Arama

Turunçgil Yetiştiriciliği

Güncelleme: 8 Ağustos 2010 Gösterim: 6.090 Cevap: 1
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
8 Ağustos 2010       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Turunçgil Yetiştiriciliği

Sponsorlu Bağlantılar
Ana vatanı Güneydoğu Asya, Çin ve Hindistan olan turunçgiller dünyaya buradan yayılmıştır. Tropik ve subtropik iklim alanlarında yetiştirilir. Dünyada 90 bin tona varan ürerimi vardır. Turunçgiller ülkemizde Akdeniz ve Ege Bölgesinde, sahil kesimlerinde yetiştirilir. Elma ve üzümden sonra en fazla üretilen meyvedir. En fazla ihracatı yapılan meyve turunçgillerdir.
Turunçgiller türler bazında incelenirse; portakallar, limonlar, mandarinler, ve altıntoplar başta gelmektedir. Turunç ise iyi anaç özelliğine sahip olduğu için anaç olarak kullanılır. Özellikle satsuma mandarini için trayer citrange, carrizo citrange anaçları daha uygundur.
Turunçgil yetiştiriciliği çok emek, sermaye ve zaman isteyen bir yetiştiricilik şeklidir. Bunun için bahçe tesis ederken ve çeşit seçerken çok dikkatli olunmalıdır. Bir turunçgil bahçesi planlanırken önce ekolojik faktörler yani iklim ve toprak özellikleri tespit edilmelidir.
Yetiştiriciliğini sınırlayan en önemli iklim olayı, düşük sıcaklıklar (don)'dır. Türlerin düşük sıcaklıklara dayanıklılıkları farklılıklar gösterir.
Limon 0°C, portakal -2°C, altıntop -3°C ve mandarin -4°C'nin altında zarar görür. Zararın şiddeti don olayının süresine bağlıdır. Uzun sürerse zararı da artar.
İkinci önemli iklim faktörü, rüzgardır. Rüzgar hem şiddetiyle (ağaçların kırılması, meyve dökümü), hem de soğukluğuyla turunçgillere zarar verir.

ANAÇ
Akdeniz bölgesinde yetiştirilecek olan bütün çeşitlerin, uygun anacı turunçtur. Satsuma mandarini yetiştirilecek yöreler için ise, anaç olarak üç yapraklı ve melezleri uygun olmaktadır. Melezlerden Troyer ve Carrizo kullanılmaktadır.

TOPRAK
Dikimden önce arazinin toprağı, mutlaka analiz ettirilmelidir. Turunçgil kökleri toprağın 5-120 cm derinliğinde bulunur. Turunçgil bahçesi tesis edilecek yerin toprak derinliği en az 1.5-2 m olmalıdır. Turunçgiller, bitki besin maddelerince ve humusca zengin, süzek geçirgen toprakları tercih ederler.
Turunçgiller için uygun topraklar; hafif ve orta ağır yapıda, iyi drene olabilen, gevşek ve iyi havalanabilen, kumlu, kumlu-tınlı, tınlı, killi tınlı yapıdaki topraklardır. Bunlar içerisinde, süzek ve iyi havalanabilen kumlu-tınlı topraklar ise en uygun olanıdır.
Taban suyu yüksek olan toprakları hiç sevmez. Böyle yerlerde, mutlaka drenaj yapılmalıdır. Ağır bünyeli ve fazla kireçli topraklar da turunçgiller için tercih edilmez.

TURUNÇGİL BAHÇESİ YERİNİN SEÇİMİ
Turunçgil yetiştiriciliğinde bahçe yerinin seçimini bir çok faktör etkilemektedir. Genelde uygun bir bahçe yeri seçimi için üç temel özellik bulunmalıdır.
- Yetiştirilecek tür ve çeşit için en yüksek ve en düşük sıcaklıklar bakımından uygun, rüzgar zararından arınmış bir iklim
- İç drenaja sahip, yeterince derin ve verimli, yeksenak bir toprak
- Sulama için yeter miktarda ve iyi kalitede su
Bahçe tesisi için seçilen alan özellikle sıkça donlara maruz kalmamalı, en az on yıllık iklim kayıtları gözden geçirilmelidir. Don gölü oluşumuna uygun çukur ve alçak araziler ile vadi tabanlarında bahçe tesisinden kaçınılmalıdır. Fazla yağış alan alçak arazilerde ise suyun drene edilebilme olanakları iyice incelenmelidir.

BAHÇE TESİSİ
Turunçgil yetiştiriciliği için, öncelikle, kaliteli fidan üretimi veya temini gerekir.
Turunçgil yetiştiriciliğinde yüksek verim ve kalite elde etmenin ilk koşulu, virüsten ari sertifikalı fidanlarla bahçe tesis etmektir. 1992 yılından beri Antalya Narenciye ve Seracılık Araştırma Enstitüsü virüsten ari sertifikalı turunçgil aşıgözü ve fidanı üretmekte olup, fidan üreticilerinin ve turunçgil yetiştiricilerinin hizmetine sunmaktadır (Şekil 1).

Sağlıklı fidanlardan, iyi ürün elde edebilmek için, dikiminde de özen gösterilmesi gereklidir. Dikimden önce, arazi parsellere ayrılır. Yabancı ot ve diğer bitkiler temizlenir.

Ad:  meyvecilik13_clip_image002.jpg
Gösterim: 299
Boyut:  28.9 KB
Şekil 1. Virüssüz turunçgil çöğürleri

Kaliteli ve bol meyve elde edebilmek için, bahçenin kenarına rüzgarkıran dikilmelidir (Şekil 2). Bunun için, yayvan ve dikine gelişen serviler tercih edilir. Araları 1 m'den daha sık olmamalıdır.

Ad:  meyvecilik13_clip_image004.jpg
Gösterim: 225
Boyut:  27.1 KB
Şekil 2. Rüzgarkıranlı turunçgil bahçesi


Eğer arazinin tesviyesi bozuksa, dikim öncesi tesviye yapılır. Daha sonra, önerilen dikim aralıklarına göre, dikim yerleri işaretlenir. Turunçgiller için kare dikim tercih edilir. Çeşitlere göre, dikim aralıkları 5 ila 8 m arasında değişir.

