Arama

Temel Nedir?

Güncelleme: 4 Ağustos 2015 Gösterim: 7.343 Cevap: 1
kompetankedi - avatarı
kompetankedi
VIP Bir Dünyalı
14 Aralık 2007       Mesaj #1
kompetankedi - avatarı
VIP Bir Dünyalı
temel
isim Rumca
Sponsorlu Bağlantılar
1 .
Bir yapının toprak altında kalan ve yapıya dayanak olan duvar, taban vb. bölümlerinin tümü:
"Evin temelleri sökülüyor gibi sarsılıyor."- H. E. Adıvar.

2 .
Bu bölümleri yapmak için kazılan çukur.

3 .
sıfat, mecaz En önemli, belli başlı, ana, taban, esas, asıl, baz:
"Devletin temel kanununun adı Anayasa'dır."- B. Felek.

4 .
mecaz Bir şeyin gelişimi için gereken ilk ögeler:
"Temelde sıradan bir Fransız vodviline dayanırdı oynadıkları oyun."- N. Cumalı.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
temel atmak (bir yere) temel kakmak temel tutmak
Birleşik Sözler
temel bilimler temel cümle temel çivisi temel direği temel direk temel duruş temel duvarı temel eğitim temel haklar temel harf temel kazısı temel öğretim temel önerme temel sayılar temel taşı temel tümce
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
4 Ağustos 2015       Mesaj #2
Safi - avatarı
SMD MiSiM
TEMEL a. (yun. themehos'tan).
1. inş. ve Bayınd. Bir yapının, toprak ya da su altında kalan ve üst katlardan gelen yükleri zemine ileten alt bölümü; bir yapının tabanını oturtmak için kazılan çukur: Bir binanın temellerini atmak. Çürük temeller, inşaat henüz temel aşamasında. Bir okulun temelini kazmak Pek sağlam olmayan temeller. Kazıklı temel. (Bk. ansikl. böl.)
Sponsorlu Bağlantılar
2. Bir şeyin dayandığı esas, ana öğe; bir sistemin dayandığı ilkeler: Devletin, toplumun temeli. Bir kuramın temellerini açıklamak. Anayasanın temeli. Ahlakın temelleri.
3. Bir şeyin gerçekliğini gösteren, onu doğrulayan sağlam kanıt; kesinlik, gerçeklik: Bu iddiasının hiçbir temeli yok Temelden yoksun bir söylenti.
4. Bir şeyin içeriğini, özünü ilgilendiren şey; kök: Sistemin temelindeki anlamsızlık.
5. Temel atmak, bir yapının toprak içinde kalan bölümlerini yapmaya başlamak; bir girişimin gelişmesini, büyüyüp genişlemesini sağlayacak ilk işi yapmak. || Temel direği, büyük, sağlam, kalın direk; bir şeyin güç kaynağı olan, ona destek sağlayan en önemli öğe, nesne ya da kişi: Evin temel direğidir o || (Bir yere) temel kakmak, bir yerden ayrılacak gibi olmamak; oraya iyice yerleşmek; kazık kakmak. || Temel taşı,bir şeyin en güçlü dayanağı olan kişi ya da nesne. || Temel tutmak, kalıcı ve varlığını sürdürücü bir durum kazanmak; kökleşmek, yerleşmek.

—Anayas. huk. Temel haklar ve özgürlükler, kişiliğe bağlı, dokunulmaz, devredilmez ve vazgeçilmez hak ve özgürlükler. (Temel hak ve özgürlükler, Anayasada öngörülen nedenlerle ve Anayasa'ya uygun olarak yasayla sınırlanabilir. Ancak bu sınırlamalar demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamaz.) [ ÖZGÜRLÜK]

—Arkeol. ve Mim. Temel adağı, tanrıların yapıları kötülüklerden korumalarını sağlamak amacıyla, temellere ya da duvarların içine yerleştirilen armağan. (Çeşitli seramiklerin yanı sıra gümüş, altın, değerli taşlar, tohumlar, meyve, zeytinyağı, yağ, bal da temel adağı olarak değerlendirilmiştir. Boğazköy kazılarında bu geleneği anlatan bir metin ele geçmiştir)

—Bilş. Bir programlama dilinde kullanılan ana komut ya da taban fonksiyonu.

