Arama

Ekolojik Tarım (Organik veya Biyolojik Tarım)

Güncelleme: 9 Haziran 2012 Gösterim: 37.958 Cevap: 12
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
17 Kasım 2007       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ekolojik (Organik, Biyolojik) Tarım
Ekolojik (Organik, Biyolojik) tarım yüksek girdi kullanımına dayalı endüstriyel tarımın insan sağlığı, ekonomi ve çevre açısından ortaya çıkardığı olumsuz sonuçların karşısında alternatif olarak ortaya çıkmış bir tarım sistemidir. Kaynakların en iyi şekilde kullanımına dayanarak yanlış uygulamalar sonucu bozulan doğal dengeyi korumayı amaçlayan ekolojik tarım sisteminde, sentetik kimyasal gübrelerin, ilaçların ve hormonların kullanımı yasaklanmıştır. Toprak verimliliği, hastalık ve zararlılardan korunmada uygun çeşit seçimi, ürün rotasyonu, bitki atıklarının değerlendirilmesi, yeşil gübreleme, organik atıkların kullanılması, hayvan gübresi ve biyolojik kontrol gibi yöntemler esas olarak belirlenmiştir.
Sponsorlu Bağlantılar
Ekolojik tarım yüksek kaliteyi hedefleyen bir tarım sistemidir. Başlıca amacı toprak-bitki-hayvan ve insan arasındaki yaşam zincirinde üretim optimizasyonunu sağlıklı bir şekilde sağlayabilmektedir.
Ekolojik tarımla ilgili tüm ulusal ve uluslararası standartlar araziden rafa kadar ürünün izlediği tüm aşamaların kontrolünü ve sertifikasyonu zorunlu tutmaktadır. Sertifikasyonla, ekolojik ürün tüketerek hem sağlıklı yaşamayı hem de doğayı korumayı hedefleyen tüketicilere bir güvence verilmektedir. Ayrıca ekolojik üretim yapan üreticinin standartlara uygun üretimini belgelendirerek ispatlamasına ve ürününü hak ettiği değerde pazarlamasına imkan sağlamaktadır.
Organik Tarım Nedir?

Organik Tarım; üretimde kimyasal girdi kullanmadan, üretimden tüketime kadar her aşaması kontrollü ve sertifikalı tarımsal üretim biçimidir. Organik tarımın amacı; toprak ve su kaynakları ile havayı kirletmeden, çevre, bitki, hayvan ve insan sağlığını korumaktır. Organik tarımın geçmişi 20.yüzyıla dayanmaktadır. Zira çevre bilinci ve ozon tabakasındaki incelme ve dünya geleceğinin tehlikeye girmesi gibi konular gündeme gelmiştir.
Önceleri çok çeşitli yöntemler ve teoriler geliştirilmiş, hatta bu yöntemlere astrolojik boyutlar katılarak ay ve yıldızların etkisini de üretime katan ekoller ortaya çıkmıştır. Tüm bu ekoller incelendiğinde görülen temel öğe; ekolojik dengenin korunarak, bitkisel ve hayvansal üretimin birlikte aile işletmeciliği şeklinde yapılması, dolayısıyla üretimden tüketime kısa devrelerin kurularak kendi kendine yeterliliğin sağlanmasıdır.
Bu özelliği nedeni ile 1. ve 2. Dünya savaşları arasında popüler olan organik tarım 1950 yılından sonra Amerika Birleşik Devletleri'nin Marshall yardımı ile önemini yitirmiş, sağlanan ekonomik katkılar ve aşırı desteklemeler sonucu entansif tarım süratle yayılmış, makineleşme, kimyasal ilaç ve gübreler ile kimyasal katkı maddeleri kullanılmaya başlanılmıştır. 60’lı yılların sonunda Avrupa Topluluğu'nun uyguladığı tarımsal destekleme politikaları, 1970 de pestisitlerin ve kimyasal gübrenin keşfi de bu gelişmeye katkıda bulunmuştur.
Ancak "Yeşil Devrim" olarak adlandırılan bu tarımsal üretim artışının dünyadaki açlık sorununa bir çözüm getirmediğini, aksine doğal dengeyi ve insan sağlığını süratle bozduğunu gören kişi ve gruplar bu konuda araştırmalara başlamışlardır. Bu araştırmaların sonucunda bilim çevreleri ve sivil toplum örgütlerinin baskısıyla 1979 yılından itibaren DDT grubu pestisitlerin kullanımı A.B.D.'den başlayarak tüm dünyada yasaklanmıştır. Bu durumda organik tarım tekrar gündeme gelmiş, 1980 yılından sonrada tüketicilerin baskısıyla aile işletmeciliği şeklinden çıkarak ticari bir boyut kazanmıştır. ABD'de 0-2 yaş grubu çocuk mamalarının imalinde organik ürünlerin kullanılmasını zorunlu tutan yasanın da bu ticari boyuta katkısını belirtmek gerekir.
Organik ürünler ticarete konu olunca beraberinde kontrol ve sertifikasyona ilişkin yasal düzenlemeler gündeme gelmiştir. Avrupa'da önceleri her ülke kendine göre bazı düzenlemeler yapmış, daha sonra 24 Haziran 1991 tarihinde Avrupa Topluluğu içinde organik tarım faaliyetlerini düzenleyen 2092/91 sayılı yönetmelik yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.
Ülkemizde organik tarım faaliyetleri 1986 yılında Avrupa'daki gelişmelerden farklı şekilde, ithalatçı firmaların istekleri doğrultusunda, ihracata yönelik olarak başlamıştır. Önceleri ithalatçı ülkelerin bu konudaki mevzuatına uygun olarak yapılan üretim ve ihracata, 1991 yılından sonra Avrupa Topluluğunun yukarıda adı geçen Yönetmeliği doğrultusunda devam edilmiştir. Daha sonra 2092/ 91 sayılı yönetmeliğin 14 Ocak 1992 tarihinde yayımlanan 94 /92 sayılı ekinde; Avrupa Topluluğuna organik ürün ihraç edecek ülkelerin uymak zorunda olduğu hususlar ayrıntıları ile belirtilmiş ve ülkelerin kendi mevzuatlarını uygulamaya koymaları ve bu mevzuatın da dahil olduğu çeşitli teknik ve idari konuları içeren bir dosya ile Avrupa Topluluğuna başvurmaları zorunluluğu getirilmiştir.
Avrupa Topluluğu'ndaki bu gelişmelere uyum sağlamak üzere Tarım ve Köyişleri Bakanlığı çeşitli kurum ve kuruluşların işbirliği ile Yönetmelik hazırlama çalışmalarına başlamış ve "Bitkisel ve Hayvansal Ürünlerin Ekolojik Metotlarla Üretilmesine İlişkin Yönetmelik" 24.12. 1994 tarihli ve 22145 sayılı Resmi Gazete' de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu Yönetmeliğin bazı maddelerinde uygulamada rastlanılan aksaklıkları gidermek ve organik tarım faaliyetleri sırasında yapılacak kusur ve hatalara karşı uygulanacak yaptırımların da yönetmelikte yer alması için, 29.06.1995 tarihli ve 22328 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelik ile değişiklik yapılmıştır. Daha sonra 11.07.2002 tarihli ve 24812 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik” yürürlüğe girmiştir. Organik ürünlerin üretimi, tüketimi ve denetlenmesine dair kanun tasarısı Hükümetin acil eylem planı içerisinde yer almış ve 5262 sayılı “Organik Tarım Kanunu” 03.12.2004 tarihli ve 25659 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Bu Kanuna gereğince hazırlanan “Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik” 10.06. 2005 tarihli ve 25841 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Organik Tarım Kanun ve Yönetmelik esaslarına göre üretilen bitkisel ve hayvansal tüm ürünler organik olarak değerlendirilir ve Yönetmelikte ayrıntıları verilen etiket ve özel organik tarım logosu ile pazarlanır.
"Avrupa Topluluğuna Organik Ürün İhraç Eden 3.Ülkeler" listesinde yer almak üzere de gerekli bilgileri içeren bir "Teknik Dosya" hazırlanarak öngörülen süre içinde Dışişleri Bakanlığı kanalıyla resmi başvuru yapılmıştır.

Ayrıca Bknz

Dünya'da Ekolojik Tarım

Son düzenleyen asla_asla_deme; 23 Mayıs 2010 15:42
H€L€N - avatarı
H€L€N
Ziyaretçi
17 Kasım 2007       Mesaj #2
H€L€N - avatarı
Ziyaretçi
Neden Organik Tarım?

Sponsorlu Bağlantılar
Giderek artan nüfusa orantılı olarak yaşadığımız çevre ve yediğimiz ürünlere dikkat etmek gerektiği gibi hassas konular tartışılmaya başladı Türkiye’de. Örneğin organik tarım ile ilk önce yediklerimizin önlemini almalıyız. Neden olarak;


>>Gelecek nesilleri korumak,

>>Kimyasalların insanlar, çevre ve hayvanlar üzerindeki olumsuz etkilerinden korunmak,

>>Toprak verimliliğini ekolojik koşulları göz önüne alarak doğal yollarla uzun dönem için sağlamak,

>>Toprak ve genetik kaynak erozyonunu önlemek,

>>Su miktar ve kalitesini korumak,

>>Yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmak ve enerji tasarrufu yapmak,

>>Üretici ve tarımsal işletmelerde çalışan insanların sağlığını korumak,

>>Küçük çiftçilerin güvenliğini üretim döngüsü veya gelir düzeylerini arttırarak sağlamak,

>>Ekonomiyi desteklemek,

>>Sağlıklı ve besin kalitesi yüksek ürün elde etmek. Organik Tarımın İlkeleri
Ekolojik tarımda farklı bitkisel ve hayvansal ürünler için farklı üretim yöntemleri mevcut olup bunların ortak ilkeleri şunlardır.

1- Ekolojik üretim yapan tarım işletmelerinde doğal kökenli hammaddeler kullanılarak üretim yapılmalıdır.

2- Ham maddelerin ve diğer işletme girdilerinin çevreyi tehdit eden her türlü etkisi azaltılmalı veya bunlardan tamamen kaçınılmalıdır. Mesela organik tarımda kullanılacak fide-tohum, fidan vs. ilaçsız olmalıdır.

3- Toprağın işletilmesi ve içindeki canlı faaliyetin devamı için nöbetleşe ekim ve organik gübreleme yapılmalıdır. Bunun için çiftlik gübresi ve organik atıklardan oluşan kompost ve yeşil gübre kullanılmalıdır. Ayrıca uygun toprak işleme aletleri kullanılmalı, gereğinden fazla sayıda toprak işlemeden kaçınılmalıdır.

4- Ekolojik ortama uygun dengeli karışımlar yapılarak nöbetleşe ekimde baklagillere ağırlık verilmelidir.

5- Bitki tür ve çeşitlerinin seçiminde üretim yapılacak yerin ekolojik koşulları göz önünde bulundurmalı bu koşullara uygun dayanıklı, tohum, fidan ve hayvan kullanılmalıdır.

6- Zararlılarla mücadelede biyolojik yöntemlere başvurulmalıdır.

7- Hayvansal üretimde ise ağıl ve ahırların usluna uygun olması, beslenme ihtiyacının mümkün olduğu ölçüde işletmeden karşılanması yemlere kimyasal maddeler (antibiyotikler, kilo artırıcı katkı maddeleri vs.) katılmaması gerekir.

8- Yetiştiricilikte yem ihtiyacının karşılanmasında 1 ha alan için 1 büyükbaş hayvan düşünülmelidir.

9- Ekolojik tarımda yeter miktarda ve yüksek kalitede gıda üretmek, maksimum verimden önce gelmelidir.

10- Enerji kaynağı olarak güneş enerjisi ve rüzgar enerjisi gibi doğal enerji kaynakları olabildiğince tercih edilmelidir.

11- Ekolojik tarım işletmelerinin kazançları, imkanları üreticiyi ve çalışanlarını tatmin etmelidir.

12- Sentetik kimyasal gübreler ve sentetik ilaçlar, depoda kuruyuculuğu artıran ve hasattan sonra olgunlaşmayı teşvik eden sentetik kimyasal maddeler, bitki ve hayvan yetiştirmede kullanılan hormonlar ve büyüme düzenleyici maddelerin ekolojik tarımda kullanımı yasaktır.

