SÜLÜS a. (ar. sülüs). Esk. Üçte bir
—Hat. Aklâm-ı sitte denilen altı tür yazıdan biri. (Harflerinin üçte ikisi düz, üçte biri yuvarlağımsı yazıldığından bu adla anılır.) [Bk. ansikl. böl.]
—Nümism. Emeviler döneminde bastırılan bir tür altın sikke. (Velit l'in bastırdıkları 1,385 - 1,410 g ağırlığında, 13-14 mm çapındaydı. Ömer bin Abdülaziz ve daha sonra Yezit II dönemlerinde kesilenler ise 1,300 -1,405 g ağırlığında, 12-13 mm çapındaydı.)
—ANSİKL. Hat. Abbasiler döneminde, IX. yy.'ın ilk yarısında kufi yazının değişikliğe uğramasıyla ortaya çıkan sülüs yazı, muhakkak ile büyük benzerlikler gösterir. Sülüste dikey harfler muhakkaka oranla biraz kısa, çanak gibi olan harfler daha derin ve geniştir Normal olarak 2,5-3 mm genişliğindeki kalemle yazılan bu yazı, muhakkak ile birlikte özellikle XVI. yy.'a değin büyük boy Kuranların yazılmasında kullanılmıştır. Daha sonra, muhakkak yazının sayfada çok yer kaplaması nedeniyle sülüs onun yerini almış ve canlılığını günümüze değin sürdürmüştür. Aklâm-ı sittenin temelini oluşturduğu için ümm ül -hatt (yazının anası), mikyâs ül-hatt (yazının ölçüsü) ve mizân ül-hatt (yazının terazisi) gibi adlar alan sülüs, ibni Mukle (X. yy.), İbni Bevvâb (XI. yy.) ve Yakut-ı Mustasimi (XIII. yy.) tarafından geliştirildi, Anadolu’da türk hattatların elinde güzelliğinin doruğuna ulaştı. Bayezit H'nin saray hattatı Şeyh Hamdullah (XV. yy.) bu yazıyı belirli kurallara bağlamaya çalıştı; onun eksiklerini de Hafız Osman tamamlayarak (XVII. yy.) bu alanda okul oluşturdu (günümüzde İslam dünyası onun kurduğu okulu izlemektedir). Bu yazının iri kalemle yazılan biçimine celi sülüs ya da sülüs celisi denir; Mustafa Rakım Efendi'nin, i. H. Altınbezer’in, Macit Ayral'ın ve Hamit Aytaç'ın levhaları bu türe örnek verilebilir.
Kaynak: Büyük Larousse