (1260-1265) zengin taş işlemeli anıtsal taçkapısıyla dikkati çeker. Kapalı avlulu medreselerin öteki örnekleri arasında Çay ilçesindeki Çay medrese (1278), Kırşehir'deki Cacabey medresesi (1272) belirtilebilir. Açık avlulu medreseler eyvanların ve katların sayısı, avluyu çevreleyen revakların ve hücrelerin durumuna göre farklılıklar gösterir. Kayseri'deki Çifte medrese (1205) açık avlulu, dört eyvanlı türün ilk, Konya'daki Sırçalı medrese ise (1242) bakışık düzende, dengeli planıyla klasik Selçuklu medreselerinin önemli örneklerindendir. XIII. yy.'ın ikinci yarısındaki moğol istilasından sonra özellikle Doğu Anadolu'da taçkapı üzerinde yer alan zengin bezemeli çifte minareli medreselerle karşılaşılmaktadır: Tokat Gök medrese, Sivas Gök medrese, Buruciye medresesi, Çifteminareli medrese Bu anıtlar görkemli ön cepheleri, planları, uyumlu ölçüleri, ince işlemeli taş süslemeleri ve çini mozaikleriyle anadolu Selçuklu sanatının klasikleri arasında sayılırlar. Erzurum'daki Hatuniye ya da Çifteminareli medrese de iki katlı, dört eyvanlı planı, yüksek ön cephesi, iç mimarisiyle klasik üslubun özelliklerini yansıtır.
Beylikler döneminde medrese yapıları açık ve kapalı avlulu Selçuklu medreselerinin şemasını kimi küçük ayrılıklarla sürdürürler: Erzurum'daki Yakutiye medresesi (1310) kapalı avlulu, üç eyvanlı planı, dışa taşkın taçkapısı, köşe kuleleri üzerinde yer alan minareleriyle, çifte minareli grubun son örneğidir. Diyarbakır'daki Şeyhsafa (Muslihittinlari) medresesi'nde (XV. yy. ortaları) tüm mekânlar bir eksen üzerinde yer alır (böylece avlu çevresinde dizili mekânlardan meydana gelen Selçuklu üslubundan ayrılır). Dulkadıroğulları medreseleri değişik planlarıyla dikkati çeker; Kahramanmaraş’taki Taş medrese dengesiz, karışık planıyla anadolu örneklerinden ayrılır. Kayseri'deki Hatuniye medresesi'yse (1431/1432) iki eyvanlı bakışık planıyla Selçuklu geleneğini sürdürür. Germiyanoğulları medreseleri ise kapalı avluludur (Vacidiye medresesi). Karamanoğulları hem açık (Aksaray Zinciriye medresesi) hem kapalı (ibrahimbey imaret medresesi, Emirmusa medresesi) avlulu medreseler yaptılar.
OsmanlI döneminde, ilk yıllarda Selçuklu ve Beylikler döneminin kapalı avlulu şemasını örnek alan çok az medrese vardır (Bursa Lalaşahinpaşa medresesi). Bu dönemde ortada revaklı avlu, yanlarda küçük kubbeli öğrenci odaları, G.’de dershane-mescit işlevinde ana eyvandan meydana gelen açık avlulu medreseler yaygındır; ana eksen üzerindeki eyvanlar ortadan kalkmış, ana eyvan da dershaneye dönüşmüştür. (İznik Süleymanpaşa medresesi. Bursa Eyne medresesi, Yıldırım külliyesi’nin ve Yeşil külliye'nin medreseleri). Edirne'de Üçşerefeli cami'nin avlusundaki Saatli medrese ise kubbeli dershane yanındaki kubbeli eyvanıyla dikkati çeker. İstanbul'daki Fatih külliyesi'nin Semaniye ve Tetimme medreseleri klasik öncesi osmanlı mimarlığının önemli yapılarıdır. Öndeki Semaniye medreseleri revaklar ardına dizili kubbeli odaları ve dershanesiyle klasik şemadadır. Arkadaki Tetimme medreseleri ise dershanesiz bir dizi odadan meydana gelir. Edirne'deki Baye- zit II külliyesi’nin tıp medresesi ve darüş şifası da klasik plana bağlı kalmıştır. Amasya ve İstanbul'daki Bayezit II künyelerinin medreseleri klasik şemadadır. Mimar Sinan'la gelişen klasik osmanlı mimarlığında medreseler de siyasal ve ekonomik duruma koşut olarak önem kazanmıştır. Sultanlar ve devletin önde gelenleri pek çok medrese inşa ettirmişlerdir. Bu yapılarda da ana eyvanın yerini büyük kubbeli dershane almıştır. Özellikle aynı avluyu paylaşan cami-medrese planı yaygınlık kazanmış, kimi medreseler bulundukları alana göre biçimlenmiştir. (Süleymaniye külliyesi medreseleri). Mimar Sinan’ın yapıtı olan Diyarbakır’daki Alipaşa medresesi, Haseki külliyesi medresesi, Mihrimahsultan külliyesi medresesi, Şehzade külliyesi medresesi klasik şemada örneklerdir. Rüstempaşa medresesindeyse sekizgen plana göre değişik bir şema uygulanmış, dört kenarda eyvan biçimi bölümlerle odalara geçiş sağlanmış, sekizgenin bir kenarına da büyük kubbeli dershane yerleştirilmiştir. Edirne Selimiye külliyesi medresesi ise basık kemerli revaklarla çevrili avlunun yanlarında yer alan odalar ve bu odalarla bağlantısı olmayan dershaneden meydana gelir. XVI. yy.'ın sonlarına doğru külliyelerde medrese öne çıkmış, merkezi medrese olan yapılar topluluğu gelişmiştir. İstanbul'daki Kuyucumuratpaşa medresesi'nde, dershane-mescit, sebil, türbe, sıbyan mektebi, dükkânlar, medrese çevresinde biçimlenmiştir. Gazanferağa medresesi, Hadımhasanpaşa medresesi, Kocasinan- paşa medresesi) Amcazadehüseyinpaşa külliyesi medresesi bu türe örnek gösterilebilir. Geç dönem osmanlı medreseleri de ya klasik şemalara bağlı kalmış ya da fevkani bir caminin alt yapısı olarak düzenlenmiştir.

Kaynak: Büyük Larousse


Benzer Konular

6 Kasım 2013 / Misafir Soru-Cevap
20 Ağustos 2013 / ThinkerBeLL Osmanlı İmparatorluğu
17 Mart 2015 / HellRashOunette Soru-Cevap