13- Ekolojik tarım sentetik ve kimyasalların kullanımını yasakladığından çiftlik gübresi, kanatlı gübresi, çiftlik ve sıvı atıkları, saman, torf, mantar üretim artığı, organik ev artıkları kompostu, hayvansal atıkların işlenmiş ürünleri, deniz yosunları ve yosun ürünleri, talaş, ağaç kabuğu, odun artıkları, tabii fosfat kayaları gübre olarak kullanılabilir. Bitki koruma açısından ise izin verilen birtakım ilaçların yanında kükürt, bordo bulamacı, Arap sabunu kullanılabilir.


Organik Tarımın Amacı
Ekolojik sistemde hatalı uygulamalar sonucu kaybolan doğal dengeyi yeniden kurmaya yönelik, insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içermekte olup, esas olarak sentetik kimyasal tarım ilaçları, hormonlar ve mineral gübrelerin kullanımını yasaklaması yanında, organik ve yeşil gübreleme, münavebe, toprağın muhafazası, bitkinin direncini artırma, doğal düşmanlardan faydalanmayı tavsiye eden, bütün bu olanakların kapalı bir sistemde oluşturulmasını öneren, üretimde sadece miktar artışının değil aynı zamanda ürün kalitesinin de yükselmesini amaçlayan alternatif bir üretim şeklidir.

Son yıllarda gerek tarımsal ilaçların, gerekse gübrelerin bilinçsizce kullanımı bitkisel üretimde artışın yanında kalitesiz ve insan sağlığını tehdit edecek ürünlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Toprağın derinlerine sızan fosfor ve nitrat tatlı su kaynaklarına ulaşmakta bu da insan, evcil hayvan ve yaban hayatı açısından ciddi problemlere yol açmaktadır. Ayrıca kimyasal tarım ilaçları toprakta birikmekte, bitki sağlığını olumsuz yönde etkileyerek ekolojik dengeyi bozmaktadır.

Bu olumsuz koşullar karşısında gelir düzeyi yüksek olan ülkeler başta olmak üzere birçok ülkede bilinçlenerek örgütlenen üretici ve tüketiciler, doğayı tahrip etmeyen yöntemlerle insanlarda zehirli etki yapmayan tarımsal ürünleri üretmeyi ve tüketmeyi tercih etmişler. Bu amaçla yeni bir üretim tarzı olarak Ekolojik veya Organik Tarım ortaya çıkmıştır.

Bu çerçevede ekolojik tarım hatalı uygulamalar sonucu kaybolan doğadaki dengeyi yeniden kurmaya yönelik, toprağın verimliliğinde devamlılık sağlayan biyolojik mücadele ile hastalık ve zararlıları kontrol altına alarak, insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içeren, sentetik kimyasal gübre ve ilaçların kullanımını yasaklayan, organik ve yeşil gübreleme, ekim nöbeti ve toprak muhafazasını tavsiye eden, her aşaması kontrol altında olan elde edilen ürünün sertifika ile belgelendiği bir üretim şeklidir.

Tanımdan da anlaşıldığı gibi ekolojik tarım bir ürünün ekim veya dikiminden sonra hiçbir uygulama yapılmadan kendi haline terkedilmesi veya eskimiş bir işletmecilik şekline dönüş değildir. Aksine geleceğin ihtiyaçlarına yönelik görüşlere dayanan, dikkat, bilgi ve özveri gerektiren bir tarım şeklidir.

Organik Tarım; üretimde kimyasal girdi kullanmadan, üretimden tüketime kadar her aşaması kontrollü ve sertifikalı tarımsal üretim biçimidir. Organik tarım, eko sistemde hatalı uygulamalar sonucu kaybolan doğal dengeyi yeniden kurmaya yönelik, insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içermektedir.

Her türlü sentetik, kimyasal ilaçlar ve gübrelerin kullanımının yasaklanması yanında organik ve yeşil gübreleme, münavebe, toprağın" muhafazası, bitkinin direncini artırma, parazit ve predatörlerden yararlanmayı tavsiye eden bütün bu üretim tarzında üretimde miktar artışı değil ürünün kalitesinin yükseltilmesini amaçlanmaktadır. Günümüzde sadece organik tarımla toprak ve su kaynakları ile havayı kirletmeden, çevre, bitki, hayvan ve insan sağlığını korumak mümkün olmaktadır.

Son düzenleyen asla_asla_deme; 23 Mayıs 2010 15:36
Aynacan - avatarı
Aynacan
VIP Gecenin Aydınlığı!
5 Ağustos 2008       Mesaj #3
Aynacan - avatarı
VIP Gecenin Aydınlığı!
ORGANİK TARIM NEDİR


minbEkolojik Tarım ; üretimde kimyasal girdi kullanmadan, üretimden tüketime kadar her aşaması kontrollü ve sertifikalı tarımsal üretim biçimidir. Ekolojik tarımın amacı; toprak ve su kaynakları ile havayı kirletmeden ,çevre, bitki, hayvan ve insan sağlığını korumaktır. Ekolojik tarımın geçmişi 20.yüzyıla dayanmaktadır. Zira çevre bilinci ve ozon tabakasındaki incelme ve dünya geleceğinin tehlikeye girmesi gibi konular gündeme gelmiştir.
minbÖnceleri çok çeşitli yöntemler ve teoriler geliştirilmiş, hatta bu yöntemlere astrolojik boyutlar katılarak ay ve yıldızların etkisini de üretime katan ekoller ortaya çıkmıştır. Tüm bu ekoller incelendiğinde görülen temel öğe ; ekolojik dengenin korunarak , bitkisel ve hayvansal üretimin birlikte aile işletmeciliği şeklinde yapılması , dolayısıyla üretimden tüketime kısa devrelerin kurularak kendi kendine yeterliliğin sağlanmasıdır.
minbBu özelliği nedeni ile 1. ve 2. Dünya savaşları sırasında popüler olan ekolojik tarım 1950 yılından sonra Amerika Birleşik Devletleri'nin Marshall yardımı ile önemini yitirmiş , sağlanan ekonomik katkılar ve aşırı desteklemeler sonucu entansif tarım süratle yayılmış, makineleşme, kimyasal ilaç ve gübreler ile kimyasal katkı maddeleri kullanılmaya başlanılmıştır. 60’lı yılların sonunda Avrupa Topluluğu' nun kurulması ve uyguladığı tarımsal destekleme politikaları ,1970 de pestisitlerin ve kimyasal gübrenin keşfi de bu gelişmeye katkıda bulunmuştur.
minbAncak "Yeşil Devrim" olarak adlandırılan bu tarımsal üretim artışının dünyadaki açlık sorununa bir çözüm getirmediğini , aksine doğal dengeyi ve insan sağlığını süratle bozduğunu gören kişi ve gruplar bu konuda araştırmalara başlamışlardır . Bu araştırmaların sonucunda bilim çevreleri ve sivil toplum örgütlerinin baskısıyla 1979 yılından itibaren DDT grubu pestisitlerin kullanımı A.B.D.'den başlayarak tüm dünyada yasaklanmıştır. Bu durumda ekolojik tarım tekrar gündeme gelmiş , 1980 yılından sonrada tüketicilerin baskısıyla aile işletmeciliği şeklinden çıkarak ticari bir boyut kazanmıştır. ABD'de 0-2 yaş grubu çocuk mamalarının imalinde ekolojik ürünlerin kullanılmasını zorunlu tutan yasanın da bu ticari boyuta katkısını belirtmek gerekir.
minbEkolojik ürünler ticarete konu olunca beraberinde kontrol ve sertifikasyona ilişkin yasal düzenlemeler gündeme gelmiştir. Avrupa'da önceleri her ülke kendine göre bazı düzenlemeler yapmış , daha sonra 24 Haziran 1991 tarihinde Avrupa Topluluğu içinde ekolojik tarım faaliyetlerini düzenleyen 2092/91 sayılı yönetmelik yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.
minbÜlkemizde ekolojik tarım faaliyetleri 1986 yılında Avrupa'daki gelişmelerden farklı şekilde, ithalatçı firmaların istekleri doğrultusunda, ihracata yönelik olarak başlamıştır. Önceleri ithalatçı ülkelerin bu konudaki mevzuatına uygun olarak yapılan üretim ve ihracata, 1991 yılından sonra Avrupa Topluluğunun yukarıda adı geçen Yönetmeliği doğrultusunda devam edilmiştir. Daha sonra 2092/ 91 sayılı yönetmeliğin 14 Ocak 1992 tarihinde yayımlanan 94 /92 sayılı ekinde ; Avrupa Topluluğuna ekolojik ürün ihraç edecek ülkelerin uymak zorunda olduğu hususlar ayrıntıları ile belirtilmiş ve ülkelerin kendi mevzuatlarını uygulamaya koymaları ve bu mevzuatın da dahil olduğu çeşitli teknik ve idari konuları içeren bir dosya ile Avrupa Topluluğuna başvurmaları zorunluluğu getirilmiştir.
minbAvrupa Topluluğu'ndaki bu gelişmelere uyum sağlamak üzere Tarım ve Köyişleri Bakanlığı çeşitli kurum ve kuruluşların işbirliği ile Yönetmelik hazırlama çalışmalarına başlamış ve "Bitkisel ve Hayvansal Ürünlerin Ekolojik Metotlarla Üretilmesine İlişkin Yönetmelik" 24 Aralık 1994 tarih ve 22145 sayılı Resmi Gazete' de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.
minbYönetmelik; alternatif bir üretim sistemi olan ekolojik (organik) tarımın gerçekleştirilmesini sağlamak amacı ile çıkarılmış olup Türkiye' de ekolojik tarım yapan üreticilerin ürünlerinin ekolojik olarak değerlendirilebilmesi için gereklidir. İster ihracat için olsun isterse yurt içi tüketim amacıyla üretilen ürünler bu yönetmelikte belirtilen kurallar doğrultusunda ekolojik olarak değerlendirilirler. Yönetmeliğin çıkarıldığı yıl itibariyle yetersizliği söz konusu olmayıp, bugün için bilhassa ürünlerin Avrupa;ya ihraç edilmesi sebebiyle Avrupa Topluluğuna ait Ekolojik Tarım Yönetmeliği ile uyum sağlaması gerekmektedir. Bu konuda Bakanlığımız Ekolojik Tarım Komitesi ve Ulusal Yönlendirme Komitesinde üye olan resmi ve özel kuruluşlar ile bir çalışma yapılmaktadır
minbEkolojik ürünlerin üretilmesi, işlenmesi, etiketlenmesi, depolanması ve pazarlanması aşamalarında uyulması gereken kurallar 5 kısım ve 40 maddeden oluşan bu Yönetmelik' de ayrıntılı olarak belirtilmiştir. Yönetmelik ayrıca 6 adet ek içermektedir.
minbDaha sonra adı geçen Yönetmeliğin bazı maddelerinde uygulamada rastlanılan aksaklıkları gidermek amacıyla değişiklik yapılmış, ekolojik tarım faaliyetleri sırasında yapılacak kusur ve hatalara karşı uygulanacak yaptırımların da yönetmelikte yer alması sağlanmıştır. Düzeltme Metni 29 Haziran 1995 gün ve 22328 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.
minb"Avrupa Topluluğuna Ekolojik Ürün İhraç Eden 3.Ülkeler" listesinde yer almak üzere de gerekli bilgileri içeren bir "Teknik Dosya" hazırlanarak öngörülen süre içinde Dışişleri Bakanlığı kanalıyla resmi başvuru yapılmıştır. Bu konudaki en büyük eksikliğimiz; Yönetmeliğimizin bir kanuna dayanmamasıdır. En yakın zamanda " Tarımsal Ürünlerin Ekolojik Metotlarla Üretilmesine İlişkin Kanun" un çıkarılması gerekir.Başa Dön
satir3YÜRÜTME VE İZLEME ORGANLARI
minbUlusal Yönlendirme Komitesi; Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu (APK) Başkanının başkanlığında; Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Çevre Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, İhracatı Geliştirme Etüt Merkezi (İGEME), İhracatçı Birlikleri, Ziraat Odaları Birliği ve Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği Temsilcilerinden oluşmaktadır. Komite ekolojik tarımın geliştirilmesi ve uygulanması ile ilgili stratejileri belirlemek üzere yılda en az bir kere toplanır ve alınan kararları tavsiye niteliğinde olmak üzere Ekolojik Tarım Komitesine iletir.
minbEkolojik Tarım Komitesi (ETK); Tarım ve Köyişleri Bakanlığı APK Kurulu Planlama ve Projeler Dairesi Başkanının başkanlığında, Tarımsal Üretimi Destekleme Genel Müdürlüğü'nden iki, Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü'nden iki, Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü'nden bir, Teşkilatlanma ve Destekleme Genel Müdürlüğü'nden bir Dış ilişkiler ve Avrupa Topluluğu Koordinasyon Daire Başkanlığı'ndan iki konu uzmanı temsilciden oluşmaktadır.
minbBu komite ülkedeki ekolojik tarım faaliyetlerinin takip ve kontrolünden sorumludur. Bu nedenle kontrol kuruluşlarına çalışma izni verir, çalışmalarını denetler Yönetmeliğin 24. Maddesinde yer alan yaptırımları uygular. Yaptığı çalışmalarda Ulusal Yönlendirme Komitesinin tavsiyelerini dikkate alır.
Not: Bilgilendirme amaçlıdır.
Bia - avatarı
Bia
Ziyaretçi
9 Eylül 2008       Mesaj #4
Bia - avatarı
Ziyaretçi
Organik Tarımda Üretim Ve Dışsatım

Ülkemizde ekolojik tarımın gelişimini ürün çeşitliliği, üretim alanı ve üretici sayısındaki değişim ortaya koymaktadır. Üretilen ekolojik ürün çeşitlerinin sayısı 1990 yılında 8 iken, 1999 yılında 92’ye ulaşmıştır.1990 yılında 1.037 hektar olan üretim alanı ise 9 yıl içinde 1999 yılında 46.523 hektar; 1.037 adet olan üretici sayısı ise aynı süre içerisinde 12.275 üreticiye ulaşmıştır.