Ad:  turuncgil1.jpg
Gösterim: 339
Boyut:  19.5 KB
Çizelge 1. Dikim mesafeleri

Ülkemizde, uygun dikim zamanı ilkbahar dönemidir. Şubat ortalarından nisan sonlarına kadar, dikime devam edilebilir. Dikimden önce, fidanlarda budama yapılmalıdır. Naylon (polietilen) torbalarda yetiştirilen fidanlarda da, dikim budaması uygulanmalıdır. Fidanların tutması ve gelişmesi için, bu husus çok önemlidir. Naylon torbalardaki fidanlar, genellikle gölge evlerinde ve seralarda yetiştirildiklerinden; dikimden önce, topluca 10-15 gün süreyle, güneş altında bekletilmelidir.
Dikimin derin olmamasına çok dikkat edilmelidir. Dikimden sonra topak sıkıştırılmalı, fidan başına, en az 35-40 litre can suyu verilmelidir. Dikimi yapılan fidanların gövdeleri, hava şartlarına (özellikle güneşe) karşı korumak amacıyla kalın bir kağıtla sarılmalıdır. Fidan büyüdükçe, kağıdın yerine kireç badanası yapılabilir.
Sık aralıklarla dikilmiş eski bahçelerden, yeterli miktarda ve kaliteli meyve elde etmek için, ağaçların mutlaka seyreltilmesi gerekir. Bu suretle, her türlü bakım işlemi de kolay uygulanabilir hale gelecektir. Seyreltme, verilen plana uygun olarak, köşegen doğrultusunda yapılmalıdır.

BUDAMA
Budama; ağaçların dengeli ve kuvvetli taç oluşturması; verimlilik süresinin uzatılması; fazla ve kaliteli ürün elde edilmesi; uygun olmayan iklim koşullarıyla, hastalık ve zararlıların olumsuz etkilerinin ortadan kaldırılması; zirai mücadelede başarının artması; hasatta kolaylık; bazı durumlarda, verimden düşmüş ağaçların yeniden kazanılması gibi, yararlar sağlar.
Şekil budaması yapılmış olan fidanlar, bahçeye dikilince, 2-3 yıl süreyle budama yapılmaz. Eğer fidanlarda şekil budaması yapılmamışsa, bu işlem bahçede uygulanır (Şekil 3).

Ad:  meyvecilik13_clip_image006.jpg
Gösterim: 281
Boyut:  19.4 KB
Şekil 3. Turunçgil fidanında şematik olarak şekil budaması


Fidan meyveye yatıncaya kadar, yalnız ana dallarla, bundan çıkan iskelet dalları kısaltılır. Sıkışıklık yapan, istenmeyen sürgünler çıkarılır.
Ağacın ortasından geçip, çatallaşma ve karışıklık yaratan dallar, mutlaka alınmalıdır.
Budama öncesi ve budamada ağaç değiştirirken, budama aletleri mutlaka ilaçlarla muamele edilmelidir. Turunçgillerde budama zamanı, kış soğukları tehlikesinin ortadan kalktığı, ağaçların yeteri kadar uyanmadığı, Şubat-Mart aylarıdır. Ancak uçkurutan hastalığıyla bulaşık olan limon bahçeleri, sıcak aylarda (Temmuz-Ağustos) budanmalıdır.
Genel olarak, dikkat edilecek hususlar şu şekilde olmalıdır:
Öncelikle kuru dallar alınır. Obur dalların, büyümesine müsaade etmeden, her zaman alınması gereklidir. Birbiri üzerine binmiş ve sürtünme meydana getiren dallardan, alttaki dallar çıkartılır. Baş parmak ve daha kalın dalların kesim yeri, kesimden bir gün sonra, mutlaka macunlanmalıdır.

TOPRAK İŞLEME
Turunçgillerde, yıllık bakım işlerinden toprak işlemede; toprak ya işlenmez yada en az düzeyde işlenir. Toprak işlemenin genelde amacı, yabancı otları imha etmektir. Bu işlem uygun ot öldürücü ilaçlarla da yapılabilir.
Akdeniz ve Ege bölgesi koşullarında toprak; kışın örtülü bırakılarak, yazın işlenir. Turunçgiller, derin işlenmeye çok hassas olup; bu yapıldığında, kökler, büyük oranda zarar görürler. Buna bağlı olarak, meyve küçük kalır ve ağaçlarda gelişme yavaşlar. Turunçgillerde en uygun toprak işleme derinliği, 8 ila 12 cm civarındadır. Toprak, mutlaka tavlı olduğu zaman işlenmelidir. Toprak işleme aletleri ağır olmamalıdır. Ağır işleme, toprağın sıkışmasına neden olur; bu durumda ağaçların beslenmesi engellenir.

SULAMA
Genellikle, yaz aylarının kurak geçtiği; Akdeniz ve Ege Bölgelerinde, turunçgillerde sulama gerekir. Sulama suyu yeterli miktarda bulunmalı ve iyi kalite özellikleri taşımalıdır. Sodyum, klor ve bor gibi elementler, suda çok düşük miktarlarda bulunmalıdır.
Ülkemizde, turunçgillerin sulanmasında genellikle, çanak veya tava ile karık usulü, uygulanır. Yeni kurulan turunçgil bahçelerinde, karık usulü tercih edilmelidir.
Türlerin su ihtiyacı değişiktir. En çok limonlar su ister. Daha sonra birbirine yakın miktarlarda altıntop ve portakallar gelir. En az su mandarinlere verilir. Yıllık su ihtiyacı, 875-825 mm arasında değişir.
Sulama aralıklarının tespitinde, hava kuraklık durumu ve toprak yapısı, en önemli faktörlerdir. Nisan-Mayıs aylarında başlayan sulamalar, havaların çok kurak seyrettiği, Temmuz-Ağustos aylarında, daha sık aralıklarla yapılmalıdır. İklime bağlı olarak yapılan sulamalar, Ekim-Kasım aylarına kadar devam eder. Turunçgillerde 15 ila 35 gün arayla yapılacak yüzey sulaması genellikle yeterlidir.
Damla ve yağmurlama sulama da, ülkemiz turunçgil bahçelerine girmiş bulunmaktadır. Bunların, verim ve kalite artışı yönünden önemli avantajları vardır. Özellikle sulama suyunun yetersiz olduğu yörelerde, başarıyla kullanılabilir.