—Fels. Bir sistemdeki postulatların tümü. || Hegel'e göre, insanın, varlığın, şeylerin en son gerçeğinin kurucu belirlenimi. (Bk. ansikl. böl.) || Heidegger'e göre, insan özgürlüğünün en son ve belirleyici koşulu. (Bk. ansikl. böl.)

—istat. Özel bir zaman serisi düzenlenirken gelecek gözlemlerdeki değişimi belirlemek üzere kullanılan gönderme (referans) öğesi. (Oran ya da yüzde hesaplarında temeli payda oluşturur.) | Bir indeksin temeli, indeksin 100 olarak alındığı yıl (ya da aylık, haftalık indekslerin ortalaması). || Örneklem temeli, kura yoluyla bir örneklemi oluşturmak için kullanılan liste ya da belgelerin tümü.

—Mak. san. Tezgâh temeli, bir takım tezgâhı ile zemin arasına yerleştirilen genellikle beton ya da betonarme kütle; bu kütlenin işlevi çevredeki makinelerden gelen titreşimleri ya da çevredeki makinelere gidebilecek titreşimleri engellemektir. (Demircilikte, özellikle, şahmerdan ve düşme çekici sözkonusu olduğunda, tezgâh temelleri çok önemlidir. Bunlar her bir tezgâh için üzerine yerleştirilecekleri zeminin yapısı göz önünde tutularak hesaplanır. Hacimleri 100 ila 1 000 m3 arasında değişir. Bunlar kimi zaman yaylardan oluşan bir yatak üzerine de yerleştirilir; bu durumda esnek askı donanımlı tezgâh temeli adını alır.)

—Mant. ve Mat. Metematiklerin temelle ri, metamatik kuramların mantıksal, matematiksel ve felsefi çözümlemesini konu alan bilim dalı. (Bk. ansikl. böl.)

—Psik. Zihinsel temel, düşüncenin işlemesi için gerekli düşünsel işlemlerin tümü (Zihinsel temelin bozulması, bunamalardaki temel rahatsızlık olarak kabul edilir.)

—Yerbil. Yeraltının genellikle tortul arazilerle kaplı kristalli kesimine karşılığı olan derin bölümü. || Çoğunlukla başkalaşım ve granitleşme sonucu sertleşmiş, peneplenleştikten sonra üzerinde tortul bir örtünün uygunsuz olarak yerle'ştiği, yapı bakımından eski, büyük boyutlu "jeolojik bütün (Yerkabuğunun sertleşmiş bölümü olan temelin en belirgin özelliği, engebenin yalnızca faylarla, akarsu şebekesinin gömülmesiyle, daha ender ve daha yerel olarak farklı aşınmayla pürüzlenmiş düzlüklerin egemenliği şeklinde ortaya çıkan genel tekdüzeliğidir.)

♦ sıf.
1. En önemli, belirleyici olan şey için kullanılır; esas, ana, asıl: Cümlenin te mel öğesi yüklemdir. Anayasa'nın temel ilkesi. Şimdi temel sorun bu değil.
2. Başlangıçta, kaynakta yer alan şey için kullanılır; esas, asıl: Bir düzeneğin temel işlevi. Bu sözcüğün temel anlamını biliyor musun?
3. Daha karmaşığa, daha özele yönlendiren, öze ilişkin, kökle ilgili olan şey için kullanılır: Temel kitap. Temel tıp.

—Akust. ve Müz. Temel ses. bir cismin çınlamasıyla yayımlanan armonikler dizisinde algılanan birinci müzikal ses.

—Dilbil. Temel anlam, geleneksel sözlük bilimde, önce ortaya çıkan, kökenin anlamına en yakın olan ve sözcüğün belli başlı anlamsal özelliklerini içeren anlam. || Te mel sözlük, bir doğal dilin, yazılı ya da sözlü bir bütünceden en çok kullanılma özelliği göz önünde tutularak, eğitsel amaçlarla seçilen sözcük dağarcığı altbütünü. || Temel zaman, öteki zamanların oluşmasına yarayan fiil zamanı. || Teme! tümce, kendine bağımlı bir ya da iki tümce bulunan tümce.

