SON sıf.
1. Sıralamada en sonra yer alan; kendisinden sonra hiç kimse ya da hiçbir şey bulunmayan kimse ya da şey için kullanılır: "Z" abecenin son harfidir. Bu kategoride yarışacak son yarışmacı. Son durakta oturmak. Bugünkü toplantı, yılın son toplantısı olacak. Eline geçen son fırsatı değerlendirmek.
2. Bir önce yer alan ya da geçmiş zaman içinde bize en yakın olan şey ya da kimse içirv kullanılır: Son savaş sırasında. Bundan önceki son bakan kimdi?
3. En yeni olan şey için kullanılır: işte bu son modelimiz. Son modaya uygun giyinmek. Son kitabı bir harika.
4. Sonda bulunan ve bir şeyi bitiren, sona erdiren şey için kullanılır; en son, nihai: Son kararını bildirmek.
5. Son cemaat, camiye sığmadığı için avlu kapısı ile giriş kapısı arasında namaz kılanlar. || Son dakikada, son anda, çok geç olabilecek ana en yakın, sınırda. || Son derece, pek çok fazla, aşırı ölçüde: Hava bugün son derece sıcak. || Son görev, cenaze töreninde bulunma: Bir arkadaşına son görevini yapmak. || Son gürlük, son gürlüğü, bir kimsenin yaşlılık döneminde elde ettiği bolluk ve rahat yaşam: Sağ ol, Allah son gürlüğünü versin. || Son kozunu oynamak, elindeki son olanağı kullanmak. || Son nefes, ölmeden önce yaşanılan son dakikalar. || Son söz, ölüm anında söylenen söz. || Son sözünü söylememiş olmak, elindeki bütün olanakları kullanmamış olmak. || Son turfanda, bir meyve ya da sebzenin mevsim içinde alınan en son ürünü.
—Basın. Son prova, bir gazete sayfasının kalıbı alınmadan önce genel bir denetim için çıkarılan basım örneği. (Özellikle tipo- baskı tekniğini kullanan basın kuruluşlarında uygulanır.)
—Biyol. Son sentromerli kromozom, sent- romeri ucunda bulunan kromozom.
—Cez. us. huk. Son soruşturma - SORUŞTURMA.
—Deric. Son işlem, derinin pazarlanması için üzerinde gerçekleştirilen işlemler.
—Dilbil. Son öğe, bir sesbirimin ya da bir hecenin sözcük sonundaki konumu. (Son öğeler, yer aldıkları sözcükten sonra gelen sözcüğün ilk sesinin etkisiyle bazı değişikliklere uğrar.)
—Grafol. Son harf yöntemi, grafolojide, değerlendirmenin sözcük bitimindeki harften hareketle yapılmasıdır. (Son harf yazılışı, yazım tekniğinde kontrol dışı bir harekete neden olur: gerçekten de sözcüğün yazımı tamamlandığında, yazan kişi belli bir hıza kapılmıştır ve kalemi kâğıt üzerinde iz bırakmaya devam eder. Bu da onun içgüdüsel eğilimleri konusunda bir bilgi verir.)
—Matbaac. Son işlem, bir kitabı ve bazı basılı malzeme yapımını tamamlayan işlemlerin (kesme, kırma, dikiş, ciltleme) tümü. || Son prova, baskıda işaretlenen düzeltmelerin iyi yapılıp yapılmadığını, sayfa sıralamasının ve boşlukların gerektiği gibi olup olmadığını denetlemeye yarayan prova.
—Mim. Son cemaat yeri, camilerde ana girişin önünde, namaza geç kalanlar için yapılmış, mihrabın karşısındaki duvara koşut olarak uzanan, iç avludan yüksek, kubbeli ya da tonozlu revak bölümü. (Bk. ansikl. böl.)
—Müz. Son taksim - TAKSİM.
—Tip. Son nefes, ölümden az önce gözlenen belirtilerin ortaya çıktığı döneme denir.