GÜBRELEME
Turunçgillerde tekniğine göre gübreleme için, mutlaka yaprak ve toprak analizlerinin yaptırılması gerekir. Analiz için yaprak ve toprak örnekleri, Eylül ortasından Kasım başına kadar olan dönemde ve mutlaka uzman elemanlarca alınmalıdır.
Turunçgillerin gübrelenmesi ile ilgili, yaprak ve toprak analizleri Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'na bağlı İçel, Antalya, Alata ve İzmir-Bornova'daki, uzman elemanların çalıştığı, modern laboratuvarları bulunan, araştırma enstitülerinde yaptırılabilmekte ve gübreleme tavsiyeleri buralardan kısa sürede alınabilmektedir. Gübrelerin mutlaka bu tavsiyeler doğrultusunda verilmesi gerekir.
Genelde, en fazla miktarda gübre limonlara, en az mandarinlere, orta derecede portakal ve altıntoplara verilir. Gübrelemede, ilk uygulama Kasım-Aralık aylarında yapılır. Bu devrede fosforlu ve potaslı gübrelerle, çiftlik gübresi; ağacın taç hizasına açılacak 15-20 cm derinlik ve genişlikteki, çukur veya bant içerisine verilerek üzeri kapatılıp bahçe sulanır.
Azotlu gübrelerin ilk uygulaması ise, çiçeklenme devresinden önce yani tomurcuklanma dönemidir. Bu dönem genellikle Şubat sonu-Mart başına rastlar. Azotlu gübre, ağaçların taç çevresinde serpilerek verilir. 2. uygulama ise; Mayıs ayı ortalarından, Haziran ayının ilk haftasına kadar olan devrede, sulama suyuyla birlikte yapılır.
Gerek gübre miktarında, gerekse veriş şekil ve zamanlarında, tavsiyelere mutlaka uyulmalıdır.

HORMON UYGULAMASI
Turunçgillerde bitki gelişmesini düzenleyiciler (hormonlar) genellikle, meyve tutumunun arttırılması, (Klemantin mandarini) amacıyla kullanılır. Bunlarla birlikte, bazı çekirdeksiz çeşitlerde (Washington ve Yafa portakalları ile altıntoplar) haziran dökümü ve hasat önü dökümlerinin azaltılması için de kullanılabilir. Bunun için, resmi kuruluşlardaki uzmanlara başvurulmalıdır. Aksi halde, beklenilen amacın tam tersi bir tepki elde edilebilir.
Uygulamalarda, bu faydaları sağlamak üzere, ruhsat alınmış maddeler kullanılmalıdır. Ruhsatı olmayan maddelerin kullanımı; hem beklenen faydanın çıkmamasına neden olur, hem de insan ve çevre sağlığı yönünden zararlar meydana getirebilir.

HASAT
Eğer yıllık bakım işleri tekniğine göre yapılmışsa; hasatta üreticinin yüzü gülecek ve daha çok ve daha kaliteli meyve elde edilecektir. Hasat, uzman işçiler tarafından ve tekniğine uygun olarak yapılmalıdır.
Bütün ürünler gibi, turunçgillerin de, hasat zamanının tespiti çok önemlidir. Zamanında erken veya daha geç yapılacak hasat; meyve kalitesini düşürür ve dayanıklılığını azaltır. Hasat, mutlaka olgun meyvelerde yapılmalıdır. Olgunluğun tespitinde, genellikle meyvede usare oranı, şeker, asitlik ve meyve kabuk rengi değişimleri göz önüne alınır. Esasen, uzun yıllar boyunca hasat yapıldığından, hasat zamanının belirlenmesinde, fazla bir yanılma olmaz.
Hasat temizlenip ilaçlanmış makasla yapılmalı ve saplar uzun bırakılmalıdır.
Hasat sırasında, hava açık veya güneşli olmalı, ağaçlar ıslak olmamalıdır. Hasatta merdiven kullanılmalı; hasat yapılırken ağaçlara zarar verilmemelidir. Hasada başlarken, önce ağaçların, etek dallarındaki meyveler toplanmalıdır. Hasat edilen meyvelerin zarar görmemesi için, toplama kaplarının içleri, düzgün olmalı veya gerekli önlemler alınmalıdır.
Hasat edilen meyvelerden, bereli ve hastalıklı olanları ayıklandıktan sonra, taşıma kaplarına konulmalıdır. Taşıma kapları, hastalık bulaşmalarını önlemek için, doğrudan toprağa konulmamalıdır. Toplanmış meyveler, bahçede bir gece bekletilmelidir.

AMBALAJLAMA
Her ne kadar, hasat edilen meyveler, az miktarda olduklarında, bahçenin kenarında tasnif edilip ambalajlanabilirse de; meyve çoğaldığında ve iyi bir ambalaj yapmak için, mutlaka paketleme evleri kullanılmalıdır. Türkiye'de üretilen bütün meyveleri işleyecek kapasitede paketleme evleri bulunmaktadır. Bunlar yetiştirme bölgelerine dağılmış durumdadır.
Taşıma kapları ile topluca paketleme evlerine getirilen meyveler, burada, bantlar üzerinde önce ayıklanır, daha sonra yıkama bölümlerinde, özel ilaçlı sıvılarla ve fırçalarla temizlenir. Gerekirse (özellikle ihracat için) mumlanır ve kurutulur. Daha sonra, çaplarına göre boylanarak, uygun boyutlardaki ambalaj sandıklarına yerleştirilir (Şekil 4). Bu suretle, meyveler iç ve dış pazarlama için, hazırlanmış olur.