—Eğit. Temel dersler, öğrencilerin yazılı ve sözlü anlatım becerisini geliştirmeyi amaç edinen okuma, yazma, sözlü yazılı anlatım (komposizyon), dilbilgisi ile aritmetik dersine verilen ad. Öğrencilere yaşamlarında bkşarılı olmaları için gerekli olan bilgi, beceri ya da değer biçme ve beğenme duygularını elde etme olanağını sağlayan dersler. || Temel eğitim -İLKÖĞRETİM.

—Fiz. Her maddesel cismin bileşimine girdiği düşünülen fiziksel nesneler için kullanılır. (Nitekim atom, yüzyılın başında temel olarak kabul ediliyordu. Günümüzde temel parçacıklar çekirdekaltı düzeyde İncelenmektedir.) [Bk. ansikl böl ] (Eşanl. ELEMANTER.) || Temel düzey, temel durumun enerji değeri. || Bir kuvantum siste minin temel durumu, sistemin en düşük enerji durumu. (Klasik kurama göre, Cöulomb etkileşimi altındaki bir parçacık sisteminin enerji alt sınırı yoktur ve dolayısıyla enerjisi kararsızdır. Atomlar için bir temel düzeyin varlığını kanıtlamak ve böylece kararlılıklarını açıklamak kuvantum kuramının başarılarından biri olmuştur.) [Buna karşıt olarak, üst enerji durumlarına uyanlmış durumlar adı verilir]

—Fotogram. Temel uzaklık, bir klişenin fotoğraf perspektifinin tepesini, bu klişenin temel noktasından ayıran uzaklık. || Bir klişenin temel noktası, fotoğraf perspektifinin tepesinden (ya da bakış noktası) klişe düzlemine indirilen dikeyin ayağı.

—İkt. Temel etkinlikler kuramı, kentin temel etkinliklerinin, kentsel büyümenin motor gücünü oluşturduğunu ileri süren kuram. (Bk. ansikl. böl.)f Temel mallar, başka malların üretiminde kullanılan işlenmemiş ya da yarı işlenmiş besin maddeleri, tarımsal hammaddeler, madenler gibi ana mallara verilen ad.

—Kim. Temel madde, bitkisel ya da hayvansal bir maddeden özûtlenen karışım ya da bileşik. (Buna ana madde de denir.)

—Mat. çözlm. Temel tekil nokta, holomorf bir fonksiyonun, kutup olmayan yalıtık tekil noktası.

—Opt. Temel noktalar, merkezlenmiş bir diyoptri sisteminin iki asal noktası ile iki odak noktasının oluşturduğu bütün. (Bu noktaların bilinmesi sistemin geometrik özelliklerini tam olarak tanımlar; öte yandan gelen bir ışına denk düşen çıkan ışını ve bir cismin görüntüsünü çizmeyi sağlar.) I| Temel renkler, ANARENKLER'in eşanlamlısı.

—Psikan. Temel çığlık, ABD'de Arthur Janov tarafından geliştirilen ve nevrozlann psikoterapisinde kullanılan ve psikobiydojik düzeyde büyük bir dramatik şiddetin, fizik ve / ya da ruhsal bir travmanın yeniden yaşanmasına dayanan bir tekniğe (1967) verilen ad. (TEMEL TEDAVİ adı da verilir.) [Bk. ansikl. böl ]

—Sesbil. Hiçbir dilde bulunmayan ve işlevi. çeşitli dillerde gerçekleştirilen sesçil parçaların belirlenmesi, betimlenmesi ve yazımı için gönderge rolü üstlenmek olan söyleyiş (ya da akustik) özellikleriyle donatılan sesçil bir birim için kullanılır.

—Spor. Temel duruş — BAŞLAMA DURUŞU.

—Uluslarar. ikt. Temel kur, Avrupa para sisteminde bu sistem içindeki ülkelerden her birinin parasının Avrupa hesap biri- mi'yle (ecu) eşdeğerlilik oranı. || Temel oran, Avrupa para sistemine üye ülkeler paralarının temel kurları bakımından birbirlerine oranı. (Temel kurlar birbirleriyle karşılaştırıldığında bir dizi ikiyanlı temel oran ortaya çıkar, çünkü sözkonusu ülkelerin paraları, temel oranın % 2,25 altında ya da üstünde olabilir [İtalya için bir istisna yapılarak bu sapma % 6 olarak kabul edilmiştir].)

—Zod. Temel kabartı, ikiçenetli yumuşak- çalann kavkılarında menteşenin üzerindeki bazı dişler ve bölümler.