Ülkemizde üretilen ekolojik ürünlerin hemen hemen tamamı ihraç edilmektedir. 1998 verilerine göre:

İhraç Edilen Ekolojik Ürün MiktarlarıKuru ve kurutulmuş meyveler / Ton 14.307,52

Yaş meyve / Ton 3.172,30

Sebze / Ton 187,60

Tarla bitkileri / Ton 2.684,17

Tıbbi bitkiler / Ton 11,66

Diğerleri / Ton 502,92

olmak üzere toplam 20.872,27 ton ihracat gerçekleştirilmiştir. İhraç ürünlerinden ilk 5 sırada çekirdeksiz kuru üzüm, kuru incir, kuru kayısı, kuru elma ve fındık yer almaktadır. Ürün gruplarının toplam ihracat içindeki oranlarına bakıldığında yüzde 68,5’luk oranla en büyük payın kuru ve kurutulmuş ürünlerde olduğu görülmektedir.

Organik Tarımda Sertifikalama

Organik tarım, toprağı, doğal yaşamı ve insanları bir bütün olarak kabul ederek yapılan tarım metodudur. Bir ürünün “ekolojik” sıfatını taşıyabilmesi için sistemin bir parçası olan kontrol organı tarafından kontrol edilmesi ve sonucunda sertifikalanmış olması gerekmektedir. Bir ürünün ekolojik olarak tescil edilmesi sürecine “kontrol”, bu süreç sonunda ekolojik olduğunu ispatlayan belgeye de “sertifika” denmektedir. Ülkemizde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından tanınmış yedi adet sertifika kuruluşu bulunmaktadır. Bu sertifika kuruluşları, belli kriterlere göre sertifikasyon uygulamaktadırlar.

Ekolojik tarım kabaca iki başlık altında inceleniyor. 1900’lü yılların başlarında Rudolf Steiner tarafından Almanya’daki çiftçilere tanıtılan biyo-dinamik tarım, ekolojik ya da organik olarak isimlendirilen tarımla birçok yönden benzeşmesine rağmen, ekim, hasat ve ilaçlama dönemleri belirlenirken kozmik ritmlerin dikkate alınması ve sadece belli ekolojik preparatların kullanılması yönünden birbirlerinden ayrılmakta ve farklı kontrol mekanizmalarıyla sertifikalanmaktadırlar.

Kontrol GruplarıKontrolü yapılan işletmeler 3 bölümde incelenmektedir. Bu işletmelerin değişik gruplardaki sertifikasyonu tek tek olabildiği gibi zincir halinde de yapılabilmektedir.

Ekolojik tarım uygulayan çiftçiler; 1. grup’ta değerlendirilmektedir. Bu kontrol basamağında seçilen işletmenin, ekolojik üretim yapılacak biriminde en azından son hasattan itibaren hiçbir şekilde kimyasal sentetik ilaç, gübre, büyüme düzenleyicilerinin kullanılmamış olması gerekir. Programa giren üreticilerin tarım yaptıkları bütün parsellerde ekolojik üretim yapması beklenmekte ve kimyasal girdili üretim yapan parsellere de belli bir mesafede olması önerilmektedir.

2. grup, ekolojik ürün işleyecek olan işletmelerden oluşmaktadır. Bu işletmelerin işleyeceği ürünler ekolojik olarak sertifikalanmış hammaddelerden hazırlanmış olmalıdır.

3. grup ise yurtdışına ekolojik ürün ihraç eden işletmelerden oluşturmaktadır. Bu işletmeler, B işletmelerinde olduğu gibi işlenmiş ürünün sertifikasını ve söz konusu ürünle ilgili malı satın aldığı firmadan veya işletmeden raporu ile birlikte almalıdır.

Ülkemizde sertifikasyonun yapılabilmesi için 1. Grup işletmelerin en az 12 ay boyunca AB’nin veya Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik’te belirtilen esaslara göre tarım yapmış olması gerekmektedir. Bu süre, tek yıllık bitkilerde en az 24 ay, çok yıllık bitkilerde ise 36 aya kadar uazayabilmektedir. 2. ve 3. Grup işletmeler de aynı yönetmeliğin kendilerini ilgilendiren maddelerini yerine getirmiş olmalıdırlar.

Özel Kontrol GruplarıEkolojik olarak sertifika almış olan bir ürünün, özel kriterler uygulanarak sertifikalanması da söz konusudur. Bu ürünlerin özel sertifikalara sahip olabilmesi için öncelikle AB Yönetmeliği çerçevesinde ekolojik olmaları gerekmektedir.

DEMETER: biyodinamik yöntemle yetiştirilmiş ürünlere sertifika vermektedir. Bir ürünün DEMETER sertifikası alabilmesi için yetiştirilmesi sırasında kozmik ritmin dikkate alınması ve toprak altı ve toprak üstü yapıyı iyileştiren belli preparatların kullanılması gerekmektedir. Demeter tarafından sertifikalanmış ürünleri yetiştiren çiftçiler sadece ekolojik üretim yapabilirler.

BIOSUISSE: İsviçre’de çeşitli üretici birliklerinin bir araya gelerek oluşturdukları şemsiye bir organizasyondur. Bu organizasyonun oluşturduğu sistemde, ürünlerin, ekolojik tarım ilkelerine göre yetiştirilmiş olmasının ve üreticinin DEMETER’deki gibi sadece ekolojik üretim yapması zorunluluğu yanısıra, ekolojik tarım uygulanan alanın yüzde 7’sinin tarım yapılmadan doğaya özdeş alan olarak bırakılmış olması şartı aranmaktadır.

NATURLAND (BIOLAND): Almanya’da ekolojik üretim yapan çiftçi birliklerinin oluşturduğu şemsiye bir organizasyondur. Diğerlerinden farklı olarak, ayrıca balıkçılık konusuna da sertifika vermektedir. Naturland, çiftçilerinin bütün arazilerde ekolojik tarım yapmasını şart koşmaz.

NOP (National Organic Program): Amerika Birleşik Devletleri’ne ekolojik ürün ihracatı yapacak olan işletmelerden istenen sertifikadır. Amerika Birleşik Devletleri kendi ülkesi sınırları içinde ekolojik etiketiyle satılacak ürünlerin sertifikalanması için sadece kendi ulusal yönetmeliği olan NOP’u tanımaktadır. Avrupa Birliği’nin standartları bu aşamada yeterli olamamaktadır. Diğer sistemlerde geçiş dönemi ürünün de ayrıca sertifikalanırken NOP’de geçiş ürünü uygulaması yoktur.

JAS (Japaneese Organic Standards): Japonya’ya ekolojik ürün ihracatı yapacak firmalar için geçerli standarları içermektedir. Avrupa Birliği sertifikası almış olan ürünlerin bu yönetmelik dikkate alınarak kontrol edilmesi gerekmektedir.

Bu yazının içeriğinin hazırlanması sırasında IMO Türkiye’nin yönlendirdiği web sayfalarından ve Nurhayat Bayturan, Göksal Beyaz ve Meltem Işıldak ile yapılan görüşmeden faydalanılmıştır.


aleynaa - avatarı
aleynaa
Ziyaretçi
16 Aralık 2008       Mesaj #5
aleynaa - avatarı
Ziyaretçi
başka organik tarımla ilgili konu varmı??:S