Ad:  meyvecilik13_clip_image008.jpg
Gösterim: 234
Boyut:  25.4 KB
Şekil 4. Ambalajlanmış turunçgil meyveleri


DEPOLAMA

Turunçgillerde en ihmal edilen hususlardan birisi de depolamadır. Halbuki, depolamanın çok önemli avantajları bulunmaktadır. Bunlar:
• Ağaç üzerinde oluşan kaliteyi, meyve tüketilinceye kadar muhafaza etmek
• Pazara düzenli olarak meyve arz edilerek, fiyat istikrarı sağlamak
• Özellikle ihracat için, toplu ve düzenli meyve temin etmek
Bu avantajlardan yararlanabilmek için, meyveler mutlaka, soğuk depolara konularak muhafaza edilmelidir.
Turunçgil meyveleri, adi depolarda veya makineyle soğutulan depolarda muhafaza edilirler. Kış aylarında, adi depo olarak havalandırılabilen herhangi bir oda kullanılabilir. Havalar ısındıktan sonra, bu odalarda meyve muhafaza edilmez. Ülkemizde, "yatak limonculuğu" denilen işlem, buna örnektir. Kış aylarında hasat edilen limonlar, Mart ayına kadar üretildikleri yerlerdeki adi depolarda saklanır. Havalar ısınınca, Ürgüp'teki tabii mağaralara götürülür. Bu şekilde limonlar, Ağustos ayına kadar muhafaza edilebilmektedir.
Meyveler, adi depoya veya makine ile soğutulan modern depolara konmadan önce, ambalajlanmalıdır. Depolanacak meyveler, ambalajlanmadan önce veya ambalajlama sırasında, hastalıklara karşı mutlaka ilaçlanmalıdır. Aynı şekilde, soğuk depolarda temizlenip ilaçlanmalıdır. Kullanılacak ilaçlar için, resmi kuruluşlardaki uzmanlara başvurulmalıdır.
Soğuk depolara ambalajlanmış meyveler, ambalaj kaplarının arasından hava geçebilecek şekilde istiflenmelidir.
Turunçgil meyvelerinin depolanmasında, nispi rutubet genellikle %85-90 olmaktadır. Depo sıcaklıkları ile muhafaza süreleri, türler itibariyle aşağıdaki gibidir:
  • Mandarin: 3-4 °C'de 2-3 ay
  • Portakal: 5-6 °C'de 5-6 ay
  • Altıntop: 7-9 °C'de 6-7 ay
  • Limon: 10-12 °C'de 7-8 ay
Gerek hasat mevsiminin 9 aylık döneme yayılması, gerekse uzun sayılabilecek bir depolama süresine sahip olmaları nedeniyle, turunçgil meyveleri, taze olarak pazarlanabilmekte ve tüketilmektedir.


Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
shadowdancer - avatarı
shadowdancer
Ziyaretçi
8 Ağustos 2010       Mesaj #2
shadowdancer - avatarı
Ziyaretçi
Turunçgil yaprak galeri güvesi beyazımsı, gümişi renkli yaklaşık 3-4 milimetre büyüklüğündedir. Hızlı çoğalır. Gelişmesini tamamlamış ağaçlarda, fidanlıklarda ve yeni tesis edilmiş bahçelerde önemli zararlar oluşturur. Yaprak ve sürgünlerde oluşturdukları galeriler nedeniyle yapraklar kıvrılır, daha sonra kahverengileşerek kurumalar olur. Doğadaki mücadele etmenleri gelişmesini tamamlamış 5 yaşından büyük ağaçlar için yeterlidir. Genç bahçelerde ise zararlıya karşı yeşil aksam ilaçlaması veya gövde ve topraktan uygulanabilen sistemik ilaçlarla mücadele önerilir.

Sponsorlu Bağlantılar
KIRMIZI VE SARI KABUKLU BİTLER
Turunçgillerin meyve, yaprak, sürgün, dal ve gövdelerinde emgi yaparak beslenen kahverengimsi, kırmızı veya sarımsı kahverengi renkte, toplu iğne başı büyüklüğünde olan ve sabit halde yaşayan böceklerdir. Bu böcekler iklim koşullarına bağlı olarak yılda 3-4 kez döl verirler. İlk hareketli larvalar Akdeniz ve Ege bölgesinde mayıs, Karadeniz bölgesinde Haziran ayından itibaren görülmeye başlar ve bu dönemden sonra kabuklu bitler bahçede oldukça yoğun olarak bulunurlar. Bu kabuklu bitler turunçgillerin meyve, yaprak, sürgün, dal ve gövdelerinde bitki özsuyunu emerler. Bu nedenle meyveler küçük kalır, yapraklarda bulunduğu yerlerde klorofil oluşamaz, gözenekleri kapattığı için özümlemeye engel olur ve çok ileri zararlanma durumunda dalları hatta ağacı tamamen kurutabilirler. Tavsiye dışı ilaç uygulamalarının yoğun olarak yapıldığı bahçelerde söz konusu zararlıların arttığı görülür. Gerekli kültürel önlemlerin alınması ve bu zararlılarla mücadelede başarıyı arttırır. Zararlının varlığı ve yoğunluğu kışın yapraklarda, ilkbaharda fındık büyüklüğüne ulaşan meyvelerde, sürgün veya yapraklarda, daha ileri dönemlerde ise iri meyvelerde yapılan kontrollerle belirlenerek, mücadele zamanına karar verilir. Kabuklu bit mücadelesinde aralık şubat ayları arasında ağaçlar meyvesizken yazlık beyaz yağlarla yapılacak bir kış ilaçlaması yazın oluşacak zararlıların azaltılması açısından çok önemlidir. Birinci ve ikinci dönemlerinin çoğunlukta olduğu mayıs sonu, haziran başında yine yazlık beyaz yağlarla bir ilaçlama yapılmalıdır. Kontrollere devam edilerek gerekirse 25-30 gün sonra ilaçlama tekrarlanmalıdır. Yazlık beyaz yağ uygulamasından hemen önce veya sonra bahçe sulanmalı ve gölgede 32 derecenin üzerindeki sıcaklarda ilaçlamaya ara verilmelidir.

UNLU BİT
Unlu bitler uzunca, oval biçimde olup, bazen tek başına, çoğunlukla da koloni halinde; çanak yaprakların altında, bitişik meyve ve yaprak aralarında, göbekli portakallarda göbek kısımlarında bulunurlar. Zararlı kışı, çoğunlukla gövde çatlakları arasında geçirir. Mayıs ayı başlarından itibaren meyve çanak yaprağı arasına giren zararlı, boğaz kısmından meyveye giden besini emerek meyvenin zayıf kalmasına ve dökülmesine neden olur. Çıkardıkları tatlı maddeler üzerinde fumajin mantarları gelişerek ağaçlar isli bir görünüm alır. Turunçgil bahçelerinde unlu bitle beslenen çok sayıda doğal düşman bulunur. Bunlar geniş etkili böcek öldürücü ilaçların kullanılmadığı ve kültürel önlemlerin yerine getirildiği bahçelerde önemli bir baskı unsuru olabilir. Zararlının mücadelesi için bahçe Mayıs ayından itibaren her ayın ilk ve son yarılarında kontrol edilir. Mayıs ayının son yarısında yüzde 5, Haziran ayının son yarısında yüzde 8, Temmuz ayının son yarısında yüzde 20 oranında ağaç ve meyve bu zararlıyla bulaşıksa mevcut doğal düşmanlar unlu biti kontrol etmeye yeterli değil demektir. Bu durumda böcek üretme merkezlerinde üretilen parazit ve preditör böceklerin salınması gerekir. Parazit ve preditörlerin bahçede başarılı olabilmesi için bunların faaliyetine engel olabilen karıncalarla iyi bir mücadele yapılması da büyük yarar sağlar.