—ANSİKL. Fels. Hegel'de temel (Grund), “bütünsellik olarak konmuş öz’ü" belirtir (Enzyklopâdıe der philosophischen Wissenschaften [Felsefi bilimler ansiklopedisi], 121). Demek ki düşünce belirlenimlerinin özdeşlik, ayrım, çelişme- sonunda, temel, varlığı, varoluş olarak belirleyerek ortaya koyması bakımından, özün kendi dinamizmi içindeki gerçeğini ifade eder. Heidegger'e göre temel insanın tasarısına, yani özgürlüğüne gönderme yapar "Bu anlamda temellendirmek, tasarıdan, bir niyetin şekillenmesinden başka bir şey değildir" (ifam Wesen des Grundes [Temelin özü üzerine]).

—Fiz. Maddenin temel bileşenleri düşüncesi, maddesel cisimlerin daha basit birimlerin bir araya gelmeleriyle oluştuğunu savunan, maddenin kesikli ve süreksiz bir yapısı olduğu görüşü ile uyuşmaktadır. Ayrıca, bu çözümlemenin, ardışık düzeylerde tekrar edilebilse bile son bulacağı, yani, kendilerine "temel" nitelemesi verilen en son bileşenlerin var olduğu varsayılmaktadır. Temel olma kavramının varlıkbilimsel bir değeri olmadığı ve belirli bir anda mümkün bir çözümlemenin son uç düzeyini belirleyen elverişli tekniklerin ve kuramlann yalnızca sınıriannı yansıtacağı düşünülmektedir. Nitekim, bir yüzyıl içinde maddenin temel bileşenlerinin araştırılmasında beş ardışık düzey aşılmıştır:
1. XIX. yy.'ın sonunda her cisim, Mendeleyev'in tablosunda sınıflandınlmtş yüz kadar kimyasal “element'ten oluşmuş olarak kabul ediliyordu ve bunların her biri de ayrı atom türüne denk düşüyordu. Dolayısıyla, o dönemde, atom temel olarak kabul ediliyordu.
2. 1913 yılına doğru Rutherford atomun, elektronlarla çevrili merkezi bir çekirdekten oluşmuş bir iç yapısı olduğunu ortaya koydu. O zamanlarda elektromanyetik alanın kuvantonları olan fotonlara, elektronlara ve çekirdeklere "temel" parçacıklar gözüyle bakılıyordu.
3. Bundan kısa süre sonra, çekirdeğin de bir iç yapısı olduğu düşüncesi ortaya çıktı ve 1933'e doğru çekirdeğin nötronlar ve protonlardan (nükleonlar) oluştuğu anlaşıldı. Aynı dönemde, "temel parçacıklar" listesine bir de nötrino eklendi.
4. 1948'den başlayarak çekirdekaltı dünyası kuvvetli etkileşim altındaki parçacıklarını ya da hadronlart (mezonlar ve baryonlar) son derece büyük bir çeşitlilik ve karmaşıklıkla gözler önüne serdi. Müon ve nötrino, daha yeni olarak "tau" da leptonların en yalın ailesini oluşturan elektron ile elektronun nötrinosu ailesine katıldılar.
5. Son yıllar boyunca hadronlar daha basit ve daha önemlisi daha az sayıda cisimden oluşmuş gibi gözüktüler, bunlar, aralarında glüon alışverişiyle bağlanmış kuarklardı; bununla birlikte zayıf etkileşimlerde aracılığı sağlayan ara bozonların varlığı da deneysel olarak ortaya konmuş ve dahası, bu etkileşimlerin elektromanyetik etkileşimlerle aynı kökene sahip oldukları da gösterilmiştir.
Şu halde günümüzde şunlar "temel" olarak sayılabilir:
—iki fermion ailesi: kuarklar ve leptonlar;
—temel etkileşimlerde aracılık yapan bozon ailesi: kuvvetli etkileşimler için glüonlar, elektromanyetik etkileşimler için fotonlar ve zayıf etkileşimler için de wepkon'lar.
Son olarak, kuram çekimse! etkileşimlerin temel aracısı bir gravitonun varlığını da öngörmektedir, ama çekimin mikroskobik düzeyde son derece zayıf olması nedeniyle bunun varlığı henüz kesinliğe kavuşturulamamıştır.