—Tic. Son hesap ya da sonuç hesabı, bir hesap yılı sonunda mali durumu özetleyen hesap. || Son makbuz, borcunu parça parça ödeyen bir borçluyu, borcundan tümüyle kurtaran makbuz.
♦ a.
1. Bir şeyin sona erdiği an ya da yer: Ders yılının sonu geldi. Onunla yokuşun sonunda karşılaştık.
2. Bir şeyin, bir durumun, bir gelişmenin kesilmesi, durması: Savaşın sonu. Acıları artık sona erecek.
3. Bir şeyin (zaman, uzam, eylem içinde) bitme aşaması, bitiş bölümü: Anlatının başıyla sonu arasında bir neden sonuç ilişkisi yok. Filmin sonu, girişi kadar çarpıcı değil.
4. Bir kimsenin geleceği; bir işin, bir eylemin doğurabileceği sonuçlar: Onun sonunu hiç iyi görmüyorum. Bu işin sonunu hiç düşündün mü?
5. Bir kuruluşun iflası, bir kimsenin tasarı ve girişimlerinin başarısızlığa uğraması, mahvolması: Yönetim onun eline geçerse, bu şirketin sonu olur. Siparişleri zamanında karşılayamaması ticaret hayatının sonu olmuştur.
6. Bir kimsenin ölümü: Sonunun yaklaştığını hissetmek.
7. Etene, plesanta.
8. Son bulmak, sona ermek, bitmek, tükenmek: Film, ayrılanların kavuşmasıyla son buluyor. || Bir şeye son vermek, durmasını, bitmesini sağlamak, kesmek: Kavgaya son vermek. Kötü alışkanlıklara son vermek. || (Bir şeyin) sonuna kadar gitmek, her türlü kararsızlığa, güçlüğe, engele karşın başlatılan bir eylemi sürdürmekte diretmek, sebat etmek. || Sonunda, bir olayın en sonda, bir dizi olaydan sonra gerçekleştiğini belirtir: Saatlerce düşündü, sonunda çıkmaya karar verdi; bir olayın uzun süre sabırsızlıkla beklendikten sonra oluştuğunu belirtir; nihayet: Sonunda yalnız kalabildik. Sonunda hazırlanabildi. || Sonunu getirememek, iyi başladığı bir işi başladığı gibi yürütememek, başarıyla tamamlayamamak. || (Bir şeyin) sonunu getirmek, bir işi başarıyla bitirip sona erdirmek. || Dünyanın sonu, yeryüzünün ve insan soyunun yok olması. || En sona, her şeyden sonraya: Bu işi en sona bırakın. || Yaşamına, hayatına son vermek, kendini öldürmek.
—Din. Dünyanın sonu, yaşanılan dünyanın ortadan kalkması. (Bk. ansikl. böl.)
—Ed. Dünyanın sonu. (Bk. ansikl. böl.)
—Kad. doğ. Son gelmemesi, doğumdan sonra dölüt eklentilerinin (etene ve zarlar) dölyatağı içinde kalması. (Elle yapılan yapay bir kurtarmayı gerektirir.)
—Kad. doğ. ve Vet. Dölütün çıkmasından sonra dölyatağı içinde kalan etene ve zarlar; bunların doğal atılmasına son gelmesi, ahlamamasına son gelmemesi denir.
—Oy. Sona gitmek, bazı iskambil oyunlarında (bezik, atmışaltı vb.) elini, son eli rakibe bırakmayacak biçimde düzenleyerek oynamak. || Sonu almak, bazı iskambil oyunlarında (bezik, atmışaltı vb.) son eli alarak puan kazanmak ya da oyunu kazanmak.
—Ruhbil. Stevens tarafından önerilen ses algı birimi. (Bir son, 1 000 hertz'lik bir sesin, bu frekansın algılanma eşiğinden 40 desibel üstünde algılanmasına denk düşer.)
—Tekst. Çözgü sonu, tezgâh üzerine takılmış çözgünün kalan bölümü; sonda kalan ve dokunamayan bölüm.