BEYAZ SİNEKLER
Turunçgillere, turunçgil beyaz sineği ve defne beyaz sineği olmak üzere iki beyaz sinek türü zarar verir.

Turunçgil Beyaz Sineği,
Turunçgil beyaz sineğinin erginleri 2 çift kanatlı, vücutları beyaz tozlu bir görünümdedir. Yumurtaları soluk sarı renktedir ve bir sapla yaprak yüzüne tutturulmuştur. Larvaları kabuklu bit görünümünde oval, soluk yeşil veya sarımtırak renkte, saydam görünüşlüdür. Turunçgil beyaz sineği bitki özsuyunu emerek ağaçların gelişiminin azalmasına, meyvelerin küçük kalmasına, şeker oranının düşmesine, çıkardıkları tatlı madde nedeniyle ağaçların isli bir görünüm almasına ve verimin düşmesine neden olurlar. Turunçgil beyaz Sineği ile mücadelede her şeyden önce bahçe tesis edilirken bu zararlılarla bulaşık alanlardan yapraklı fidanlar getirilmemeli, eğer getirilecekse etkili bir biçimde ilaçlanmalıdır. Zararlıyla bulaşık bahçeler sıksa, ağaçların taçları arasında 1-1.5 metre aralık bulunacak şekilde budanmalı ve bahçe içerisinde hava akımı sağlanmalıdır. Turunçgil beyaz sineğinin bulunduğu bahçelerde Aralık ve Şubat ayları arasında, ağaçlar meyvesizken tüm koşniller için de tavsiye edilen yazlık beyaz yağlarla bir kış ilaçlaması yapılmalıdır. Daha sonra kış dölü erginlerinin sona erdiği, birinci ve ikinci dönem larvaların çoğunlukta olduğu Mayıs sonu, Haziran başında birinci yaz ve birinciden yaklaşık 25-30 gün sonra ikinci dönem larvaların çoğunlukta olduğu bir zamanda ikinci yaz ilaçlaması yapılmalıdır.

DEFNE BEYAZ SİNEĞİ
Defne Beyaz Sineği, dış ülkelerden getirilerek turunçgil alanlarımıza yerleştirilen asalak bir böcek tarafından baskı altına alınabilir. Bu zararlının mücadelesi gerektiğinde söz konusu asalağın bulunduğu bahçelerden asalaklı beyaz sinek taşıyan dallar kesilerek o alanlara bu asalağın bulaşması sağlanmalıdır.

TORBALI KOŞNİL
Ergin dişi ovalimsi, kirli beyaz renktedir. Arkasında daha beyaz renkte yumurtaların bulunduğu bir torba yer alır. Yumurtadan çıkan larvalar kirli, kırmızı renktedir. Bu larvalar genellikle yaprak sapı ve damarı boyunca sıralanır, dal ve gövdede kümelenir. Bitki öz suyunu emerek gelişmesini yavaşlatır, hatta bitkiyi kurutur. Zararlı özellikle gövde ve kalın dallarda görüldüğünde bir bez parçasıyla sıyrılarak temizlenmelidir. Bu zararlı doğada bol amiktarda bulunan bir gelin böceği tarafından tamamen kontrol edilebildiği için ilaçlı mücadele yapılmaz.

YILDIZ KOŞNİLİ
Bitki özsuyunu emerek ağaçların zayıf kalmasına, verimin ve meyve kalitesinin azalmasına neden olur. Çıkardıkları tatlı madde nedeniyle ağaç ve meyveler isli bir görünüm alır. Tüm koşnillere tasviye edilen bir kış ilaçlaması, daha sonra Haziran ayından itibaren yapılan kontrollerde dal ve yapraklarda bulunan erginlerin altındaki yumurtaların tamamının boşaldığı dönemde de yazlık beyaz yağlarla bir yaz ilaçlaması yapılmalıdır. Ortalama olarak yaprak başına birden fazla zararlı düşüyorsa ilaçlama gerekir.

YAPRAK BİTLERİ
Turunçgillerin taze sürgün ve yapraklarında genellikle koloniler halinde bulunurlar. Siyah, yeşil veya gri renktedirler. Vücutları tombul armut şeklindedir. Bitki özsuyunu emerek yaprakların küçük kalmasına, kıvrılmasına, çıkardıkları tatlı maddeler sonucu yaprakların islenmesine ve ayrıca virüslerin taşınmasına neden olurlar. Turunçgillerin genç fidanlarıyla özellikle mandalinalarda zararlı olurlar. İlkbahar başlangıcında çıkan ve hızla çoğalan yaprak bitlerinin arkasından gelen doğal düşmanları zararlıyı baskı altına alır. Ancak yeni tesis edilen genç bahçelerde doğal denge henüz kurulmadığı için gerektiğinde yaprak bitine karşı geliştirilen özel ilaçlar kullanılmalıdır.

YAPRAK PİRELERİ
Yeşil renkli, narin yapılı, küçük böceklerdir. Emgi yaparak meyvelerde kabuk üzerinde lekelerin oluşmasına neden olurlar. Mücadelesinde yabancı ot kontrolüne önem verilmesi, yaprak pirelerinin zararlı olduğu diğer kültür bitkilerinde bu zararlıya karşı mücadele yapılması gibi tedbirlerin alınması yarar sağlar. Ayrıca meyve renginin yeşilden sarıya dönüştüğü dönemde yeşil aksamı kaplayacak şekilde %4’lük sönmemiş kireç uygulaması tavsiye edilir.