—İkt. Temel etkinlikler kuramı, özellikle kentsel büyümeyle ilgili bir öngörü aracı olarak kotanlmıştır. Bir kentin iktisadi etkinlikleri. yalnızca o kentte oturanların gereksinimlerini karşılamakla kalmaz, çevre halkının gereksinimlerini de karşılamaya başlarsa. o kentin iktisadi etkinlikleri temel etkinlik niteliği kazanır. Bu etkinlikler, kent dışında oturan halka da mal ve hizmetler götürdüğü, yani açıkça mal ve hizmet satıcısı görünümü aldığı zaman, çarpşn etkisi yapmaya başlayarak kentsel büyümede motor rolü oynarlar. Bu bakımdan, kentsel etkinlikler, kente giren vs çıkan mal, hizmet ve sermaye akımlarının önemine ve böylece yaratılan istihdama göre belirlenir. Temel etkinlikler, daha çok kentin iç piyasına dayanan yardımcı ya da tamamlayıcı etkinlikler in karşıtıdır.
Gerek ABD’de gerek Fransa'da bu kuram birçok uygulama alanı bulmuş ve özellikle kentsel büyümenin önemini ve yönünü tahmin etmekte kullanılmıştır (ABD'de Tiebout, Hoyt, Alexander, Pfouts'un; Fransa'da Carr6re Cahen ve Ponsard'ın çalışmaları). Ancak, temel etkinlikler kuramı, birçok kusurlarından ötürü eleştirilere uğradı: temel etkinliklerin keyfi bir biçimde tanımlanması: motor etkinliklerin şu ya da bu kentte yerleşmiş bulunmasının nedenlerini bilmekte karşılaşılan güçlükler vb.

—inş. ve Bayınd. Bir inşaatın karartı ve dengeli kalması ve topraktan etkilenip bozulmaması için, sağlam ve sugeçirmez temelleri olması gerekir; gerekli durumlarda akaçlama yapılarak ya da çevredeki toprak takviye edilerek temelin bozulmaması sağlanır. Çok eski tarihlerden beri, özellikle köprüler için, kesonlarla yerli kadımıyla), kesik koni ya da iğne biçiminde öğelerdir. İğne biçiminde olan temeller, çapları küçük olduğu için (0,20 m’den az) eski yapılarda bile her yönde kullanılabilir. Kent alanında gerçekleştirilen temellerde, komşu yapılann duvarlarına bağın vurmak ya da bu duvarları askıya almak; sızdırmazlık sağlamak için perde duvarları yapmak, ayrıca çevreleyen toprağı istinat duvarianyla tutmak gerekir. Klasik bir perde, temel çukuru İçinde yapılır. Çıkarılan toprakların yerine bir bentonit harcı dökülerek, kimi zaman 30 m'ye kadar inen kazı sırasında dengenin bozulmaması sağlanır. Ardından, iskelet bu harcın İçine indirilir ve daldırma borularla beton dökülür. Ûnüretimli bir perde sözkonusu olduğunda, titreşim uygulanarak sıkıştırılmış önüretimli betonarme levhalar doğrudan indirilir; bunlar daha iyi bir sızdırmazlık sağladıkları gibi, yüzleri de ikinci bir işlemi gerektirmez. Perde basit olabileceği gibi, iç ya da dış bölümlerine payandalar eklenebilir. Kesintisiz olabilir ya da kuru arazilerde bitişik olmayan dikmelerden oluşabilir; bütünüyle ya da dikmeler aracılığıyla zemine yaslanabilir. Karma perdeler de yapılmaktadır: bunlarda, dökülmüş alt bölüm üzerine önüretimli levhalar yerleştirilir; bazı perdeler de H profilli metal kazıkların uygun aralıklarla gömülmesi ve üstlerine önüretimli iksa plaklarının yerleştirilmesi yoluyla elde edilir. Kazıkların betonarme olduğu ve iksa plağının isteğe göre döküldüğü türler de vardır. Bu yollardan biriyle gerçekleştirilen çevre duvarının içi daha sonra kazılmaktadır.
Bazı temellerde, yapıların kendinden kaynaklanan ya da dıştan gelen dinamik dökme perdeyle kaplanacak yaca ulaşılamaması durumunda, tokmak bir kuyunun hidrolik frezeyle yardımıyla gömülen ve başları eşdüzeye açtığı getirilen kazıklara başvurulmuştur. Tonozlu yapılar taşıyıcı duvarlara (roma hamamları), sütunlu yapılar ızgaralı altyapılara (gotik katedraller) dayandırmıştır. Daha sonralan, gevşek ve nemli zeminlerde, kuyular içinde inşa edilen ve ters kemerlerle birleştirilen ayaklar bile yapılmıştır. Geçen yüzyıldan beri, hidrolik bağlayıcıların incelenmesi ve yerbilimcilerce zemin etütleri yapılması yeni çözümlere olanak vermiş, betonu donatılı olarak kullanma olanağı, mekanik delme araçlarının ve arama aletlerinin geliştirilmesi, bu çözümlere yenilerini katmıştır Bunlar, sulu, gevşek, dolgulu bölgelerde, önceden kurulmuş ve eski ocaklarla dolu kent topraklarında zor inşaatların gerçekleştirilmesini ve değişik gereksinimlerin karşılanmasını (yeraltı otoparkları, bayındırlık çalışmaları vb.) sağlayacak çözümlerdir.
Yapının toprak altında kalan bölümlerinin yüksekliğine bağlı olarak, yüzeysel ya da derin temeller ayırt edilir. Yüzeysel temellerde basınç, ayaklar altına gelen ve duvarlar altında kesintisiz süren pabuçlara ya da yapının zemine oturduğu yüzeyi boydan boya kaplayan döşek temele dolaysız olarak iletilir. Derin temellerse, hiç değilse yararlanılan geniş olanaklar ve araçlar nedeniyle özel temellerdir. Fretli beton, çelik, ahşap olabilen temel kazıkları, üstlerine darbe uygulanarak çakılır. Beton bir kazığı çakmak için, altı tıkanan ve içine çimento şerbeti doldurulan çelik borulardan da yararlanılabilir. Betonarme kazıklar, delme ve şerbetle doldurma yoluyla gerçekleştirilebilir; bunlar basit ya da genleştirilmiş (genleşebilir manşonlar yar etkiler de göz önüne alınmalıdır: örneğin çeşitli istinat duvarlarının barajların ya da darbe düzenekli makinelerin yer alacağı mekânların temelleri.

