BAŞLIK
—Mimarlık
Klasik mimarlıkta, sütun başlığının bezemesi, düzeni" belirleyen başlıca öğedir. Üzerinde abak ya da başlık tablasının bulunduğu bir sepetten oluşan başlık, sütun gövdesinin tepe bileziği üstüne oturur.
Mısır sütun başlığı
Eski Mısır'da kullanılan başlık türleri şunlardır: açılmış lotus çiçeğinden esinlenen çan biçimli, lotus biçimli ya da açık papirüs biçimli sütun başlığı (Sakkare'de Coser tapınağı); açılmamış lotus tomurcuğunu andıran kapalı lotus biçimli sütun başlığı (Luksor'da Amenofis III tapınağı); yukarı doğru genişleyen palmiye dallarını andıran palmiye biçimli sütun başlığı (Sakkare'de Unas tapınağı); tanrıça Hathor’un yüzünün betisiyle süslü Hathor sütun başlığı (Denderah'ta Hathor tapınağı); yivli bir sütun gövdesinin üzerine yerleştirilmiş basit bir tabladan ibaret protodorık sütun başlığı. Ptolemaioslar döneminde, birçok bitki motifi sırasıyla süslü karma sütun başlığı ortaya çıktı (Karnak’ta Ptah tapınağı). Kıpti dönemindeyse sütun başlıkları düz yapraklarla süslendi.
Kıbrıs sütun başlığı
Tabanı üzerinde duran üçgen biçimli bir öğeyi çevreleyen kıvrımlardan oluşan bu başlık tipi, İ.Û. II. bin yıl Kıbrıs yapılarında kullanıldı (Megiddo).
Pers sütun başlığı
Ahemeniler döneminin gösterişli başlıklarında, aşağıdan yukarıya doğru, sırasıyla, sarkık yapraklardan oluşan bir çelenk, dik yapraklardan oluşan bir başka çelenk, bir tespih ve fırıldak silme, her yüzünde iki çift kıvrım bulunan düşey, dörtgen bir öğe, tespih ve fırıldak pullarından oluşan bir silme ve karşı karşıya getirilmiş iki hayvan proto- mesi biçiminde bir üzengi taşı bulunuyordu. Bu denli karmaşık başlıklara yalnızca Sus ve Persepolis’te rastlanır. Bunlar Pasargad'da görülmez. Louvre müzesi’ndeki örnek, Artakserkses’in Sus'taki sarayından gelmektedir.
Hint sütun başlığı
Okulların bolluğu yüzünden tüm hint sanatında ortak bir başlık biçimi görülmez. Çan biçimli olanların en eski örnekleri, Aşoka dönemi sütunlarınca (İ.Ö. III. yy.) aktarılan Pers etkisini yansıtır; karma başlıklar ise tersine, Gandhara bölgesi (İ.S. II. yy. ve sonrası) sınırları dışında görülmez. V. yy.’a doğru, çan biçiminin yerini, az çok zengin dekorlu, üsluplaştırılmış şişkin karınlı vazo biçimi aldı. Güney Hindistan'da (VII. yy. ve sonrası), çeşitli oranlarda olabilen başlıklar, şişkin karınlı vazo biçiminde bir öğe, bir kaval silme, çiçek tacı biçiminde bir başlık çanağı, bir tabla ve konsollu bir saçaklık dayanağından oluşuyordu.
Girit sütun başlığı
Bir kaval silme üzerine oturan ve üstünde kare bir tablası bulunan yuvarlak bir başlıktır. Mykenai’de- ki örnekler daha o zamandan, dor başlığına yaklaşır.
Beş klasik düzen
Dor sütun başlığının başlıca öğeleri, başlık çanağı ve kare biçiminde, düz, kalın bir başlık tablasıdır (Parthenon). Başlık çanağının altında, birbirinden az çok aralıklı tasmalar bulunur. Daha süslü olan ion sütun başlığının belirgin özelliği, tepe bileziği düzeyinin altına inen iki başlık kıvrımıdır. Kıvrımları meydana getiren kabuk, silmeli ince bir tabla ile bir dizi yumurta bezek arasında yer alır (Atina’da Athena Nike tapınağı; Versailles'da Grand Trianon). Kallimakhos’ça yaratıldığı sanılan korinthos sütun başlığı, üzerinde akanthosların yetiştiği bir sepetten esinlenir. Burada, üç sıra akanthos yaprağı birbirlerini kısmen örter. Başlık tablasının içbükey kenarlarından her birinde gül biçiminde küçük bir süs bulunur (Atina'da Zeus Olympios tapınağı, Louvre revağı). Toseana sütun başlığı, dor başlığından türemiştir ancak ondan daha iridir (Vulci başlığı). Karma sütun başlığıysa iki sıra akanthoslu bir sepetin üzerine oturtulmuş bir ion başlığı biçimindedir (Laterano vaftizhanesinin Antikçağ sütunları; Paris'te Valde-Grâce’ın cephesinin üst bölümü).