BİRİNCİ BÖLÜM: Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar
Amaç Madde 1 — Bu Yönetmelik; bozulan ekolojik dengeyi yeniden tesis etmek, bitki, hayvan ve insan sağlığını koruyan organik ürünler ve bu ürünlerin üretimi için kullanılacak girdilerin üretimini sağlamak, organik üretimi yurt genelinde yaygınlaştırmak, organik ürünlere talebi artırmak, tüketiciye sağlıklı, kaliteli organik ürünler sunmak, organik ürün ve girdi ithalatını disipline etmek, organik ürün ihracatını geliştirmek amacıyla; bitkisel, hayvansal ve su ürünlerinin ve bu üretimler için kullanılan her türlü girdilerin organik tarım metoduna uygun bir şekilde üretilmesi, işlenmesi, ambalajlanması, etiketlenmesi, depolanması ve taşınması ile yurt içinde ve dışında pazarlamasındaki her aşamanın kontrolünün yapılması, sertifikalandırılması, denetlenmesi hususlarında uygulanacak esasları belirlemek maksadıyla hazırlanmıştır.
Kapsam
Madde 2 — Bu Yönetmelik; her türlü bitkisel ve hayvansal ürünler, su ürünleri ve girdilerin organik tarım metoduna uygun olarak üretilmesi ile orman ve doğal alanlardan organik tarım ilkelerine uygun olarak ürün toplanması, bu ürünlerin işlenmesi, ambalajlanması, etiketlenmesi, depolanması, taşınması, yurt içinde ve dışında pazarlanması, kontrolü, sertifikalandırılması ve denetimine ilişkin teknik ve idari hususları kapsar.
Hukuki Dayanak
Madde 3 — Bu Yönetmelik, Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında 3046 sayılı Kanunun 37 nci maddesine ve 441 sayılı Tarım ve Köyişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye dayanılarak hazırlanmıştır.
Tanımlar
Madde 4 — Bu Yönetmelikte yer alan terimlerin tanımları aşağıda belirtilmiştir.
a) Bakanlık: Tarım ve Köyişleri Bakanlığıdır.
b) Komite: Bakan tarafından kurulan ve Bakan adına bu Yönetmeliğin uygulanmasını takip ve temin eden, bu Yönetmeliğin 49 uncu maddesinde yer alan Organik Tarım Komitesidir.
c) Kontrol ve/veya Sertifikasyon Kuruluşu: Organik ürünün, üretiminden son tüketiciye ulaşıncaya kadar olan tüm aşamalarının, bu Yönetmeliğin üçüncü kısmında belirtilen kriterlere uygunluğunu kontrol eden ve/veya sertifikalandıran, bu Yönetmeliğin dördüncü kısmındaki kriterlere göre, Komite tarafından yetki verilmiş yerli ve/veya yabancı, gerçek, tüzel ve/veya resmi kuruluşlardır.
d) Kontrolör: Komite tarafından yetkilendirilerek, organik tarım metodunun uygulanıp uygulanmadığını yerinde kontrol eden, bu Yönetmelik hükümlerinin uygulanmasını takip eden, bir kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu adına çalışan ve özellikleri 47 nci maddede verilen kişilerdir.
e) Organik Tarım: Bitkisel ve hayvansal ürünler, su ürünleri ve girdilerin organik tarım metoduna uygun olarak üretilmesi ile orman alanları veya doğadan toplanarak elde edilen ürünlerin tüketiciye ulaşıncaya kadar olan bütün işlemlerin bu Yönetmelik hükümlerine uyularak yapılmasıdır.
f) Organik Tarım Metodu: Organik tarımın uygulanması esnasındaki işlemlerin tümünü belirten metottur.
g) Konvansiyonel Tarım Metodu: Organik tarım metodu dışındaki tüm geleneksel metotlardır.
h) Organik Ürün: Müteşebbis tarafından organik tarım metoduyla üretilmiş, işlenmiş, ambalajlanmış, etiketlenmiş ve sertifikalı olarak pazara sunulmuş her türlü üründür.
ı) Konvansiyonel Ürün: Konvansiyonel tarım metotları ile üretilmiş üründür.
j) Geçiş Süreci: Organik üretime başlanmasından, organik ürünün belgelendirilmesine kadar geçen dönemdir.
k) Müteşebbis: Organik ürün üretimi yapan, orman ve doğal alanlardan ürün toplayan, organik ürünü işleyen, ambalajlayan, etiketleyen, depolayan, taşıyan ve pazara hazır hale getiren, iç veya dış pazarda pazarlayan, pazarlamada aracılık eden gerçek veya tüzel kişi ve/veya kuruluşlardır.
l) Danışman Kuruluş: Organik tarım konusunda tecrübeli yeterli teknik personele sahip, eğitim, yayım ve tanıtım hizmeti yapan yerli veya yabancı, özel veya resmi kuruluşlardır.
m) Organik Bitkisel Üretim: Organik yapısı bozulmamış toprak üzerinde, organik tohum, fide, fidan, çelik, misel gibi üretim ve çoğaltım materyalleri kullanılarak, ayrıca, bu Yönetmelik ve eklerinde belirtilen toprak iyileştiriciler, gübreler, bitki koruma ürünleri dışında herhangi bir girdi ve katkı maddesi kullanılmadan yapılan; insan gıdası, hayvan yemi, bitki besleme, üretme materyali elde edilmesi, hammaddesini tarımdan alan sanayilere organik hammadde temini, tıbbi ve bilimsel amaçlarla, her aşaması bu Yönetmeliğin ilgili maddelerine göre üretilen, bir kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşunun denetiminde kontrol edilen ve sertifikalandırılan üretim faaliyetleridir.
n) Organik Hayvansal Üretim: Damızlık hayvan veya dölleme materyali kullanılarak hayvan üretilmesi, hayvansal ürünlerden insan gıdası ile hayvan ve bitki besleme ürünleri üretilmesi, hammaddesini tarımdan alan sanayilere organik hammadde temini, sportif, tıbbi ve bilimsel amaçlarla, her aşaması bu Yönetmeliğe göre bir kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşunun denetiminde kontrol edilen ve sertifikalandırılan üretim faaliyetleridir.
o) Organik Su Ürünleri: Denizler, iç sular, havuz, ağ kafes, baraj, göl, gölet, dalyan ve çiftliklerde organik tarım metoduyla yetiştirilen balık, su bitkisi, sünger, yumuşakça, kabuklu, memeliler gibi canlılarla bunlardan imal edilen ürünlerden, insan gıdası, stok takviyesi, hammaddesini tarımdan alan sanayilere organik hammadde temini, sportif, tıbbi ve bilimsel amaçlarla, her aşaması bu Yönetmeliğin ilgili maddelerine göre bir kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşunun denetiminde kontrol edilen ve sertifikalandırılan üretim faaliyetleridir.
p) Kontrol: Organik üretimin başından sonuna kadar düzenli kayıtlar tutulması, üretim sürecinin gözlem altına alınması, gözlem sonuçlarının rapor edilmesi, ürünün organik niteliğinin labarotuvar analizleri ile test edilmesi ve denetlenmesidir.
r) Sertifikasyon: Bütün kontrol yöntemlerini uygulayarak elde edilen organik ürünün geldiği son aşamanın belgelenmesidir.
s) Sertifika: Bütün kontrol yöntemlerini uygulayarak elde edilen ürünün organik olduğunu gösteren belgedir.
İKİNCİ KISIM: Organik Tarımın Esasları BİRİNCİ BÖLÜM: Organik Tarım Metoduyla Genel Üretim
Organik Tarım Metodunun Genel Kuralları
Madde 5 — Organik tarım metodunun genel kuralları aşağıda belirtilmiştir.
a) Bu Yönetmelikte belirtilen kurallara uymak kaydıyla tüm ülke sathında organik tarım metodu uygulanabilir. Bu konuda aşağıdaki koşullara uyulur.
1) Karayolları Genel Müdürlüğü ağındaki ana yollara, 1 Km. mesafedeki tarım arazilerinde organik bitkisel üretim yapılamaz.
2) Ağır sanayi tesisleri, reaktörler, hidrolik ve termik enerji santrallerine, maden işletmelerine, kentsel atıkların toplu olarak bırakıldıkları alanlara 3 Km. mesafedeki tarım arazilerinde organik tarım yapılamaz.
3) Burada bahsedilen hususlar dışında, çevre kirliliğinden şüphe duyulan alanlarda organik tarım yapılıp yapılmayacağına, konu uzmanının raporu istenerek kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu tarafından karar verilir.
b) Organik tarım, sözleşmeli tarım esasına dayanır. Sözleşme; Bakanlığın, 1/8/1998 tarihli ve 23420 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan, Sözleşmeli Tarımsal Ürün Yetiştiriciliği ile İlgili Usul ve Esaslar Hakkındaki Tebliğ hükümlerine göre sözleşmeli müteşebbise yaptırılır.
c) Organik tarım, bu maddenin (b) bendindeki hüküm çerçevesinde bir kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşunun denetiminde yapılır.
Organik Tarıma Başlama
Madde 6 — Organik tarıma başlama kuralları aşağıda belirtilmiştir.
a) Organik tarım metoduyla üretim yapmak isteyen herhangi bir müteşebbis bir kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşuna aşağıda belirtilen bilgi ve belgeler ile başvurur. Bu bilgi ve belgeler şunlardır:
1) Müteşebbisin adı, adresi, kimlik bilgi ve belgeleri,
2) Müteşebbisin eğitimini ve organik tarım tecrübesini gösterir detaylı bilgiler ve belgeler,
3) İşletmenin yeri, konumu, varlıkları, hukuki ve mali yapısına dair detaylı bilgiler ve belgeler,
4) Var ise işletme kayıt defterleri,
5) Müteşebbisin, var ise ziraat odası, herhangi bir üretici birliği veya sivil toplum kuruluşuna üyelik bilgileri ve belgeleri.
b) Kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu, başvuruda bulunan müteşebbisin organik tarım metoduyla üretim yapıp yapamayacağına karar verir.
c) Uygun bulunan müteşebbis, başvurduğu kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu ile sözleşme yapar. Müteşebbis, organik tarım faaliyetini bireysel olarak yapabildiği gibi, bir proje dahilinde de yapabilir. Proje dahilinde yaparsa, projenin sahibi gerçek veya tüzel kişi, müteşebbis adına bir kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu ile sözleşme yapar.
d) Her kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu, her bir üretim aşaması için, ayrı ayrı sözleşme yapabileceği gibi, her faaliyeti ayrı ayrı belirtmek kaydıyla tek bir sözleşme de yapabilir. Kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu, müteşebbis ister bağımsız, isterse proje dahilinde olsun, müteşebbise bir kod numarası verir. Bu kod numarasını, her türlü sözleşmenin bir örneğini ve sözleşme yaptığı müteşebbislerin listesini, gereği için Komiteye, bilgi için de, organik tarımın yapılacağı İl veya İlçe Tarım Müdürlüğüne en geç bir ay içinde bildirmek zorundadır. İlçe Tarım Müdürlüğü, kendisine bildirilen müteşebbisi derhal kayıt altına alır ve İl Tarım Müdürlüğü, Proje ve İstatistik Şube Müdürlüğüne bildirir. Kod numarası, Komitece hazırlanacak ve kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşlarına bildirilecek kodlama sistemine göre verilecektir.
e) Orman alanlarından ürün toplayan müteşebbis, ürün toplamadan önce, Orman Bakanlığından izin almak zorundadır. Bu izinle, bir kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşuna başvurarak, alanın ürün toplamaya uygun olup olmadığını tespit ettirir. Uygunluğu durumunda sözleşme imzalar. Orman alanlarından toplanan ürünler için geçiş sürecini, alanın özelliğine göre, kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu belirler.
f) Doğal alanlardan ürün toplayacak müteşebbis, ürün toplamadan önce, bu alanların mülkiyetinin veya kullanma hakkının ait olduğu makamdan izin almak zorundadır. Bu izinle, bir kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşuna başvurarak, alanın ürün toplamaya uygun olup olmadığını tespit ettirir. Uygunluğu durumunda sözleşme imzalar. Doğal alanlardan toplanan ürünler için geçiş sürecini, alanın özelliğine göre, kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu belirler.
g) Su ürünleri üretimi yapacak müteşebbis, kamuya ait alanda üretim yapacaksa, ilgili kurumdan gerekli izinleri alır. Bu izinle, bir kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşuna başvurarak, alanın su ürünleri yetiştiriciliğine uygun olup olmadığını tespit ettirir. Uygunluğu durumunda sözleşme imzalar. Su ürünleri için geçiş sürecini, tür özelliğine göre, kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu belirler.
h) Kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu, sözleşme yaptığı müteşebbisin ürünlerinin organik ürün olarak değerlendirilmesi için gerekli çalışmayı başlatır.
i) Komite ve İl Tarım Müdürlüğü, Proje ve İstatistik Şube Müdürlüğü, kendisine bildirilen müteşebbisi organik tarım metodu uygulayan müteşebbis olarak kayıt altına alır. Kayıt altında olmayan her türlü müteşebbis organik tarım faaliyetinde bulunamaz.
Geçiş Süreci ve Kontrol ve/veya Sertifikasyon Kuruluşları ile İlgili İşlemler
Madde 7 — Geçiş süreciyle ilgili kurallar aşağıda belirtilmiştir.
a) Kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu sözleşme yaptığı müteşebbisi geçiş sürecine alır. Geçiş süreci; organik üretime başlanmasından, organik ürünün belgelendirilmesine kadar geçen süreçtir. Geçiş sürecindeki ürünler geçiş ürünü olarak değerlendirilir. Geçiş ürünü, "Organik tarım geçiş süreci ürünüdür" etiketiyle pazarlanabilir, organik olarak pazarlanamaz. Kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu, geçiş sürecini uzatabilir veya kısaltabilir. Ancak, kısaltma veya uzatma gerekli sürenin yarısından fazla olamaz. Kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu, uzatma veya kısaltma gerekçesini dönem raporunda Komiteye bildirir.
b) Müteşebbis sözleşme yaptığı kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşuna organik üretimle ilgili istediği tüm bilgi ve belgeleri vermek, üretimin her aşamasında gerekli kontrolün yapılabilmesi için işletmenin organik üretimle ilgili her birimini kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşuna açmak zorundadır. Kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu üretim birimini istediği anda denetler.
c) Kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu, bitkisel ve hayvansal ürünler ile su ürünleri üretimi yapan, orman alanlarından ve doğadan ürün toplayan, ürün işleyen, ambalajlayan, depolayan, nakleden, pazarlayan, sözleşme yaptığı geçiş sürecindeki veya bu süreci tamamlamış bütün müteşebbisleri ve müteşebbislere ait her türlü bilgiyi kontrol eder ve kayıt altına alır. Birer aylık ayrıntılı raporlar hazırlar ve bilgi için İl Tarım Müdürlüğü, Proje ve İstatistik Şube Müdürlüğüne verir. Bu raporların özetinden oluşan bir raporu da üçer aylık dönemler halinde, gereği için Komiteye bildirir. Raporlar, faaliyet alanı ile ilgili olarak aşağıdaki bilgileri içerir:
1) Bu Yönetmeliğin 6 ncı maddesinin (a) bendinin (1) ve (2) numaralı alt bentlerindeki bilgiler,
2) Üretime dair bütün bilgiler,
3) İşletmeye dair bütün bilgiler,
4) Kontrollere dair bütün bilgiler,
5) Sertifikasyona dair bütün bilgiler,
6) İhlal ve ihtilaflara dair bütün bilgiler,
7) Gıda siciline dair bütün bilgiler.
d) Organik gıda ve girdi üretecek, iç pazar veya dış pazarda pazarlayacak müteşebbis aşağıdaki belgeleri ilgili kuruluştan alır. Bunlar:
1) İhracatta, ilgili ülkenin talebi olması durumunda, Bakanlık Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğünden "Gıda Güvenlik Sertifikası ve Gıda Sağlık Sertifikası",
2) İthalatta, Dış Ticaret Müsteşarlığından "İthalat Lisans Belgesi", Bakanlık Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğünden "Gıda Sağlık Sertifikası" ve Bakanlığın isteyeceği diğer belgeler,
3) Bakanlık Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğünden "Gıda Sicili" ve "Üretim İzni",
4) Kontrol ve/veya sertifika kuruluşundan "İthalat ve/veya İhracat Sertifikası",
5) Gıda ve yem için Bakanlık Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğünden, gübre ve toprak iyileştiricileri için, Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğünden "Ürün Yurtiçi Dolaşım Belgesi",
6) Gübre ve toprak iyileşticileri için, Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğünden Lisans Belgesidir.
e) (d) bendindeki belgelerin temininden sonra, müteşebbis, organik gıda veya girdinin sertifikalanması için bir kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşuyla sözleşme yapar. Kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu, gerekli kontrolleri müteakiben, organik gıda veya girdinin gelmiş olduğu aşamayı gösteren sertifikayı düzenler ve müteşebbise verir.
İKİNCİ BÖLÜM: Organik Tarım Metoduyla Bitkisel Üretim
Organik Bitkisel Üretimde Genel Kurallar
Madde 8 — Organik bitkisel üretim genel kuralları aşağıda belirtilmiştir.
a) Bitkisel üretim, bir kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu ile sözleşme yapılarak onun kontrol ve denetiminde yapılır.
b) Organik bitkisel ürün yetiştiriciliği yapacak müteşebbis geçiş sürecine alınır. Kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu geçiş sürecini Komitenin onayını alarak uzatabilir veya kısaltabilir. Geçiş süreci ile ilgili esaslar 7 nci maddenin (a) bendinde gösterilmiştir.
1) Hiç işlem görmemiş tarım topraklarında, kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu onay verirse, geçiş süreci uygulanmayabilir.
2) Arazinin parselasyonuna gidiliyor ise, arazinin tamamı bu Yönetmeliğin ilgili hükümlerine göre kontrol altına alınır. Ancak, organik üretime geçilmeyen parsellerde nadas uygulanır. Nadas uygulanmış parsellerde organik üretime geçildiğinde, kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu onay verirse, geçiş süreci uygulanmayabilir.
3) Geçiş süreci, tek yıllık bitkilerde 2 yıl, çok yıllık bitkilerde 3 yıldır. Tek yıllık kültürlerde ekim tarihi, çok yıllık kültürlerde hasat tarihi gözönüne alınır.
4) Geçiş sürecindeki kısaltmanın süresi ve gerekçesi kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu tarafından aylık raporlarında, üretim yapılan ilin Proje ve İstatistik Şube Müdürlüğüne, dönem raporlarında Komiteye bildirilir.
c) Kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu, şüpheli durumlarda, organik bitkisel üretim yapılacak toprağın, kullanılacak gübre ve ilacın, ekim ve dikimden önce analizinin yaptırılmasını müteşebbisten ister. Analiz sonuçlarına göre aşağıdaki hususlar dikkate alınır.
1) Tek yıllık bitkilerde çok yıllık rotasyon programı uygulanır ve rotasyonda baklagil veya baklagil yem bitkilerine, derin köklü bitkilere ve çapa bitkilerine yer verilir.
2) Toprağın biyolojik yapısındaki mevcut organik madde korunmaya çalışılır.
3) Toprağın biyolojik yapısı bozulmuşsa, bu Yönetmeliğin 1 nolu eki (A) Bölümünde verilen gübre ve toprak iyileştiriciler saf veya karışım halinde verilir.
Toprak Koruma ve Hazırlama
Madde 9 — Organik bitkisel üretim toprak koruma ve hazırlama kuralları aşağıda belirtilmiştir.
a) Organik bitkisel üretime başlanmadan önce, kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşunca, arazide koruma tedbirleri alınıp alınmayacağına karar verilir. Bu tedbirler;
1) Teraslama,
2) Kontur ve şeritvari ekim ve dikim,
3) Toprak nemini koruyucu materyal kullanılması ve malçlama,
4) Budanmış dallarla veya baklagil ekimi yapılarak gölgeleme,
5) Hendekleme ve silt kapanları yapma yöntemleridir.
b) Organik tarıma geçiş sürecinde, konvansiyonel üretimden kalan bitki artıkları parselden tamamen uzaklaştırılarak toprak hazırlanır ve müteakip yıllarda toprağın havalanmasını sağlayacak, toprağı derinden işlemeyen, traktör kuyruk miline bağlı olarak kullanılan toprak işleme aletleri kullanılır.
c) Organik bitkisel üretim yapılacak toprak; Ph değeri 5,5-7 arasında, biyolojik ve minerolojik yapısı ve dokusu bozulmamış topraktır. Toprak yapısının bozulduğu durumlarda bu Yönetmeliğin 1 nolu ekinin (A) Bölümünde kullanımına izin verilmiş toprak iyileştiricileri kullanılır. Seralarda kullanılacak taşıma toprağın da bu özellikleri taşıması gerekir.
d) Organik bitkisel üretimde çok fazla sayıda ve gereksiz toprak işleme yapılmamalıdır. Toprak işlemede pulluk gibi derin kazan aletlerin en fazla beş yılda bir kullanılması gerekir. Böylece toprağa azot sağlayan bakterilerin idamesi sağlanır. Toprak işleme, traktöre takılarak çekilen tırmık, kültivatör, diskaro gibi ekipmanlarla yapılmalıdır.
Gübreleme
Madde 10 — Organik bitkisel üretimde gübreleme kuralları aşağıda belirtilmiştir.
a) Hayvancılığın organik tarım metoduyla yapıldığı işletmelerden gelen büyük ve küçük baş organik hayvan gübreleri ve bu Yönetmeliğin 1 nolu eki (A) Bölümünde verilen gübre ve toprak iyileştiriciler ile yeşil gübreleme yoluyla gübreleme yapılır.
b) Yeterli organik hayvan gübresi bulunamaması durumunda, organik tarım metoduyla hayvancılık yapmayan işletmelerden sentetik katkı maddesi içermeyen hayvan gübreleri kullanılabilir. Ancak, kullanılan bu gübrenin, organik gübre içerisindeki oranı % 25’ i geçemez. Ancak ekstansif tarım yapan işletmelerden gelen çiftlik gübresi kullanılabilir.
c) Yeşil gübrelemede, bu Yönetmeliğin 1 nolu ekinin (A) Bölümünde belirtilen uygun mikrobiyal veya bitkisel kökenli maddeler kullanılır.
d) Kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşunca, organik gübrenin de yetersiz kaldığının saptandığı durumlarda, bu Yönetmeliğin 1 nolu ekinin (A) Bölümünde kullanımına izin verilen gübre ve toprak iyileştiriciler, kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşunun onayı ile doğal formunda kullanılır.
e) Kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu, kullanılan gübrenin karışım olmasından kuşku duyarsa, müteşebbisten gübre analizi yaptırtmasını ister. Analiz sonuçlarına göre kullandırır. Analiz sonuçlarını, bu Yönetmeliğin 8 nolu eki (A) bölümünde verilen çizelgelere işler, analiz raporlarını çizelgeye ekleyerek muhafaza eder.
f) Organik gübre üretimi ve ithalat ve/veya ihracatı, kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşunun denetiminde yapılır. Müteşebbis, organik gübre üretimi ve ithalat ve/veya ihracatı için, ilk olarak, bir kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşuna başvurur. Kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu, ürünle ilgili her türlü analizi yaptırır, analiz sonuçları ile birlikte ürünün organik tarımda kullanılıp kullanılamayacağına dair raporunu müteşebbise sunar. Talep edilmesi durumunda sertifika düzenleyerek müteşebbise verir. Sertifika verilen ürünün üretme izni için, müteşebbis, Bakanlık Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğüne başvurur. Bu kuruluş, ilgili Yönetmelikler hükümlerine göre gerekli incelemelerden sonra, uygunluk saptanırsa gerekli izni verir.
Ekim ve Dikim
Madde 11 — Organik bitkisel üretim ekim ve dikim kuralları aşağıda belirtilmiştir.
a) Kullanılacak tohum, fide, fidan, anaç, misel, çelik gibi üretim ve çoğaltım materyali organik tarım metoduyla üretilmiş olmalıdır.
b) Üretim ve çoğaltım materyali, hastalık ve zararlılara karşı kimyasal ilaçlamaya tabi tutulmadan kullanılır. Üretim ve çoğaltım materyali üretiminde, hastalık ve zararlılara karşı, bu Yönetmeliğin 1 nolu ekinin (B) bölümündekiler dışındaki maddelerle mücadele yapılamaz.
c) Ekim, üretim şekli ve tipine göre elle veya kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşunun izin vereceği ekipmanlarla yapılır. Bu ekipmanlarla konvansiyonel tarım metoduyla ekim yapılmışsa, ekipmanlar yıkanıp temizlendikten sonra kullanılır. Ekipman temizliğinde bu Yönetmeliğin 9 nolu ekinde verilenler dışındakiler kullanılamaz.
d) Organik üretim ve çoğaltım materyalinin özellikleri aşağıdaki şekilde olmalıdır:
1) Organik tohum; genetik olarak yapısı değiştirilmemiş, döllenmiş hücre çekirdeği içindeki DNA dizilimine dışarıdan müdahale edilmemiş, sentetik pestisitler, radyasyon veya mikrodalga ile muamele görmemiş biyolojik formunda olmalıdır.
2) Organik fide; organik tohumlardan elde edilmiş, bu Yönetmeliğe uygun olarak tesis edilmiş alanlarda üretilen, üretimi sırasında sentetik bitki besleme ve büyütme maddeleri ile hormonların kullanılmadığı, toprak ve iklim koşullarına uygun, bu Yönetmelik ilgili hükümlerine göre üretilmiş, hastalık ve zararlılara dayanıklı olmalıdır.
3) Organik fidan, anaç; organik tohumlardan bu Yönetmeliğe uygun olarak tesis edilmiş alanlarda üretilen, üretimi sırasında sentetik bitki besleme ve büyütme maddeleri ile hormonların kullanılmadığı, toprak ve iklim koşullarına uygun, bu Yönetmelik ilgili hükümlerine göre üretilmiş, hastalık ve zararlılara dayanıklı, bir yaşından büyük olmalıdır.
4) Organik çelik; göz, kalem, dal şeklinde, organik tarım metoduyla yetiştirilen çok yıllık bitkilerden alınır, yöresel toprak ve iklim koşullarına uymalıdır.
5) Organik misel; organik tarım metoduyla üretilen kültür ve diğer mantarlardan elde edilir.
Bitki Koruma
Madde 12 — Organik bitkisel üretim bitki koruma kuralları aşağıda belirtilmiştir.
a) Organik tarım metoduyla bitkisel üretim yapılan tarım alanlarında kesinlikle kimyasal ot öldürücüler, büyümeyi durdurucular ve gerileticiler kullanılamaz.
b) Hastalık, zararlı ve yabancı otların kontrolünde aşağıdaki hususlar dikkate alınır.
1) Hastalıklara dayanıklı tür ve çeşit seçimi yapılmalıdır.
2) Uygun rotasyon programı hazırlanmalıdır.
3) Uygun toprak işleme yöntemleri uygulanmalıdır.
4) Kültürel, biyolojik ve biyoteknik mücadele metotları uygulanmalıdır.
5) Yabancı otlar, elle veya çapalama yöntemiyle yok edilmelidir.
c) Yukarıda belirtilen uygulamaların bitki hastalık ve zararlıları ile yabancı otlara karşı mücadelede yetersiz kalması halinde yalnızca bu Yönetmeliğin 1 nolu ekinin (B) bölümünde belirtilen ürünler kullanılır.
Sulama
Madde 13 — Organik bitkisel üretim sulama kuralları aşağıda belirtilmiştir.
a) Organik tarım metoduyla bitkisel üretim yapılan tarım alanlarında salma sulama teknikleri kullanılamaz.
b) Kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu tarafından, toprağın, sulu arazi tasnif ve geçirgenlik hızı değerinin tespitinin yaptırılması sağlanır.
c) Bitkinin vejetasyon süresince tüketeceği su miktarına göre su planı hazırlanır.
d) Araziye su ölçüm cihazı yerleştirilir, plana göre sulama suyu ölçülerek kullanılır. Suyun basınçlı veya basınçsız kapalı sulama teknikleri ile bitkinin kök bölgesine verilmesi esastır.
e) Karık sulamaya zorunlu hallerde kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşunun denetiminde izin verilir.
f) Drenajı bozuk, geçirgenlik hızı düşük, ağır killi ve tınlı topraklarda drenaj sistemi kurulmalıdır. Drenaj sisteminden elde edilen drenaj suyu ile sulama yapılamaz.
g) Bağ, bahçe, seracılık ve örtü altı sebzecilik sulamalarında damla sulama yöntemi uygulanır.
h) Tarla, mera ve otlak sulamalarında yağmurlama yöntemi uygulanır.
Hasat
Madde 14 — Organik bitkisel üretim hasat kuralları aşağıda belirtilmiştir.
a) Organik ürünlerin hasadında kullanılan teknik araç ve gereçlerin ekolojik tahribat ve kirlilik oluşturmaması esastır.
b) Elle yapılan hasatlarda toplayıcılar eldiven kullanmalıdır. Elle toplama materyalleri; tahta, hasırdan yapılmış sepetler, kasalar ve sandıklar, organik pamuk, kendir gibi maddelerden yapılmış bez torbalar, karton, kağıt gibi malzemeden yapılmış kaplar ile organik yapıdaki veya ürünün organikliğini bozmayacak yapıdaki diğer kaplardır. Toplama materyallerinde gerekli hijyen tedbirleri alınır.
c) Makine ile hasatta, hasat makinesi tüm artıklardan temizlenir, mümkünse ürünle temas edecek aksamlar yıkanır. Temizlikte, bu Yönetmeliğin 9 nolu ekinde verilenler dışındaki maddeler kullanılamaz.
d) Ormanlar, doğal alanlar ve tarımsal alanlarda doğal olarak yetişen yenilebilir bitki ve kısımlarının toplanmasında aşağıdaki koşullar sağlanmalıdır:
1) Toplama alanı kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşunca 1 yıl önce gözlem altına alınır.
2) Toplama alanı son iki yıl içinde yangın geçirmiş olmamalıdır.
3) Toplama alanında anız yakılmaz.
4) Toplama alanında son iki yıl içinde karantina tedbirleri alınmış olmamalıdır.
5) Toplama alanındaki doğal ortam veya türlerin muhafazası sağlanmalıdır.
Son düzenleyen Kral_Aslan; 30 Mart 2009 10:34 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
HipHopRocK - avatarı
HipHopRocK
Ziyaretçi
30 Mart 2009       Mesaj #6
HipHopRocK - avatarı
Ziyaretçi
Organik Tarım Kanunu