LİMON ÇİÇEK GÜVESİ
Erginler yumurtalarını limon çiçeği tomurcuklarına bırakırlar. yumurtadan çıkan küçük tırtıllar beslendikleri çiçekleri tahrip ederek meyve tutumuna engel olurlar. Mücadelesi için yaz aylarında çiçek açan virüslü ağaçların yok edilmesi, daima çiçek açan yediveren çeşitlerin bahçede bulundurulmaması gibi kültürel tedbirlerin alınması yararlı olur. Ayrıca nisan çiçeklenmesinde çiçeklerin %50’den fazlası zararlının yumurta ve larvasıyla bulaşıksa ‘on’ar gün arayla 2-3 defa basillus turungiensis’li biyolojik ilaçlarla bahçenin ilaçlanması gerekir.

HARNUP GÜVESİ
Erginleri gri renkli bir kelebektir. Tırtılları pembe renkli, başı kırmızımsıdır. Kışı, ağaç üzerinde veya dökülmüş meyvelerde, larva döneminde geçirirler. Nisan ayının ilk yarısından itibaren çıkan erginler başka konukçularda neslini devam ettirir. Temmuz ayında turunçgillere geçerek yumurta bırakırlar. Zarar yaptığı meyveler erken sararıp dökülür. Güvenin zararlı olma durumu çevresindeki konukçu bitkilerin zenginliği ile artar. Zararlıdan dolayı yere düşen veya ağaç üzerinde sararan meyvelerin toplanarak toprağa gömülmesi gibi kültürel önlemlerin alınması yararlı olur. Ayrıca “Basillus Turungiensis”li biyolojik ilaçlarla Haziran ayının son yarısından itibaren kontrollü bir şekilde, yaklaşık 20 gün arayla mücadele edilmesi gerekir.

AKDENİZ MEYVE SİNEĞİ
Ev sineğinden biraz daha küçük olup, vücudu kahverengi, sarı, siyah renkli lekelerden oluşmuştur. Dişi sinekler yumurtalarını meyvenin kabuğu altına ve içine bırakırlar. Çıkan larvaların zararıyla meyveler zamanından önce dökülür ve çürürler. Akdeniz Meyve sineğine konukçuluk yapan bitkilerin turunçgil bahçeleri içine veya yakınına dikilmemesi, bu zararlıdan dolayı dökülen meyvelerin toplanarak derince gömülmesi gibi kültürel önlemler, mücadelesindeki başarıyı artırır. Mücadelesi için bahçe, Eylül ayından itibaren 3-4 günde bir kontrol edilir. Vuruklu meyveye rastlanınca ilaçlamaya geçilir. İlaçlamada Akdeniz Meyve sineğini çeken çekici bir madde ile etkili bir ilaç karıştırılır ve ağaçların güney yönünden 1 metrekare alanına püskürtülür. İlaçlama sıra üzerinde birer ağaç atlayarak yapılır.

PAS BÖCÜSÜ
Çıplak gözle görülemeyecek kadar küçüktürler. Yaprak, filiz ve meyvelerde emgi yaparak zararlı olurlar. Emgi sonucu meyve üzeri pas renginde lekelerle kaplanır. Mücadelesi için yazın Mayıs ayından itibaren yaprak ve meyve kontrolleri sonucu bir lup alanında 1-2 adet pas böcüsü görüldüğünde bir akarisit uygulaması yapılmalıdır.

TURUNÇGİL TOMURCUK AKARI
Alışık olmayan gözlerin lup ile dahi göremeyeceği kadar küçük, tomurcuklar içerisinde yaşayan akarlardır. Zararlanma sonucu çiçekler normalden kısa, kalın ve çatallı olur. Böyle çiçeklerin çoğu meyve bağlayamaz. Meyve bağlayanlarda tipik şekil bozuklukları olur. Yaprak ve filizler rozetleşir. Zararlı ile bulaşık yerlerden aşı gözü alınmamasına özen gösterilmelidir. Eğer bahçe zararlı ile bulaşıksa ilkbahar sürgünlerinin 8-10 cm’ye ulaştığı mart sonu-nisan başında etkili bir akarisit ile ilaçlama yapılmalı, gerekirse 20-25 gün sonra ilaçlama tekrarlanmalıdır.

TURUNÇGİL KIRMIZI ÖRÜMCEĞİ
Erginleri kırmızı kadife renkli olup, vücut üzerinde kıllar bulunur. Turunçgillerde yaprak ve meyve üzerinde emgi yaparak beslenir ve zararlı olur. Kuru ve sıcak havalarda yoğunluğu artar. Daha çok geniş etkili ilaçların kullanıldığı bahçelerde ortaya çıkar ve zarar verir. Şubat sonu-Mart başında kırmızı örümcekler taze sürgünlere geçmeden önce bir akarisitle ilaçlamaya başlanmalıdır. Bu çiçeklenmeden önceki dönemdir. Bu dönem geçirilmişse ilaçlama, çiçekler meyve bağladıktan sonra yapılmalıdır. Sonuç olarak turunçgil bahçelerinde zararlı olan böcekleri yiyen doğal düşmanlar yani faydalı böcekler olduğu unutulmamalıdır. Zararlı böceklerle mücadele ederken iyi bir sonuç alınabilmesi için faydalı böceklerin korunması gerekir. Bu nedenle öncelikle zararlı böceğin yoğunluğu belirlenmelidir. Eğer yoğunluk faydalı böceklerin zararı önleyemeceği kadar fazlaysa ilaçlama yapılmalıdır. İlaçlamalarda sadece hedef aldığımız zararlıyı öldüren, faydalı böcekleri etkilemeyen özel ilaçların kullanılmasına dikkat edilmelidir.


Mücadele ilaçları
turunc14

TURUNÇGİL HASTALIKLARI

Turunçgillerde mantarlardan, bakterilerden, virüslerden ve bazı gıda maddesi noksanlıklarından ileri gelen birçok hastalık görülür. Ancak biz bunların en önemli olanlarından söz edeceğiz.