—Mant. ve Mat. Matematiklerin temelleri. Bu terim her şeyden önce, herhangi bir matematik kuramının geçerliliğinin, daha kesin diye kabul edilen bir kuramın geçerliliğine indirgenebileceğin! gösteren bir işlemi belirtir: çözümlemenin arit- metikleştirilmesi, gerçek sayılara ilişkin her önesürmenin, doğal tamsayı kümelerine ilişkin bir önesürmeye "çevrilebileceğini” göstererek gerçek sayılar kuramına bir temel kazandırmıştır. Kronecker’in deyimiyle "Tanrı tamsayıyı, insansa geri kalan her şeyi yaratmıştır.” Bunun içindir ki, temellendirici olmak iddiasındaki bir öğretinin, her şeyden önce matematiksel bilginirrgeçerliliğini kuşkuyla karşılayan görüşlere bir yanıt vermesi gerekir. Gerçekten de tanımlamalarla tanıtlamaların sonsuza doğru bir geridönüşe yol açtığını vurgulayan bu görüş, birtakım sorularla karşımıza çıkmaktadır: kabul edilebilir tanımlamaların tümü de, daha önceden tanımlanmış sayılan terimlere dayanmıyor mu? Kabul edilebilir tanıtlamaların tümü de daha önce tanıtlanmış birtakım önermeleri varsaymıyor mu? Bu sonsuza kadar uzanan geriye dönüşü durdurmanın yolu nedir? Matematiklerin temeli sorununa verilecek yanıtlar dört tipe ayrılır:
1) Geleneksel temeller sorunsalı, Eukleides açısından birtakım, nokta, doğru gibi ilksel terimler bulunduğunu ve bunların "aşkın bir apaçıklık” (Descartes) içinde olduklarına, yani bu ilksel terimleri her akıllı yaratığın dolaysız olarak anlayabileceğine ve bunları başka terimlerle açık yomların, belitlerin kendiliklerinden anlaşılır önermeler oldukları görüşündedir (örneğin: bütün, bütünün parçasından daha büyüktür). Bu görüşler artık günümüzde terk edilmiştir, çünkü XX yy.'ın başlarında ortaya çıkan çatışkı*lar (antinomiler) bize göstermiştir ki, en beylik saydığımız birçok kavram, eleştirel bir süzgeçten geçirilmeden kullanıldıkları zaman, bizi üstesinden gelemeyeceğimiz birtakım çelişkilere sürükler.
2) Mantıkçılık temel matematiksel kavramların, yalnızca mantıksal kavramlar terimleriyle ve bunlardan türetilen matematik kuramların da mantıksal gerçeklerle tanımlanabileceğini ve tanımlanması gerektiğini ileri sürer. Mantıkçılara göre kendi öğretileri tutarlı olmakla kalmaz, herkesin sezgilerini de gayet iyi yansıtır. Örneğin onlarca tipler kuramı "sağduyuyla tam bir uyuşum içindedir ve bu sayede de örtük olarak bir olabilirlik kazanmıştır" (Russell) Buna karşılık mantıkçılar, belitsel yöntemin, temeller sorununu gerektiği gibi ele almayı sağlayacak bir çerçeve oluşturamayacağı görüşündedirler; Russell kendi yöntemiyle bu belitsel yöntemi karşılaştırırken "bâlitsel yöntemi hırsızlığa, kendi, yöntemini ise alınteriyle elde edilen kazanca" benzetir. Bunu bir örnekle göstermek için Peano'nun aritmetiği belitsel olarak temellendirmesini ele alalım. Bu belitsel temellendirmenin tüm modelleri eşyapılı olsalardı bile (aslında değillerdir), tamsayı kavramı ancak bir eşyapı uygulaması farkıyla ayırtedici duruma gelir (bütün nesne sistemleri birbirine benzer, yani eşyapılıdır ve Peano'nun belitlerine uygundur, ama bu belitler sistemi, bu aksiyomatik herhangi bir başka aksiyomatik gibi, bu sistemler arasında tamsayılar sisteminin hangisi olduğunu bulmamıza olanak vermez: (0, 1, 2, ...); (I, II, III, ...); [a, aa, aaa, ...); ...).