Kanun Numarası : 5262
Kabul Tarihi : 1/12/2004
Yayımlandığı R.Gazete : Tarih : 3/12/2004 Sayı :25659
Yayımlandığı Düstur : Tertip : 5 Cilt : 44 Sayfa:


BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam ve Tanımlar
Amaç
Madde 1- Bu Kanunun amacı; tüketiciye güvenilir, kaliteli ürünler sunmak üzere organik ürün ve girdilerin üretiminin geliştirilmesini sağlamak için gerekli tedbirlerin alınmasına ilişkin usul ve esasları belirlemektir.
Kapsam
Madde 2- Bu Kanun, organik tarım faaliyetlerinin yürütülmesine ilişkin kontrol ve sertifikasyon hizmetlerinin yerine getirilmesi ve Bakanlığın denetim usul ve esasları ile yetki, görev ve sorumluluklara dair hususları kapsar.
Tanımlar
Madde 3- Bu Kanunda geçen;
a) Bakanlık: Tarım ve Köyişleri Bakanlığını,
b) Organik tarım faaliyetleri: Toprak, su, bitki, hayvan ve doğal kaynaklar kullanılarak organik ürün veya girdi üretilmesi ya da yetiştirilmesi, doğal alan ve kaynaklardan ürün toplanması, hasat, kesim, işleme, tasnif, ambalajlama, etiketleme, muhafaza, depolama, taşıma, pazarlama, ithalat, ihracat ile ürün veya girdinin tüketiciye ulaşıncaya kadar olan diğer işlemlerini,
c) Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu: Organik ürünün veya girdinin, üretiminden tüketiciye ulaşıncaya kadar olan tüm aşamalarını kontrol etmek ve sertifikalandırmak üzere Bakanlık tarafından yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişileri,
d) Kontrol kuruluşu: Organik ürünün veya girdinin, üretiminden tüketiciye ulaşıncaya kadar olan tüm aşamalarını kontrol etmek üzere Bakanlık tarafından yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişileri,
e) Sertifikasyon kuruluşu: Tüm kontrolleri tamamlanmış organik ürün veya girdiyi, kontrol kuruluşunun yaptığı kontrol ve bu kontrole ilişkin bilgi ve belgeler ile gerek duyulan hallerde yaptıracağı analizlere dayanarak sertifikalandırmak üzere Bakanlık tarafından yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişileri,
f) Yetkilendirilmiş kuruluş: Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu, kontrol kuruluşu veya sertifikasyon kuruluşu olarak Bakanlık tarafından yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişileri,
g) Kontrol: Organik tarım faaliyetlerinin bu Kanuna uygun olarak yapılıp yapılmadığının belirlenmesi, düzenli kayıtların tutulması, sonuçların rapor edilmesi, gerek görülmesi halinde ürünün organik niteliğinin laboratuvar analizleri ile test edilmesini,
h) Kontrolör: Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu adına veya kontrol kuruluşu adına, organik tarım faaliyetlerinin her aşamasının ilgili mevzuata göre uygulanmasını kontrol etmek üzere Bakanlık tarafından yetki verilmiş gerçek kişiyi,
ı) Sertifiker: Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu adına veya sertifikasyon kuruluşu adına, kontrolü tamamlanmış ürünün veya girdinin organik olduğunu onaylamak üzere Bakanlık tarafından yetki verilmiş gerçek kişiyi,
j) Denetim: Organik tarım faaliyetlerinin, bu Kanuna uygun olarak yapılıp yapılmadığını tespit etmek amacıyla yetkilendirilmiş kuruluşlar, işletmeler ve müteşebbisler ile kontrolör ve sertifikerlerin, Bakanlık veya Bakanlık tarafından denetim yetkisi verilen kuruluşlarca yapılan her türlü denetimini,
k) İşletme: Yetkilendirilmiş kuruluşun kontrolü altında, söz konusu kuruluşlarla sözleşme yapılmak suretiyle organik ürün üretilen, işlenen, depolanan ve pazarlanan yerleri,
l) Müteşebbis: Organik tarım faaliyeti yapan gerçek veya tüzel kişiyi,
m) Sertifikasyon: Bütün kontrol yöntemlerinin uygulanması sonucu işletmenin, organik ürünün ve girdinin mevzuata uygun olarak belgelendirilmesini,
n) Sertifika: Bütün kontrol yöntemlerinin uygulanması sonucu işletmenin, organik ürünün ve organik girdinin mevzuata uygun olduğunu gösteren belgeyi,
o) Çalışma izni: Bu Kanuna göre çalışacak kontrolör, sertifikerler ile yetkilendirilmiş kuruluşlara Bakanlık tarafından verilen izni,
p) Organik ürün: Organik tarım faaliyetleri esaslarına uygun olarak üretilmiş ham, yarı mamul veya mamul haldeki sertifikalı ürünü,
r) Organik girdi: Organik tarım faaliyetlerinde kullanılan materyali,
s) Organik ürün etiketi: Organik ürün veya ambalajı üzerinde yer alan, ürünü tanıtan veya içindekini belirten herhangi bir kelime, detay, ticarî marka, tescilli marka, paket üzerinde yer alan resim, sembol, doküman, ilân, tabela veya tasma gibi her türlü yazılı ve basılı bilgi ve materyali,
t) Organik ürün logosu: Nitelikleri ve kullanımı bu Kanun kapsamında çıkarılacak yönetmelikte tanımlanan basılı işareti,
u) Akreditasyon: Yeterliği onaylanmış kurum ve kuruluşlar tarafından; kontrol ve sertifikasyon kuruluşlarının, laboratuvarların ulusal ve uluslararası kabul görmüş teknik kriterlere göre değerlendirilmesini, yeterliğinin onaylanmasını ve düzenli aralıklarla denetlenmesini,
v) Organik: Bu Kanunda geçen organik kelimesi ekolojik ve biyolojik kelimeleriyle eşdeğer anlamı,
İfade eder.