—Tic. Ay sonu cetveli, bütün bir ayın ticari işlemlerinin sonucunu gösteren belge. || Cari ay sonu, geçmekte olan ayın sonu, jj Seri sonu, seri halinde üretilmiş malların, tükenmeden ya da satışı durdurulmadan önce elde kalan ve genellikle indirimli fiyatla satışa sürülen miktarı.
♦ be. Olanca: Son hızla gitmek.
—ANSİKL. Din. Kuran’da "Tanrı'nın varlığından başka her şey yok olacaktır" denilir (XXVIII, 88). Bu nedenle İslam inancına göre Allah tarafından yaratılmış olan dünya, Allah'ın saptadığı bir sürenin sonunda içindekilerle birlikte yok olacaktır. Kitaplı dinlerde bu yok oluşa kıyamet, ardından başlayacağına inanılan ikinci yaşama da ahret denilir Dünyanın yok olmasından önce, sonun yaklaşmakta olduğunu belirten olaylar din kitaplarında kıyamet alametleri diye adlandırılır. Küçük alametler, büyük alametler diye ikiye ayrılan bu belirtilere eşrat-ı saat de denir.
—Ed. Şaman dinindeki altaylı Türkler dünyanın sonunu "kalgançı çak" (kalacak zaman) diye adlandırır. V. I. Verbitskiy tarafından derlenen manzum Telengit destanıyla W. Radloff'un derlediği manzum Te- leüt destanında dünyanın sonu yaklaşınca yeryüzünde çoğalacak kötülükler tasvir edilir. Teleüt destanı iyi tanrı Ülgen’ in günah dolu dünyadan bir süre uzaklaşacağını, karanlık dünyadaki kötü tanrı Er- lik’in ortaya çıkacağını anlatır, ikiye ayrılan insanların da katılacağı kötülükle iyilik arasındaki savaşı Ülgen kazanacak, onun çağırması üzerine bütün ölüler dirilecektir. Divan edebiyatında ölü bedenlerin canlanıp ayağa kalkacağı kıyamet, sevgilinin boyu bosu anlamına gelir. Sevgilinin, her telinde bir âşığın gönlü bulunan saçları mahşerdir; ondan ayrı geçen zaman da çektirdiği acı dolayısıyla mahşere benzetilir. Ayrı düşen sevgililer ancak mahşerde yeniden bir araya gelecektir. Çağdaş edebiyatta ise dünyanın sonuyla ilgili sahneler canlandırılırken artık çağdaş dünyanın sorunları (örn. Tebahhur suresinde [N. H. Ran] toplumsal dönüşüm konusu) ele alınmaktadır.
—Mim. iç avludan bir ya da birkaç basamakla çıkılan son cemaat yerinde, ana kapının yanlarında mihraplar vardır. Büyük camilerde bir yanı caminin içine, ötekisi son cemaat yerine açılan, balkon biçiminde mükebbire ya da mizene bulunur. XIV. yy.'da, Beylikler döneminde gelişmeye başlayan son cemaat yerinin öncü örneklerine Anadolu Selçukluları'nın mescitlerinde rastlanmaktadır (Konya Taş mescit, Beşarebey mescidi, Erdemşah mescidi). Üç kemerli girişiyle Sırçalı mescit daha gelişmiş bir örnektir. XIV. yy.’da özellikle Batı Anadolu beylikleri camilerinde son cemaat yeri bulunmaktadır: Aydınoğulları’nda Birgi Ulu camisi, Candaroğulları'nda ibnineccar, ismailbey camileri, Menteşeoğulları'nda Milas Hacıilyas camisi, Saruhanoğulları'nda ilyasbey mescidi, Germiyanoğullarfnda Kurşun, ishakfakih, Hisarbey camileri. Osmanlı mimarlığında son cemaat yeri yaygınlık kazanmış ve en gelişmiş biçimine ulaşmıştır.
Kaynak: Büyük Larousse