3) Biçimcilik de (Hilbert okulu), kendi getirdiği kesin çözümle matematiğin temelleri sorununu "haritadan silmek" (Hilbert) iddiasındadır. Bu çözüm şu şekilde biçimselleştirilmiş bir K kuramını kurmaya dayanır:
a) bir A formülü K'da tanıtlanabiliyorsa, bu, sözkonusu formülün aritmetikte doğru olduğunu gösterir;
b) bir formül aritmetikte doğruysa, K'da tanıtlanabilir demektir. Biçimcilik bu amaçla yeni bir bilim dalı olan üstmatematiği kurmuştur; bu ûstmatematiğin konusu, böyle bir K kuramının eksiksizliğini ve öz- yeterliliğini kurmaktır Bunu kurmak için de üstmatematik Hilbert'in sonlayıcı adını verdiği, devşirimsel türden, mutlak olarak kesin ve apaçık temel akılyürütmelerinden yararlanır. Biçimcilere göre bu program bir kere amacına ulaşınca, kuşkucu eleştirmenler savunmasız kalacaklar ve klasik matematiğin geçerliliği kesinlikle onaylanmış olacaktır. Gödel'in vardığı sonuçlar bu temellendirici öğretinin güçlüklerini ortaya koymuştur: aritmetiği biçimselleştirmek için kullanılan K kuramı ne olursa olsun, K içinde tanıtlanamayacak, doğru aritmetik önermeler kalacaktır, dolayısıyla (b) koşulu gerçekleşemeyecektir (birinci Gödei kuramı); ayrıca, K'nın özyeterliliğini tanıtlamak için, K'nın içinde biçimselleştirilemeyecek akılyürütmelere başvurmak gerekeceğinden, Hilbert'in öngördüğü temel akılyürütmelerle yetinmek olanaksızdır (ikinci Gödei kuramı). Bu yüzden Hilbert'in programı üstmatematik ile, matematiğin temelleri sorununa yanıt arayan dördüncü bir okulun kabul ettiği kimi yöntemleri katarak gelişmek zorunda kalmıştır.
4) Sezgicilik, klasik matematiğe bir temel bulmaya çalışan bir öğreti olmaktan çok, klasik matematiğe yönelik eleştirel bir öğretidir; bu durumda sözkonusu olan, matematikte ancak temellendirilebilecek retilerle yetinmektir.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, temellendirme sorunları Hilbert'in istediği gibi haritadan silinmek şöyle dursun, yeni bir özerk araştırma dalına konu olmuş ve giderek teknik bir nitelik kazanan, Kreisel' in de belirttiği gibi, ayrı ama birbirini tamamlayıcı dört yönde gelişmiştir:
1) kurucu matematiklerin kurucu temelleri (örneğin sezgici mantığın, eksiksizliğin ve özyetertiliğin istenen kimi özelliklerine pekâlâ sahip olduğunu doğrulamaya yönelik sezgici tanıtlamalar);
2) bütüncü matematiklerin kurucu temelleri: burada Hilbert'in programına bütünüyle uygun bir biçimde, olabildiğince az gereç kullanarak (yöntemlerin gücünde böyle bir sınırlamaya başvurmak, daha “kaba" yöntemlerle ulaşılandan çok daha ayrıntılı sonuçlar vermektedir);
3) kurucu matematiklerin bütüncü temelleri (örneğin sezgici mantık üzerine anlambilimsel araştırmalar);
4) bütüncü matematiklerin bütüncü temelleri: öncelikle, Tarskı'nin yapıtlarından doğmuş ve doğruluk, geçerlilik, uygunluk gibi temel olmayan, yani modeller kuramıyla ilgili kavramlar kullanan anlambilimsel araştırmalar.

