KÂH bağ. (fars. gâh). Yinelemeli olarak, kimi kez, bazen, kimi zaman: Kâh burada kâh Ankara’da bir türlü bir yere yerleşemedi. Kâh ağlıyor, kâh gülüyor, ne yapacağını bilemiyordu.
KÂH a. (fars. kâh). Esk.
1. Köşk.
2. Yüksek bina.
3. Gökyüzü.
4. Kâh-ı dâd-güsteri, adliye sarayı.
—Esk. gökbil. Kâh-ı mah, Akrep burcu. || Kâh-ı müşteri, Yay ve Balık burcu; Jüpiter küresi.
KÂH sonek (fars. -kâh). Esk. Kimi sözcüklerin sonunda “azaltan", “eksilten" anlamıyla yer alır: cankâh (canı azaltan), düşmenkâh (düşman azaltan), vb.
KÂH a. (fars. kâh, keh). Esk.
1. Saman, kuru ot.
2. Kâh-ban, harman bekçisi. || Kâhdan, samanlık. || Kâh-gil, samanla çamurun karıştırılmasıyla elde edilen sıva. || Kâh-rüba ya da keh-rüba - KEHRÜBA. || Kâh-şân ya da keh-keşan - kımsız kalan köşkler ve kasırlar, 1943’te yıktırıldı ve bu kesim askeri kuruluşlara bırakıldı. İstanbul'a yönelik iç göçler sırasında en çok göç alan kesimlerden biri oldu; özellikle işçilerin yerleştiği bir gecekondu mahallesi olarak hızla gelişti.
—Ed. Cafer Çelebi Hevesname'sinde (1493-1494) Kâğıthane'nin güzelliklerini dile getirir. Ancak canlandırılan tabloda mesirenin kendine özgü nitelikleri çok sınırlıdır: geniş sahrayı servi, şimşir, çınar, ardıç, söğüt ağaçları kaplamıştır. Dallarda bülbüller öter. Derenin iki yanı çimenliktir; burada laleler, güller açmıştır. Cafer Çelebi, Kâğıthane’nin güzelliğinin cenneti unutturduğunu söyler. Nef'i bir gazelinde XVII. yy. başında Kâğıthane'nin gezinti yeri olarak büyük ilgi gördüğünü anlatır: "Mahşer olmuş sahnı Kâğıthane dünya bundadır / Cennete dönmüş güzellerle temaşa bundadır" (Kâğıthane alanı mahşer yeri gibi olmuştur, bütün dünya buradadır. Güzellerle cennete dönmüştür, görülecek yer olmuştur). Evliya Çelebi mesirenin XVII. yy.'daki durumunu anlatırken "Hiçbir teterrücgâhta (gezinti yerinde) bu Kâğıthane şadmanlığı (sevinci) gibi şadmanlık olmamıştır" der. Lale devrinde Sadâbâd- adıyla anılmaya başlayan Kâğıthane Nedim'in birçok şiirine de bu adla konu oldu (Örn. Sadâbâd'ı vasfeden kaside, Sadâbâd’ı vasıf zımnında Ahmet lll'e kaside vb.) Vehbi, izzet. Nahifi, Sami gibi divan şairlerine de konu olan Kâğıthane'nin Tanzimat’tan sonraki dönemi Çaylak Tevfik'in İstanbul'da bir sene yapıtında anlatılmıştır. Kâğıthane sefası adlı karagöz oyunu da bu mesirede geçer.
Sponsorlu Bağlantılar
1. Köşk.
2. Yüksek bina.
3. Gökyüzü.
4. Kâh-ı dâd-güsteri, adliye sarayı.
—Esk. gökbil. Kâh-ı mah, Akrep burcu. || Kâh-ı müşteri, Yay ve Balık burcu; Jüpiter küresi.
KÂH sonek (fars. -kâh). Esk. Kimi sözcüklerin sonunda “azaltan", “eksilten" anlamıyla yer alır: cankâh (canı azaltan), düşmenkâh (düşman azaltan), vb.
KÂH a. (fars. kâh, keh). Esk.
1. Saman, kuru ot.
2. Kâh-ban, harman bekçisi. || Kâhdan, samanlık. || Kâh-gil, samanla çamurun karıştırılmasıyla elde edilen sıva. || Kâh-rüba ya da keh-rüba - KEHRÜBA. || Kâh-şân ya da keh-keşan - kımsız kalan köşkler ve kasırlar, 1943’te yıktırıldı ve bu kesim askeri kuruluşlara bırakıldı. İstanbul'a yönelik iç göçler sırasında en çok göç alan kesimlerden biri oldu; özellikle işçilerin yerleştiği bir gecekondu mahallesi olarak hızla gelişti.
—Ed. Cafer Çelebi Hevesname'sinde (1493-1494) Kâğıthane'nin güzelliklerini dile getirir. Ancak canlandırılan tabloda mesirenin kendine özgü nitelikleri çok sınırlıdır: geniş sahrayı servi, şimşir, çınar, ardıç, söğüt ağaçları kaplamıştır. Dallarda bülbüller öter. Derenin iki yanı çimenliktir; burada laleler, güller açmıştır. Cafer Çelebi, Kâğıthane’nin güzelliğinin cenneti unutturduğunu söyler. Nef'i bir gazelinde XVII. yy. başında Kâğıthane'nin gezinti yeri olarak büyük ilgi gördüğünü anlatır: "Mahşer olmuş sahnı Kâğıthane dünya bundadır / Cennete dönmüş güzellerle temaşa bundadır" (Kâğıthane alanı mahşer yeri gibi olmuştur, bütün dünya buradadır. Güzellerle cennete dönmüştür, görülecek yer olmuştur). Evliya Çelebi mesirenin XVII. yy.'daki durumunu anlatırken "Hiçbir teterrücgâhta (gezinti yerinde) bu Kâğıthane şadmanlığı (sevinci) gibi şadmanlık olmamıştır" der. Lale devrinde Sadâbâd- adıyla anılmaya başlayan Kâğıthane Nedim'in birçok şiirine de bu adla konu oldu (Örn. Sadâbâd'ı vasfeden kaside, Sadâbâd’ı vasıf zımnında Ahmet lll'e kaside vb.) Vehbi, izzet. Nahifi, Sami gibi divan şairlerine de konu olan Kâğıthane'nin Tanzimat’tan sonraki dönemi Çaylak Tevfik'in İstanbul'da bir sene yapıtında anlatılmıştır. Kâğıthane sefası adlı karagöz oyunu da bu mesirede geçer.
Kaynak: Büyük Larousse
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.