UÇKURUTAN HASTALIĞI
Hemen hemen tüm turunçgil çeşitlerinde görülen ancak özellikle limonlarda büyük zarar yapan bir hastalıktır. Hastalık etmeni kök, gövde, yaprak sapı, meyve sapı ve dalların kabuklarında açılan yaralardan girer. Hastalık ayrıca yapraklardaki gözle görülemeyecek kadar küçük teneffüs deliklerinden de bulaşabilir. Hastalık etmeni mantarlar, kurumuş dallar üzerinde barınır ve buradan da etrafa dağılırlar. Hastalığa yakalanan dallardaki yapraklar solar, küçük dallar kurur. Yapraklar bazen küçük dallara bağlı kalır, bazen de dal kurumadan önce dökülür. Hastalık arttıkça büyük dallar ve ağacın tamamı kuruyabilir. Dallar bıçakla yontulduğunda pembemsi veya kırmızımsı bir renk görülür. Dökülen yaprakların sapları bazen dalda asılı kalır. Hastalıkla, ilaç kullanarak veya kültürel tedbirler alınarak mücadele edilir. İlaçlı mücadele için en yakın tarım teşkilatına başvurulmalı, kültürel tedbirler için ise şunlar yapılmalıdır: • Bahçeye dikilecek anaç veya aşılı fidan hastalıksız olmalı ve bunlar hastalıklı bahçeye uzak yerde yetiştirilmelidir. • Hasta olduığu tespit edilen fidanlar derhal imha edilmelidir. • Hastalıklı dallar temiz kısım kalacak şekilde budanmalı, budama işlemleri Temmuz-Ağustos aylarında yapılmalıdır. • Aletler her budamadan sonra yüzde 5’lik sodyum hipoklorit’e yani hipolu çamaşır suyuna batırılmalı, budama mümkünse bir bölgenin bütün bahçelerinde aynı zamanda yapılmalıdır.

GÖVDE ZAMKLANMASI VE KAHVERENGİ ÇÜRÜKLÜK:
Hastalık ağacın toprağa bağlı gövdesinde meydana geldiği zaman gövde zamklanması; meyvelerde meydana geldiği zaman kahverengi çürüklük adını alır. Hastalığı meydana getiren mantar toprakta yaşar. Köklerde, kök boğazında, aşılı ağaçların aşı yerinin üstünde ve ağaç gövdesinde hastalık oluşturur. Başlangıçta hastalığın meydana geleceği yerde bir koyulaşma olur, kabuk çatlar, ilkbanarda ve sonbaharda zamk akıntısı görülür. Hastalık ilerledikçe hastalığın meydana geldiği kabuk kısmı kurur ve çöker. Odun kısmını açıkta bırakacak şekilde dökülür. Bu durum ağaç gövdesinin sadece bir tarafında meydana gelir. Gövdeyi çepeçevre saracak kadar ilerlerse ağaç kurur. Hastalık sonbahar ve kış aylarında, yağışlı günlerde topraktan sıçrayarak alt dallardaki toprağa yakın meyvelere bulaşır. Üzerinde kahverengi lekeler meydana gelen meyvelerin kabuğu derimsi bir görünüş alır. Hasta meyvelerin kendine has kokuları vardır. Depoya konduklarında önce kırmızımsı kahverengi lekeler oluşur, daha sonra üzerlerini beyaz bir küf kaplar. Hastalık depoda sağlam meyvelere de geçer. İlaçlı mücadelenin yanı sıra kültürel olarak şu tedbirler alınabilir; Salma veya çanak usulü sulama yapılmamalı, karık usulü ve damla sulama tercih edilmelidir. Sulama sırasında, suyun kök boğazına teması önlenmeli, taban suyu yüksek olan yerlerde drenaj yapılmalı, derin dikim yapılmamalı, aşı yeri tokraktan yüksekte olmalıdır. Depolama sırasında hasta meyveler ayıklanmalıdır.

SÜRGÜN VE YAPRAK YANIKLIĞI
Hastalık bütün turunçgil ağaçlarında görülür. Hastalığı yapan bir bakteridir. Bitkiye yaprak sapındaki yaralardan girer. Yaprak sapının dalla birleştiği yer kestane rengi, kahverengi veya kırmızımsı kahverengi olur. Kuruyan hastalıklı yaprakların bir kısmı dal üzerinde kalır bir kısmı da sapın ortasından kırılmasıyla dökülür. Hasktalık ilerlediğinde sürgünler kurur. Bulaşma rüzgâr ve yağmurlarla olur. Hastalık daha çok kış ve ilkbahar aylarında görülür. İlaçlı mücadele için en yakın tarım teşkilatına başvurulmalıdır. Kültürel tedbir olarak; gübreleme ve sulamanın ayarlanmasıyla sürgünlerin kışa odunlaşmış olarak girmesi sağlanmalı, bahçe rüzgar kıranlarla korunmalı, aşırı hasta dallar kesilip yakılmalıdır.

MAVİ VE YEŞİL KÜF
Turunçgil meyvelerinde görülen yumuşak ve ıslak çürüklük hastalığıdır. Genellikle meyvelerin üzerinde yeşil ve mavi küf birlikte bulunur. Ama önce mavi küf, sonra yeşil küf meydana gelir ve daha hızlı çoğaldığından yeşil küf, mavi küfün üstünü örter. Havada bol miktarda bulunan ve hastalığı yapan mantarlar meyvelere, üzerlerindeki yaralardan girer. Meyveyi, bulunduğu her yerde çürütür. Çürük kısım sulu görünüşlü ve yumuşaktır. Üzeri parmakla basıldığında parmak meyvenin içine girer. Hastalık havadan olduğu gibi birbirine temas eden hastalıklı meyvelerden de bulaşır. İlaçlı mücadele için en yakın tarım teşkilatına başvurulmalı, kültürel mücadele için şunlar yapılmalıdır; - Hasattan önce meyvede yara meydana getiren çeşitli hastalık ve zararlılarla iyi mücadele edilmeli, • Hasat sırasında meyvelerin yaralanmamasına dikkat edilmeli ve yere düşen meyveler toplanmamalı, • Depolar temiz tutulmalı ve dezenfekte edilmeli, meyveler ilaçlı kağıtlara sarılmalı, • Meyveler sandıklara çok sıkışık konulmamalıdır.