İKİNCİ BÖLÜM
Komiteler, Yetkilendirilmiş Kuruluşlar ve Müteşebbis
Komitelerin oluşumu, yetki, görev ve sorumlulukları
Madde 4- Bu Kanunun uygulanmasında; organik tarımın geliştirilmesi yönünde çalışmalar yapmak ve Bakanlık içi koordinasyon ve değerlendirme hizmetleri ile yetkilendirilmiş kuruluşların, işletmelerin, müteşebbislerin, kontrolör ve sertifikerlerin faaliyetlerini izlemek üzere Bakanlık bünyesinde Organik Tarım Komitesi kurulur.
Organik tarımın ticaretini, tanıtımını, araştırmalarını ve diğer organik tarım faaliyet stratejilerini belirlemek ve Bakanlık dışı kurum ve kuruluşlarla koordinasyon ve izleme hizmetlerini yapmak üzere Organik Tarım Ulusal Yönlendirme Komitesi kurulur. Bu Komite; ilgili kamu kurum ve kuruluşları, meslek kuruluşları, sivil toplum örgütleri, üniversiteler ve özel sektör temsilcilerinden olmak üzere en az on kişiden oluşur.
Bu komitelere bağlı olarak, yeter sayıda alt komite oluşturulabilir.
Organik Tarım Komitesi ve Organik Tarım Ulusal Yönlendirme Komitesinin oluşumu ve çalışma şekli ile ilgili usul ve esaslar Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
Yetkilendirilmiş kuruluşlar
Madde 5- Bu Kanunun uygulanmasında; organik tarım faaliyetlerinin her türlü kontrol ve sertifikalandırma işlemleri, Bakanlıkça veya Bakanlıkça yetkilendirilmiş kuruluşlarca yapılır. Yetkilendirilmiş kuruluşlar, yeterli ve tecrübeli personel ile teknik alt yapıya sahip olmak zorundadır.
Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu veya sertifikasyon kuruluşu tarafından sertifikalandırılmamış ürünler, organik ürün veya organik girdi adı altında satılamaz.
Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu veya sertifikasyon kuruluşu organik olmayan tarımsal ürün ve girdilere, organik ürün veya organik girdi sertifikası veremez.
Yetkilendirilmiş kuruluşlar ile kontrolör ve sertifikerler, Bakanlıktan çalışma izni almak zorundadır. Yetkilendirilmiş kuruluşların çalışma izni bittiğinde, Bakanlıktan süre uzatımı almadan tekrar faaliyette bulunamazlar.
Bakanlık tarafından verilen çalışma izni devredilemez.
Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu, kontrol ve sertifikasyon olmak üzere iki ayrı birimden oluşur. Kontrol biriminde görev yapanlar sertifikasyon biriminde, sertifikasyon biriminde görev yapanlar da kontrol biriminde görev yapamazlar.
Yetkilendirilmiş kuruluşlar, bu Kanuna uygun olarak çıkarılacak yönetmelikte belirlenen dönemlerde Bakanlığa rapor vermek, bilgi ve belgelerini Bakanlık yetkililerine göstermek zorundadırlar.
Yetkilendirilmiş kuruluşlar ile kontrolör ve sertifikerlerin; çalışma izni, izin süresi, süre uzatımı, izinlerinin iptali, görev ve yetkileri, yetki kullanımı, kontrol ve sertifikasyon sistemi ile kontrolör ve sertifiker çalıştırmaya ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir.
Müteşebbis
Madde 6- Müteşebbisler, yetkilendirilmiş kuruluş kontrolünde çalışmak zorunda olup, bu Kanun kapsamında Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelik hükümlerine aykırı faaliyette bulunamazlar.
Müteşebbisler, kontrol veya denetim amacı ile Bakanlık yetkilileri ile Bakanlık tarafından yetkilendirilmiş kuruluşların yetkililerine; işletmeye giriş izni vermek ve muhasebe kayıtları ile diğer ilgili dokümanlarını göstermek zorundadırlar. Yetkilendirilmiş kuruluşlar, elde ettikleri bu bilgi ve belgeleri, Bakanlık dışında üçüncü şahıslara veremezler.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Uygulama Esasları
Organik tarım faaliyetleri
Madde 7- Organik tarım faaliyetlerine ilişkin usul ve esaslar Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
Orman sayılan yerlerde ürün toplanması ile ilgili usul ve esaslar, Çevre ve Orman Bakanlığının görüşü alınarak, Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
Hammaddesi tarımsal kaynaklı olan organik ürünlerden elde edilen nihai ürünlerin, imalat veya sanayi ürünü olması halinde, bu nihai ürünlerin üretilmesi ve tüketiciye ulaşıncaya kadar olan aşamalar ile ilgili usul ve esaslar Bakanlığın olumlu görüşü alınarak, ilgili bakanlıkça hazırlanacak yönetmelikle belirlenir.
Organik ürünlerin satışı ve pazarlaması, 24.6.1995 tarihli ve 552 sayılı Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tâbi değildir.
Organik ürünlerin ve girdilerin reklam ve tanıtımı
Madde 8- Organik ürün ve girdilerin etiket ve logoları yalnızca organik ürünler ve girdiler için kullanılır. Organik ürünlerin ve girdilerin etiketi ve logosu, reklam ve tanıtımı; sahte, yanıltıcı veya ürünün yapısına, özelliklerine, içeriğine, kalitesine, orijinine ve üretim tekniklerine göre hatalı bir izlenim yaratacak, ürünün sahip olmadığı etki ve özelliklere atıfta bulunacak biçimde olamaz ve tüketiciyi yanıltacak yazı, resim, şekil ve benzerlerini içeremez.
Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yayın yapan ulusal, bölgesel, yerel radyo ve televizyonların, üretici ve tüketicilerin bilinçlendirilmesi amacıyla organik tarımla ilgili ayda en az otuz dakika eğitici yayın yapmaları konusunda Radyo ve Televizyon Üst Kurulu gerekli tedbirleri alır.
Organik ürünlerin ve girdilerin ihracatı
Madde 9- İhracat sertifikası olmayan organik ürün veya girdiler, organik ürün veya organik girdi adı altında ihraç edilemez.
İhraç edilen fakat alıcısı tarafından iade edilen ürün ve girdiler, mahrecine iade olarak kabul edilir. Söz konusu ürünler ve girdiler, ithalatta yapılan kontrol ve belgelerden muaf olup, gümrük idareleri tarafından sadece ayniyat tespiti yapılarak, ilgili mevzuat çerçevesinde yurda girişlerine izin verilir.
Organik ürünlerin ve girdilerin ithalatı
Madde 10- İhracat sertifikası olmayan organik ürün veya girdiler, organik ürün veya organik girdi adı altında ithal edilemez. Gümrükler dahil yapılan kontrollerde, organik olmadığı tespit edilen ürün ve girdilerin, yurt içine organik ürün veya girdi adı altında sokulması, dağıtılması ve satışının yapılmasına izin verilmez. Bu ürün ve girdiler, sorumlu müteşebbise iade edilir ya da ilgili ulusal mevzuatına uygun olmaları halinde, yurt içinde organik olmayan ürün veya girdi olarak değerlendirilmesine izin verilir.
Denetim
Madde 11- Bu Kanunun uygulanmasında; yetkilendirilmiş kuruluşlar, işletmeler ve müteşebbisler ile kontrolör ve sertifikerlerin her türlü denetimi Bakanlık tarafından yapılır.
Bakanlık gerekli gördüğü hallerde denetim yetkisini kısmen veya tamamen, akreditasyonu yapılmış; kamu kurum ve kuruluşlarına, özel sektör tüzel kişilerine ve üniversitelere devredebilir.
Denetim hizmetlerinde çalışacak personelin yetki ve sorumlulukları ile hizmet içi eğitimine ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Ceza Hükümleri, Cezaların Tahsili ve İtiraz
Ceza hükümleri
Madde 12- (Değişik: 23/1/2008 – 5728/560 md.)
Bu Kanun hükümlerine uymayanlara uygulanacak cezaî hükümler aşağıda belirtilmiştir:
a) 5 inci maddenin ikinci fıkrasına aykırı hareket edenlere, onbin Türk Lirası idarî para cezası verilir.
b) 5 inci maddenin üçüncü fıkrasına aykırı hareket ettiği tespit edilenlere, ellibin Türk Lirası idarî para cezası verilir. Fiilin tekrarı halinde, yetki ve izin belgeleri iptal edilir. Başka ad ve unvan altında olsa dahi, bu Kanun kapsamında çalışmalarına izin verilmez.
c) 5 inci maddenin dördüncü fıkrasına aykırı hareket edenlere, onbeşbin Türk Lirası idarî para cezası verilir. Fiilin tekrarı halinde, idarî para cezası iki katı olarak uygulanır ve kendilerine bir daha çalışma izni verilmez.
d) 5 inci maddenin beşinci fıkrasına aykırı hareket edenlere, yirmibin Türk Lirası idarî para cezası verilir. Fiilin tekrarı halinde, çalışma izinleri iptal edilir.
e) 5 inci maddenin altıncı fıkrasına aykırı hareket eden kuruluşlara, onbeşbin Türk Lirası idarî para cezası verilir. Fiilin tekrarı halinde, idarî para cezası iki katı olarak uygulanır ve çalışma izinleri iptal edilir.
f) 5 inci maddenin yedinci fıkrasına aykırı hareket edenlere, yirmibin Türk Lirası idarî para cezası verilir.
g) 6 ncı maddenin birinci fıkrasına aykırı hareket edenlere, onbin Türk Lirası idarî para cezası verilir.
h) 6 ncı maddenin ikinci fıkrasına aykırı hareket edenlere, yirmibin Türk Lirası idarî para cezası verilir.
ı) 8 inci maddeye aykırı hareket edenlere, onbeşbin Türk Lirası idarî para cezası verilir. Aykırılık etiket bilgilerinden kaynaklanıyorsa, etiket bilgileri düzeltilinceye kadar ürüne el konulur ve yukarıdaki para cezası uygulanıp ürün piyasadan toplattırılır. Toplatma masrafları müteşebbisten tahsil edilir.
j) 9 uncu maddenin birinci fıkrası ile 10 uncu maddeye aykırı hareket edenlere, otuzbin Türk Lirası idarî para cezası verilir.
k) Bu Kanuna göre denetimleri engelleyen kişi ve kuruluşlara, onbin Türk Lirası idarî para cezası verilir.
Cezaların tahsili ve itiraz
Madde 13- (Değişik: 23/1/2008 – 5728/561 md.)
Bu Kanunda yazılı olan idarî para cezaları, Bakanlık veya mahallî mülkî amir tarafından verilir.

BEŞİNCİ BÖLÜM
Geçici ve Son Hükümler
Geçici Madde 1- Bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili yönetmelikler, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde Bakanlıkça hazırlanarak yürürlüğe konulur. Bu yönetmelikler yürürlüğe konuluncaya kadar, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte yürürlükte bulunan yönetmeliklerin, bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
Yürürlük
Madde 14- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
Madde 15- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Mayıs 2009       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
organiktarim

Organik Tarım Nedir?

Tarımsal üretimde kullanılan kimyasalların (ilaç, gübre gibi) olumsuz etkilerinin insan ve toplum sağlığı üzerindeki zararları artarak kendini hissettirmeye başladı. Tüm bu olumsuz etkilerin ortadan kaldırılması amacıyla kimyasal gübre ve tarımsal savaş ilaçlarının hiç ya da mümkün olduğu kadar az kullanılması, bunların yerini aynı görevi yapan organik gübre ve biyolojik savaş yöntemlerinin alması temeline dayanan “ekolojik tarım sistemi” geliştirildi. Dünya Gıda ve Tarım Örgütü (Food and Agriculture Organisation, FAO) ve AB tarafından konvansiyonel tarıma alternatif olarak da kabul edilen bu üretim şekli değişik ülkelerde farklı isimlerle anılıyor. Almanca ve Kuzey Avrupa dillerinde “ekolojik tarım”, Fransızca, İtalyanca ve İspanyolcada “biyolojik tarım”, İngilizcede “organik tarım” , Türkiye’de ise "ekolojik veya organik tarım" eş anlamlı olarak kullanılıyor.


Ekolojik Tarım (Organik veya Biyolojik Tarım)

Türkiye'de Organik Tarım Nasıl Gelişti?

Dünya ticaretinde 1970’li yıllarda başlayan organik tarımdaki gelişmelere uygun olarak, Avrupalı şirketler Türkiye’deki şirketlerden organik ürün talebinde bulundular ve böylece 1984’de organik tarım başladı. Organik tarım ilk kez, Türkiye’nin geleneksel ihraç ürünlerinden kuru incir ve kuru üzüm ile Ege bölgesinde gerçekleştirildi. Daha sonra bu ürünlere kuru kayısı, fındık gibi ürünler de katılarak farklı bölgelere yayıldı.

İlk yıllarda Avrupa kökenli bazı şirketler kendi ihtiyaçları olan ürünleri anlaşmalı çiftçilerle yetiştirmek ve elde edilen ürünleri Türk ihracatçıları vasıtasıyla kendi ülkelerine ithal edebilmek için Türkiye’de organik üretim projeleri oluşturdu. İlk yıllardaki bu organik üretim faaliyetlerinin danışmanlık, teftiş ve sertifikasyon gibi vazgeçilmez esasları tamamıyla yabancı kişi ve kuruluşlarca yerine getirildi. 1990’lı yılların başında bu konularda az sayıda da olsa Türk uzmanlar yetişti ve yabancı şirketlerin Türkiye’deki temsilciliğini yapmaya başladılar.


Organik tarım hareketini sağlıklı bir şekilde gerçekleştirmek amacıyla 1992’de ”Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği (ETO)” kuruldu. Aynı yıl içinde İzmir’de yapılan "Akdeniz Ülkelerinde Ekolojik Tarım Konferansı", ETO tarafından organize edildi. Bu şekilde organik tarım alanında yeni bir süreç başladı, İzmir bu hareketin merkezi durumuna geldi.

Organik tarım faaliyetlerinin Türkiye’de ilk olarak Ege Bölgesi’nde İzmir’de başlamış olması, ürün işleme tesislerinin büyük kısmının İzmir’de olması ve üretilen ürünlerin büyük kısmının İzmir limanından ihraç edilmesi nedeniyle, organizasyon kuruluşları, kontrol ve sertifikasyon şirketleri gibi, organik tarım sektörünün hemen tüm kuruluşlarının merkez ofisleri İzmir’de yer alıyor.

ETO’nun da katkılarıyla "Bitkisel ve Hayvansal Tarım Ürünlerinin Ekolojik Metotlarla Üretilmesine İlişkin Yönetmelik", Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından 18 Aralık 1994 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe girdi. Bu yönetmelik AB normlarına uygun olarak hazırlandı. Organik ürünlerin dış satımını düzenlemek üzere çalışmalar da devam ediyor.


Neden Organik Tarım Yapılmalı?

Giderek artan nüfusa orantılı olarak, yaşadığımız çevre ve yediğimiz ürünlere dikkat etmek gerektiği gibi hassas konular tartışılmaya başlandı. Bunun nedenleri arasında, en önemlileri şöyle sıralanabilir:

* Gelecek nesilleri korumak,

* Kimyasalların insanlar, çevre ve hayvanlar üzerindeki olumsuz etkilerinden korunmak,

* Toprak verimliliğini ekolojik koşulları göz önüne alarak doğal yollarla uzun dönem için sağlamak,

* Toprak ve genetik kaynak erozyonunu önlemek,

* Su miktar ve kalitesini korumak,

* Yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmak ve enerji tasarrufu yapmak,

* Üretici ve tarımsal işletmelerde çalışan insanların sağlığını korumak,

* Küçük çiftçilerin güvenliğini üretim döngüsü veya gelir düzeylerini arttırarak sağlamak,

* Ekonomiyi desteklemek,

* Sağlıklı ve besin kalitesi yüksek ürün elde etmek

Tarımda Organik Üretime Geçmenin Adımları

* Öncelikle yut içinde ve yurt dışında uygulanan ilgili kanun ve yönetmelikle incelenmeli.

* Ekolojik ve ekonomik analiz yapılmalı ve alınabilecek danışmanlık hizmetleri araştırılmalı.

* Üreticinin, üretici bilgilerini içeren organik üretici kanallarını, son 3 yıllık üretim bilgilerini kapsayan organik üretici arazi envanterini, organik tarım parsellerin krokilerini ve organik tarım yönetim planını hazırlaması gerekiyor.

* Girişimci, kontrol ve sertifikasyon şirketiyle sözleşme imzalıyor. Böylece kontrol süreci başlıyor. Sertifikasyon yetkilisi, organik tarım esaslarına göre rapor yazılıyor.

* Ardından satış sertifikasyonu düzenleniyor. Satın alma, işleme, paketleme, satış vb. faaliyetlere ilişkin süreç, kontrollü belgeleme ve bilgilendirme düzeyine devam ediyor.

* Uzmanlar Avrupa’da yetiştirilemeyen daha lezzetli, daha kokulu ürünlere odaklanılması gerektiğini söylüyor. Özellikle kuru üzüm, kuru incir ve susam yetiştirilmesi öneriliyor.

* Bu alana yatırım yapmak isteyenlerin Avrupa Yatırım Bankası ve yurtdışındaki diğer bankalardan kredi sağlanması mümkün. Bunun için fizibilitesi iyi yapılmış bir organik tarım projesi geliştirilmesi gerekiyor.

