LANET a. (ar. Iarnet).
1. Tanrı'nırfinsanı kendi bağışlamasından, merhametinden sonsuza dek yoksun bırakması; Tanrı bağışlamasından, merhametinden yoksun kalma: Tanrı'nın laneti üzerine olsun. Tan- rı'nın lanetine uğramak.
2. Bir kimse için bunu dileme, bu amaçla söylenen sözler; beddua, kargış: Bir kimseye lanet etmek, lanetler yağdırmak.
3. (Bir şeye, bir kimseye) lanet etmek, o şeye, ona ilenmek, onu kargımak; ondan nefret etmek, tiksinmek: Kendisini ikinci kez sınıfta bırakan hocalara lanet ediyordu. Onu çocuklarından ayıran savaşa lanet ediyordu. Ona rastladığım güne lanet ediyorum. || Lanet halkası boğazına, boynuna geçmek, her zaman yakınacağı, kolay tolay içinden sıyrılıp kurtulamayacağı bir durum içine düşmek. || Birine, bir şeye lanet okumak, onun, onların Tanrı', ıın merhametinden yoksun kalmasını, Tanrı'nın gazabına uğramasını dilemek: Onu bu duruma düşürenlere lanet okuyordu. || Lanet olasıl, öfke ve kızgınlık duyulan bir şey, bir kimse için kullanılır: Şu lanet olası arıza olmasaydı, kente çoktan varmıştık. Lanet olası kocakarı. || Lanet olsun, şiddetli bir kızgınlığı dışa vuran ünlem: Lanet olsuni yine elimizden kaçırdık. Lanet olsun onu gördüğüm güne.
—Esk. Lanet halkası, evlilik yüzüğü, evlilik bağı. || Lanet-i Hak, lanet-i ilahiye, lanet-i rabbaniye, lanet-i samedaniye, Tanrı'nın laneti, merhametinden yoksun bırakması. || Lanet-ullah, Tanrı laneti; "Allah kahretsin” anlamında kullanılır. || Lanet -ullahu aleyh, Tanrı’nın laneti onun üstüne olsun.
sıf.
1. Sıkıntı veren, sinir bozucu bir yer, kötü geçen bir zaman, işlevini yerine getirmediği için can sıkan bir şey için kullanılır: Bu lanet kasabadan ne zaman kurtulacaksın? Hiçbir şeyin yolunda gitmediği lanet bir gün. Bu lanet arabayı nasıl çalıştıracağız?
2. Aksi, ters, kötü huylu bir kimse için kullanılır: Ne lanet adam. Lanet bir çocuk.
Kaynak: Büyük Larousse