ŞEREF a. (ar. şeref).
1. Kişinin, kendine ve başkalarının ona duyduğu saygıyı yok edecek bir davranışta bulunmasını engelleyen manevi değerlerin tümü; onur: Şerefini korumak. O, şerefine düşkün bir insandır.
2. Üstün niteliklerle ve erdemle kazanılmış ad, şöhret: Ailesinin şerefini lekelemek.
3. Başkalarının saygısını kazanmaktan kaynaklanan doyum; onur, gurur: Bu ödül benim için büyük bir şeref. Şeref duymak.
4. Ayrıcalık, lütuf: Kızlarıyla evlenme şerefine eriştiğim bu aile.
5. Şeref konuğu, şeref misafiri, varlığıyla, kişiliğiyle bir tflplantıya değer katacağı düşünülerek çağrılan, konuklar arasında özel bir yeri olan ve en çok önemsenen kimse. || Şeref salonu, havaalanı, terminal, saray vb. büyük yapılarda, yalnızca Önemli kişilerin alınıp ağırlandıkları ya da önemli törenlerin yapıldığı yer. II Şeref sözü, namus üzerine verilen söz. || Şeref tribünü, stadyum, hipodrom gibi açık seyir yerlerinde devlet başkanlanyla, yüksek dereceli kamu görevlileri ve kumandanlar için ayrılmış özel yer. || Şeref üyesi, saygınlığıyla bir dernek ya da kuruluşa onur vereceği düşüncesiyle seçilen üye; onur üyesi. || Şeref vermek, onur duymasına neden olmak: Gelişinizle evimize şeref verdiniz. || Şerefe, kadehler kaldmldığında söylenen kalıp söz. || Şerefiyle, adını kirletmeden, namusuyla: Bu işten şerefimle ayrıldım. (| Bir kimsenin, bir şeyin şerefine, bir kimseye saygı göstermek, bir olayı kutlamak amacıyla: Bir kimsenin şerefine yemek vermek. Askerden dönüşünün şerefine içiyoruz.
—Esk. Şeref bulmak, şeref kazanmak. || Şeref-bahşa - şerefbahşa l| Şeref-han, şeref sağlayan, şeref dileyen. || Şeref-pezir, şeref kazanan. || Şeref-resan -» ŞEREFRE- SAN. || Şeref-riz - ŞEREFRlz. || Şeref-sadır - şerefsadir. || Şeref-sanih, şeref-sünuh, şerefle hatırlanan; padişah buyruğu. || Şeref-tevarüd, şeref-verid, şeref-vasıl, şeref-vürud, şeref-vusui, şerefle gelen. || Şeref-yab -» ŞEREFYAB || Şeref-zahir, şeref -zuhur, mevki ve rütbenin verdiği, kazandırdığı şeref, büyüklük. || Şeref-i arizi, rütbe ya da makamdan ileri gelen saygı. || Şeref-i zati, insanın yaradılıştan sahip olduğu özelliklerden ve erdemlerden doğan şeref. || Şeref-üd-din, dinin şerefi. |j Şeref-ûl-mekân bil-mekin, bir yerin şerefi onda oturana bağlıdır.
—Ask. Şeref kıtası. Cumhurbaşkanı, Genelkurmay başkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanı, İçişleri bakanı ile yabancı Devlet başkanları, Başbakanlar, Genelkurmay başkanları ve NATO Başkomutanının birlik, karargâh, kurum ve kışlalarla garnizonları ziyaretlerinde yapılan karşılama ve uğurlama törenlerini yürütmekle görevli, özel kuruluştaki bölük ve bandodan oluşan kıta. (TÖREN.)
—Mim. Şeref avlusu, bir şatonun, bir sarayın vb. ana avlusu.
Kaynak: Büyük Larousse