VİRÜS VE VİRÜS BENZERİ HASTALIKLAR

Turunçgillerde virüslerden ve virüse benzeyen mikroplardan meydana gelen çok sayıda hastalık görülür. Bulaşma ve mücadele yolları birbirine çok benzediğinden bu hastalıkların ortak bir tanımını yapacağız. Ülkemizdeki turunçgil ağaçlarında görülen başlıca virüs hastalıkları; kavlama grubu hastalıkları, göçüren hastalığı, satsuma cücelik hastalığı ve taşlaşma hastalığıdır. Virüs benzeri hastalıklar ise cüceleşme hastalığı, gözenekleşme hastalığı, palamutlaşma hastalığı ve limon kalbur boruları tıkanıklık hastalığıdır. Bu hastalıkların belirtileri, ilkbahar sürgünlerindeki genç yapraklardaki damarlarda ve damar aralarında renk açılmaları, yapraklar üzerinde nokta şeklinde ve daha büyük açık renkli lekeler, meşe yaprağı şeklindeki renk açılmaları, olgun yapraklarda çarpıklık, buruşukluk veya alacalı, genel olarak yapraklarda soluk yeşil renk veya matlaşma, yaprak damar aralarında çinko noksanlığına benzeyen sararmalar, kaşık veya kayık şeklinde yaprak oluşumu, yaprak sapıyla bağlı olduğu sürgünün arasının daralarak yaprakların sürgünü bir kılıf gibi sarması, Yeni sürgünlerde büyümenin durması, dallardaki boğumlardan 4 ila 8, hatta daha fazla sürgünlerin meydana gelmesi, boğum aralarının kısalması, sürgünlerin yukarıya doğru dik büyümesi, ağaçların büyümesinde gerileme, bodurluk, bazen sürgünlerde kuruma, ağaçların tamamının kuruması, zamansız veya her mevsimde çiçek açılması, palamut şeklinde veya çarpık kalın kabuklu veya küçük meyve oluşumu, elle dokunulduğu zaman kabukta sert kısımların, bu kısımlar bir bıçakla kesildiğinde kahverengi zamk kısımların görülüşü, meyvelerin dökülmesi, meyve veriminin azalması, gövde ve dallarda kabuk kavlaması, kavlamanın köklere kadar inebilmesi veya pul pul kavlamanın meydana gelmesi, kavlayan yerlerde kahverengi zamk akıntısı izlerinin bulunması, odun kısmında çukurluk ve şekil bozukluğu meydana gelmesi, gövde ve dallardan zamk akıntısı, dallarda kuruma ve çalılaşma, ağacın başından köke doğru giden ölümü, turunç anacı ile aşının birleştiği yerde şişme, aşı yerinden bir bıçakla kabuk kaldırıldığında turuncu kabuk altındaki çukurluklara karşılık odun kısmında toplu iğne ucu gibi çıkıntıların veya aksine kabuk kısmında çıkıntıların, karşılığında odun kısmında çukurlukların olması ve buralarda kahverengi zamk akıntıları meydana gelmesidir. Sayılan bu işaretlerden biri veya birkaçı görülen ağaçlar virüs ve virüs benzeri hastalıklardan biri veya birkaçıyla bulaşık demektir. Bu hastalıklar hasta ağaçlardan sağlamlarına; aşı gözü, aşı kalemi, aşı bıçağı, budama aletleri yaprak piresi ve afit denen böceklerle geçer. Virüs hastalıklarının ilaçlı mücadelesi yoktur. Bununla birlikte mücadele için en yakın tarım teşkilatına başvurulmalıdır. Ayrıca şu tedbirler alınmalıdır. Hastalıklı bitkilerden aşı gözü veya kalem alınmamalı, aşı bıçağı veya budama aletleri ağaçtan ağaca geçerken %5’lik sodyum hipoklorite yani hipolu çamaşır suyuna batırılmalı, yaprak piresi ve afit gibi böceklerle mücadele edilmeli, tespit edilen hasta bitkiler sökülerek yakılmalıdır.

ÇİNKO NOKSANLIĞI
Yaprakların damar araları sararır. Damarlar yeşil kalır. Başlangıçta damarların etrafında sarı lekeler oluşur. Sonra bunlar birleşerek damarlarla sınırlanan sarı lekeler meydana getirir. Yapraklar normale göre küçük ve şekilleri bozuktur. Noksanlığın çok şiddetli olduğu durumlarda yapraklar çok fazla küçülür, dar ve sivri uçlu olurlar. Ayrıca dallar uçtan itibaren kuruyarak kamçı görüntüsü alırlar. Meyveler gelişemez, küçük kalır, verim ve kalite düşer. İlaçlı mücadele için en yakın tarım teşkilatına başvurulmalıdır. Çinko noksanlığında öncelikle kültürel önlemler alınmalıdır. Bunun için toprak ve iklimin uygun olmadığı yerlerde turunçgil tesis edilmemeli, gübreleme analiz sonuçlarının öngördüğü esasa göre yapılmalı, su tutan ağır topraklar sık sık işlenmeli, toprak kireçli ise bol çiftlik gübresi ve yeşil gübre ile ıslah edilmelidir.

DEMİR NOKSANLIĞI KLOROZU
Demir noksanlığı klorozunun tipik belirtisi yapraklarda görülür. Demir, bitki yapısı içinde kolay taşınamadığı için yapraklarda sarıdan sarımsı beyaza kadar değişen bir renk bozulması olur. Başlangıçta damar yeşil kalmasına rağmen hastalık ilerlediğinde yaprağın her tarafı sararır. Daha çok genç yapraklarda kendini gösterir. Çok şiddetli noksanlıklarda meyveler küçükken sararabilir. Ayrıca verim ve kaliteyi de olumsuz etkiler. Çoğunlukla kireçli ve alkali topraklarda kendini gösterir. Asit karakterli topraklarda ise fosfor düzeyi yüksek olduğu zaman ortaya çıkar. İlaçlı mücadelesi için en yakın tarım teşkilatına başvurulmalıdır.

Kültürel önlem olarak;


• Uygun olmayan yerlerde turunçgil dikimi yapılmamalı,

• Sulama düzenli yapılmalı,

• Kireçli, fosfatlı gübreler aşırı dozda kullanılmamalı, organik gübre kullanılmasına önem verilmeli

• Toprak sürülerek havalandırılmalıdır.


Benzer Konular

7 Şubat 2010 / Misafir Ziraat
16 Şubat 2010 / Misafir Ziraat
15 Şubat 2010 / Misafir Ziraat
23 Mart 2010 / Misafir Ziraat
7 Şubat 2010 / Misafir Ziraat