—PSİkan. Janov'un görüşleri "Hümanistte psychology” (insan potansiyeli) deni len amerikan akımı içinde yer alır. Janov'a göre ben, organizmanın gerçek ve temel duygularını ve gereksinimlerini (temel gereksinim) temsil eden gerçek ben'le gerçekdışı ben den oluşur. Gerçekdışı ben, bu duyguların örtüsüdür ve gerçek gereksinimleri, nevrotik ya da simgesel denen gereksinimlere, dolayısıyla da gerçek doyumları simgesel doyumlara dönüştürür Gerçekdışı ben çocuğun gerçek gereksinimlerinin ve duygularının doyurulmadığı temel adı verilen sahnelere dayanır. Gereksinim ve duyguların doyurulmaması çocukta dayanılmaz bir acıya yol açar Bu da. olanları yadsıyan ve bastıran bir benlik savunması sisteminin kurulması sonucunu doğurur. Nevroz, sürekli çatışma durumunda olan ve bireyde sürekli bir gerginlik doğuran bu iki benin bileşimi olarak tanımlanır. "Temel tedavi"nin amacı, hastayı gerçek bir insan yapmak, ona kendi gerçek kişiliğini buldurmak, yani onu her türlü gerilim ve savunmadan uzaklaştırmaktır. Janov'a göre, bunu ger çekleştirmek için sözü geçen travma durumlarının temelinde yer alan genel duyguyu yeniden yaşamak zorunludur Gerçek gereksinimlerden yoksun bırakılmak acıyı doğurmakta, bu da çığlıkla (temel çığlık) dile gelmektedir. Çığlık, savunma sisteminin yıkılmasının hem nedeni, hem sonucudur, böylece gerçekdışı benin yıkılmasını da sağlar. Janov’a göre, bir nevrozun ortadan kaldırılması güçlü ve şiddetli bir tedaviyi gerektirir. Temel çığlık kürleri, bireysel tedavi ve grup tedavisi seanslarından oluşur.
üMTemel Rela (Popeye), ilk kez, 1929’da E. C. Segar'ın (1894-1938) Thimble Theater adlı dizisinin kahramanları arasında görünen çizgiroman kahramanı. E. C. Segar, kendisini Herkül gibi kuvvetli yapan ıspanağa, tütüne ve kavgaya meraklı bu denizci aracılığıyla bütün mizah gücünü ortaya koyma olanağını buldu.

Kaynak: Büyük Larousse


Benzer Konular

28 Aralık 2011 / Misafir qız..!! Soru-Cevap
3 Aralık 2009 / Misafir Soru-Cevap
8 Ocak 2016 / ziyaretçi Cevaplanmış
2 Eylül 2009 / Misafir Soru-Cevap
10 Ekim 2012 / _Yağmur_ Fizik