Bizans sütun başlığı
Sütun başlıklarının profillerinde ve süslerinde görülen kimi değişikliklerle, üç klasik düzen kullanılmaya devam etti, iustınianos döneminde, en çok korinthos ve karma sütun başlıkları görüldü. Kemerleri taşıyan başlıklar bodurlaştı, biçimleri kesik koni ya da piramide yaklaştı. Bunların üzerinde önceleri ayrı bir öğe olarak (Ravenna da San Vitale), sonra başlığa yapışık olarak, üzengi taşı yer aldı. Bu da başlık tiplerinde büyük bir çeşitlilik yarattı: üzengi taşlı ion, korinthos ya da karma sütun başlıkları. Süsler üsluplaştı ve gittikçe başlıkla bütünleşti, file biçiminde kafes oymalar bütün yüzeyi kapladı. Ravenna'daki yapılardan ve İstanbul’daki Ayasofya’dan anlaşıldığı gibi, iustinianos döneminde, bu alanda büyük bir yaratıcılık görüldü. Prokonnesos (Marmara adası) mermer yataklarındaki yoğun sütun başlığı imalatı ve ihracatı sonucunda, bazı başlık türleri bütün Akdeniz havzasına yayıldı.
İslam sütun başlığı
İslam mimarlığının başlangıç aşamasında özgün bir sütun başlığı biçimi ortaya konmamıştır. En erken İslam yapılarından biri olan Kudüs'teki Kubbet üs-Sahra (687-692), plan, mekan ve kütle düzeniyle olduğu kadar, ayrıntılarıyla da Geç Antikçağ mimarlık geleneğine bağlıdır. Sütun başlıklarında da aynı özellik gözlemlenir ve bunlar karma antik başlıkların yöreye ve döneme uyarlanmış bir çeşitlemesi sayılabilir. Erken İslam mimarlığında kimi zaman yeni başlıklar yapmak yerine, eski yapılardan devşirilmiş malzemeye de geniş ölçüde yer verilmiştir. Örneğin, gene Kudüs’teki Mescid ül-Aksa’da (705-709), sütun başlıkları eski antik yapılardan taşınıp yeniden değerlendirilmiştir, ister devşirme, ister yeni yapılmış olsun emevi mimarlığında sütun başlığı daima, Antikçağ'ın sürdürücüsü olma niteliğini korumuştur.
VIII. yy. ortalarından sonra Abbasiler döneminde beliren mimarlık, İran'ın etkisi altında biçimlendiğinden sütun yerine ayak kullanımı yeğlenmiş, bu nedenle de başlık konusunda yeni denemelere pek girişilme- miştir. Kahire'deki Tulunoğlu camisi’nde (876-879) görüldüğü gibi, zaman zaman ayakların köşelerine gömme ayaklar yerleştirilmiştir. Bunların başlıkları özgün olmakla birlikte, birer bezeme öğesi olmanın ötesine geçmez; sütun gövdesiyle taşıdığı üst yapı öğeleri arasında bir yastık işlevi görmez. İslam dünyasında ilk özgün sütun başlıkları Endülüs emevi mimarlığında ortaya çıkmıştır.
Cordoba Ulu çamisi’nde (VIII. yy. sonu-961) en ilginç örnekleri gözlemlenen bu başlıklar, henüz antik karma başlıkların yalınlaştırılmış yeni yorumları sayılabilir. Özgün İslam sütun başlığı ancak Elhamra sarayı’nda (XIV. yy. ortaları) gerçekleştirilmiştir. Bu başlıklar üsluplaştırılmış bitkisel bezemeli küp biçimi bir yastıkla, onun altında birkaç boğumlu uzun bir boyun bölümünden oluşur. Bu başlık türünün çeşitlemeleri K.-B. Afrika’da XX. yy.’a değin kullanılmıştır. İslam egemenliği altındaki Hindistan’da da Endülüs’tekıne benzer gelişmeler görülür. XII. yy. yapılarında, hint mimarlığının üsluplaştırılmış bitkisel bezemeli başlıkları hemen hemen hiç değiştirilmeden uygulanmıştır. Hint-Türk imparatorluğu (Baburlular) dönemi mimarlığı gene yerel geleneğe bağlı kalmakla birlikte, sütun başlıklarına özgün bir yorum getirmeye çalışmıştır. Ancak, ne denli özgün olurlarsa olsunlar, bu dönemin başlıkları da gene hintli olarak kalmıştır.
Merovenj ya da karolenj sütun başlığı
Korinthos başlığının oldukça hantal bir taklidiydi. (Grenoble'da Saint-Laurent, Or- löans'da Saint-Aignan yeraltı kilisele ri)
Roman sütun başlığı
Çok sayıda önroman (Jouarre yeraltı kilisesi) ya da roman sütun başlığı (Saint-Gilles-du-Gard), korinthos ve bizans biçimlerinden esinlendi. Tepe bileziği artık başlığın bir parçası olmuştu. Genel batlarıyla, roman sütun başlığı güçlü, aşağıdan yukarıya doğru iyice genişleyen ve üzerinde çok kez silmeli kalın bir tabla bulunan mimari bir öğedir. Antikçağ taklitleri bir yana bırakılırsa, roman sütun başlığının çok sayıda çeşidi vardır: girift bezemeler ve kıvrıkdallarla kaplı sütun başlığı (Monreale), kübik ya da kabaralı sütun başlığı (Saint-Diö’de Notre-Dame kilisesi), hayvan betili ya da konulu sütun başlığı (Mozac, Aulnay, Cluny...). Roman sütun başlığının en yetkin örnekleri hiç kuşkusuz Bourgogne ve Auvergne bölgelerinde görülür.
Gotik sütun başlığı
Gotik dönemin ilk evresinde en çok çengelli sütun başlığı kullanıldı (Saint-Denis). Gotik sütun başlığı, ilk zamanlar, geniş tabanı sayesinde birden çok kemeri tek başına taşıyabiliyordu. Ancak, 1250’den başlayarak, ta şıyıcı öğelerin her biri için ayrı bir başlık kullanılmaya başlandı. Bitkisel bezemede, sade yaprakların yerini gittikçe daha karmaşık çeşitler aldı: maydanoz, asma, sarmaşık, sukerevizi, hindiba (Reims katedrali). XIV. yy.'da sütun başlığı, yapraklarla süslü ince bir çembere indirgendi; XV. yy.'ın ilk yıllarında (alevli üslup), artık hiçbir işlevi kalmayan bu öğe de ortadan kalktı (Paris'te Saint Söverin).
Rönesans sütun başlığı
İtalyan ve Antikçağ etkisiyle, sütun başlığı XVI. yy.’da Fransa’da yeniden belirdi. Klasik biçimler, kıvrıkdallar ve puttolarla süslendi. (Paris'te Saint-Eustache).
Türk sütun başlığı
Anadolu’nun Türkler tarafından fethinden sonraki ilk dönem yapılarında, sütun başlığı olarak devşirme antik malzeme kullanımı yaygındır. Konya Karatay medresesı’nin (1251) taçkapısındaki sütunçelerin başlıkları gibi kimi örneklerde, yeni yapılan başlıklarda antik karma biçimler uygulanmıştır. Ancak, başka hiçbir mimari üsluptan etkilenmemiş, yalnızca türk mimarlığına özgü bir sütun başlığı türü de gene Anadolu’da geliştirilmiştir, ilk örnekleri Afyon Ulu camisi (1272) ile Beyşehir Eşrefoğlu camisi’nde (1296) görülen bu ahşap mukar naslı başlık biçimi, klasik osmanlı mimarlığında yetkinleştirilerek taşa uygulanmış ve XVI. yy.'ın başlıca yapısal öğelerinden biri haline gelmiştir.
Mukarnaslı başlığın, Türkistan’dan Anadolu'ya taşındığı sanılmaktadır. Anadolu Selçuklu mimarlığının ardından gelen Beylikler ve erken OsmanlI dönemlerinde, gerek parasal olanakların kısıtlılığından, gerekse ayrıntıdan çok mekan yaratma sorununun çözümüne ağırlık verildiğinden, büyük ölçüde devşirme sütun başlıkları kullanılmıştır. 1447'de bitirilen Edirne'deki Üçşerefeli cami’nin avlusundakilerden başlayarak, mukarnaslı başlıklar yeniden kullanılmış; bu dönemde ortaya çıkan baklavalı başlık tipiyle birlikte XVIII. yy.’a değin uygulanmıştır. XVIII. yy.'dan sonra osmanlı barok üslubu Avrupa baroku'nun etkisinde, gelenekselleşmiş biçimleri bırakarak, yeni başlıklar geliştirmiştir. XIX. yy.'ın seçmeci anlayışı ise, tüm mimarlığı olduğu gibi sütun başlıklarını da etkilemiştir. Türkiye’ ye özgü biçimlerin yerini Batılı biçimler almıştır. 1900’lerin başında gelişen Birinci ulusal mimarlık akımı klasik başlık biçimlerine dönüşü de amaçlamıştır, ancak teknolojideki gelişmeler ve çağdaş mimarlık uygulamaları, sütun türündeki düşey taşıyıcılara gereksinimi azalttığından, bu sonuçsuz bir girişim olarak kalmıştır.
—Oto. Başlık uzun süre ticari alanda öne sürüldüğü gibi yalnızca rahatlık verici bir aksesuar değildir. Arkadan çarpma halinde temel görevi olan koruyuculuğu yerine getirebilmesi için başlığı koltukla bir bütün olarak ele alıp karşı koyması gereken gücü, yapıldığı maddenin esnekliğini, bağlantı türünü ve arkayı görüş alanını hesaplamak gerekir.
Kaynak: Büyük Larousse