* Organik tarım yapmak isteyen bir girişimcinin yatırım maliyetinin minimum 50.000- 100.000 TL arasında değiştiği belirtiliyor.

Organik Tarımın Önemli Kuralları

Organik tarımda farklı bitkisel ve hayvansal ürünler için farklı üretim yöntemleri mevcut. Bunların ortak ilkeleri şunlar:

* Organik üretim yapan tarım işletmelerinde doğal kökenli hammaddeler kullanılarak üretim yapılmalı.

* Hammaddelerin ve diğer işletme girdilerinin çevreyi tehdit eden her türlü etkisi azaltılmalı veya bunlardan tamamen kaçınılmalı. Örneğin organik tarımda kullanılacak fide-tohum, fidan vs. ilaçsız olmalı.

* Toprağın işletilmesi ve içindeki canlı faaliyetin devamı için nöbetleşe ekim ve organik gübreleme yapılmalı. Bunun için çiftlik gübresi ve organik atıklardan oluşan kompost ve yeşil gübre kullanılmalı. Ayrıca uygun toprak işleme aletleri kullanılmalı, gereğinden fazla sayıda toprak işlemeden kaçınılmalı.

* Organik ortama uygun dengeli karışımlar yapılarak nöbetleşe ekimde baklagillere ağırlık verilmeli.

* Bitki tür ve çeşitlerinin seçiminde üretim yapılacak yerin ekolojik koşulları göz önünde bulundurmalı bu koşullara uygun, dayanıklı, tohum, fidan ve hayvan kullanılmalı.

* Zararlılarla mücadelede biyolojik yöntemlere başvurulmalı.

* Hayvansal üretimde ise ağıl ve ahırların usluna uygun olması, beslenme ihtiyacının mümkün olduğu ölçüde işletmeden karşılanması yemlere kimyasal maddeler (antibiyotikler, kilo artırıcı katkı maddeleri vs.) katılmaması gerekiyor.

* Yetiştiricilikte yem ihtiyacının karşılanmasında 1 ha alan için 1 büyükbaş hayvan düşünülmeli.

* Organik tarımda yeter miktarda ve yüksek kalitede gıda üretmek, maksimum verimden önce gelmeli.

* Enerji kaynağı olarak güneş enerjisi ve rüzgar enerjisi gibi doğal enerji kaynakları olabildiğince tercih edilmeli.

* Organik tarım işletmelerinin kazançları, imkanları üreticiyi ve çalışanlarını tatmin etmeli.

* Sentetik kimyasal gübreler ve sentetik ilaçlar, depoda kuruyuculuğu artıran ve hasattan sonra olgunlaşmayı teşvik eden sentetik kimyasal maddeler, bitki ve hayvan yetiştirmede kullanılan hormonlar ve büyüme düzenleyici maddelerin organik tarımda kullanımı yasak.

* Ekolojik tarım sentetik ve kimyasalların kullanımını yasakladığından çiftlik gübresi, kanatlı gübresi, çiftlik ve sıvı atıkları, saman, torf, mantar üretim artığı, organik ev artıkları kompostu, hayvansal atıkların işlenmiş ürünleri, deniz yosunları ve yosun ürünleri, talaş, ağaç kabuğu, odun artıkları, tabii fosfat kayaları gübre olarak kullanılabilir. Bitki koruma açısından ise izin verilen birtakım ilaçların yanında kükürt, bordo bulamacı, Arap sabunu kullanılabilir.

Organik Tarım Sisteminin Avantajları Ve Dezavantajları



Avantajları
* Türkiye’de sentetik kimyasallar çiftçilerin büyük bir kısmı tarafından ya çok az kullanılıyor, ya da hiç kullanılmıyor. Bu nedenle ekolojik tarıma geçişin kolay olması beklenebilir.

* Üretici geliri ürüne bağlı olarak artıyor (Ortalama yüzde 10 artış olduğu tahmin ediliyor).

* Fiyatı hızla artan kimyasal gübre, pestisit ve enerji girdilerinden tasarruf ediliyor.

* Sözleşmeli tarımla üreticinin tüm ürününün alınması garanti ediliyor.
Ekolojik ürünlerin ihraç fiyatı diğer ürünlerden yüzde 10-20 oranında daha yüksek.

* Organik ürünlerin ihracatı ile Türkiye tarım ürünleri için ilave bir kapasite yaratılıyor. Dolayısıyla ihraç edilen her ton daha önce ulaşılamayan tüketici kitlesine gidiyor.

* Özel bilgi isteyen organik tarım modeli ziraat mühendisleri için yeni istihdam sahaları yaratıyor.

Dezavantajları
* Türkiye’detarımsal ürün arzında yıldan yıla önemli dalgalanmalar görülüyor. Hızla artıp gençleşen nüfus, tüketim düzeyinin ve çeşitliliğinin sürekli artması ve çevredeki ülkelerin hemen hepsinin tarımsal ürün talep eden özellikleri sebebiyle organik tarımın (verimde meydana gelebilecek azalma nedeniyle) kısa vadede gelişmesi zor görünüyor.

* Organik tarım yöntemiyle bitkisel üretimde ortaya çıkan bir sorun, arazilerin çok küçük, parçalı ve birbirine yakın olması. Bu durum organik üretimi olumsuz yönde etkiliyor. Çünkü organik üretim yapan bir işletmenin çevrede üretim yapan diğer klasik işletmelerde kullanılan kimyasallardan etkilenmemesi mümkün değil.

* Ekolojik tarım sisteminde yetiştirilen ürünlerin pazarlanması özellikle iç piyasa için yeni ve belirsiz bir konu.

* Konunun yeni olması nedeniyle yeterli tarımsal yayım çalışmaları ve eleman bulunmaması.

Organik Yaşama Eğiliminin Doğuşu Ve Yarattığı İş Fırsatları


Küresel ısınma, beslenmeden kaynaklanan hastalıklar ve olumsuz çevre koşulları insanları doğal hayata yönlendiriyor. Tükettikleri her şeyin doğal yollarla üretimli olmasını, içinde sentetik ve kimyasal bileşenlerin bulunmamasını isteyen tüketici sayısı artıyor. Bu nedenle de son dönemde “organik” ve “ekolojik” sözcüklerini çok fazla duyar olduk. Aslında ikisinin de sözcük tanımı aynı. Üretimde kimyasal girdi kullanılmadan, her aşaması kontrollü ve sertifikalı olarak yapılan tüm ürünler “organik” sayılıyor.

Organik ürünler, son yıllarda yaygınlaşsa da geçmişi 80’li yıllara dayanıyor. İçi boş domates, şekilsiz salatalık, kokusuz çilek ve sünger gibi patlıcanlarla beslenmek istemeyenler, bu alanda ilk adımın tarım sektöründe atılmasına öncülük ettiler.

Zamanla bu, tarımın dışına taştı. Artık, gıda dışında kullandıkları çoğu üründe de “organik ürün” etiketini arayanlar var. Sonuçta bu tüketiciler, aynı zamanda pek çok girişimciye de ilham kaynağı oluyor. Artan talebe kayıtsız kalmayan yatırımcıların özellikle son 10 yıl içerisinde tekstilden kozmetiğe, tarım ürünlerinden oyuncağa, hatta turizme kadar pek çok farklı alanda yatırımlar yapılmasının altında da bu yatıyor.

Organik Pazar Büyüyor
Dünya genelinde organik ürün pazarının 40 milyar dolarlık bir büyüklüğe sahip olduğu tahmin ediliyor. Bu rakamın 4 yıl içinde 80 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Japonya, dünyada kişi başına en yüksek miktarda organik ürünlerin kullanıldığı pazar. ORGÜDER Başkanı Ahmet Tiryakioğlu, Türkiye’de bu alanda iç pazardaki satış hacminin yaklaşık 100 milyon dolar civarında olduğunu söylüyor. Ancak pazarın her yıl yüzde 20–35 oranında büyüdüğünü de ifade eden Tiryakioğlu, bizim de gözlemlerimizi doğrulayarak önümüzdeki dönemde en çok yatırımcı çekecek alanlardan birinin organik ürünler pazarı olacağını vurguluyor.

Sertifika ve Kontrol Şart
Öte yandan etiketinde “organik” yazan her ürünün gerçekten organik olmayabiliyor. Bu nedenle standartlara, ürünlerin yetkinlik ve yeterliliğine dikkat etmesi gerekiyor.

Türkiye’de Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından yetkilendirilen 9 tane organik tarım kontrol ve sertifikasyon kuruluşu var. Çoğu yabancı şirketlerin Türkiye temsilciliği şeklinde çalışan 7’si İzmir’de 2 tanesi de Ankara’da bulunuyor. Bir ürünün doğallık sertifikası alabilmesi için hammaddelerinin tamamının doğal olmasının yeterli olmadığını söyleyen İstanbul Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hulusi Barlas, “Üretiminin de mutlaka çevreyi koruyan ve doğal kaynakları tasarruflu kullanan yöntemlere göre yapılması ve ambalajının da mutlaka geri kazanılabilir olması gerekiyor” diyor.

ALINTI
reyan - avatarı
reyan
Ziyaretçi
15 Ekim 2009       Mesaj #8
reyan - avatarı
Ziyaretçi
1. EKOLOJİK TARIMIN TARİHÇESİ VE GELİŞİMİ


1.1. Giriş

dotGünümüzden yaklaşık 1.5 ilâ 2 milyon yıl önce ilk insanların dünya yaşamı içinde yer aldığı sanılmaktadır. Bu zamanda dünyada insan yaşamı için gerekli flora ve faunanın yeterli düzeyde bir evrim geçirdiği kabul edilmektedir. O halde dünya atmosferindeki havanın, dünyadaki toprak ve suların son derece temiz ve sağlıklı olduğu, varolan tüm canlıların ideal bir denge içerisinde insan emrine sunulduğu düşünülmelidir. Hiç şüphe yok ki bu aşamada evrim durmamış, ancak bu andan itibaren insanın da yer aldığı ortamda yeni dengeler ve gelişmeler sergileyerek yoluna devam etmiş ve etmektedir.

1.2. Tarih Öncesi Çağlar

dotİnsanın Dünya ortamında görüldüğü yaklaşık iki milyon yıl öncesinden İ.Ö.10.000 yılına kadar Paleolitikum (Taş devri) adı verilen ve insan tarihinin yaklaşık % 99’unu kapsayan bu uzun dönem eski, orta ve yeni dönemlere ayrılmaktadır. Eski taş devri döneminin insanları, doğada mevcut yenebilir bitkileri toplayarak, hayvanları avlayarak; mağaralarda, dağların kenarındaki doğal kaya balkonlarının altlarında, kâh hayvan sürülerini takip ederek, kâh su
dotkıyılarının yakınında bulunan mağaralarda yada vadilerde doğal korunaklar arayıp bularak yaşamışlardır. İlk insan tipinin bilim adamlarınca Neandertal olarak adlandırıldığı bilinmektedir.
dotYeni Paleolitikum döneminde, bundan önceki dönemlere göre iklimde belirgin bir soğuma ve kuraklaşma yaşanmıştır. Bu zamanda Neandertal insanının yerini Homosapiens insanının aldığı tespit edilmiştir. Hiç şüphe yok ki Neandertal insanı ya da yenı Poleolitikum dönemine kadar bir evrim geçirmiş ve uygarlaşmıştır. Bununla beraber Homo sapients insanında bulunan teknik ve sanat yetenekleri günümüz insanı ile yakın benzerlikler göstermektedir. Bu çağda taş işlemeciliğinde büyük gelişmeler yaşanmıştır. Neolitikum da denilen yeni taş döneminde insanın tarihinde ilk kez gıda maddelerinin üretimi başlamıştır. Örneğin Anadolu’da Hacılardaki bulgular insanların tahıl üretimi yaptığını ve dokumacılık sanatını öğrendiğini göstermektedir.
dotYazının icadı tarih çağlarının başlangıcı olarak bilinmektedir. Yazı ilk kez
dotMısır ve Mezopotamya’da İ.Ö. 4. bin yılında; Anadolu’da ise İ.Ö. 1800-1700
dotyıllarında Hititlerin yazıyı Asurlulardan öğrenmesiyle kullanılmaya başlanmıştır.

1.3. Tarih Çağları

dotİnsanoğlu yaşadığı çevre içindeki hakimiyetini, önceleri yavaş fakat zaman içinde giderek fazlalaşan bir hızla artırmıştır. İlk Çağ, Orta Çağ, Yeni Çağ, Yakın Çağ derken günümüze kadar gelinmiştir. Eskiden kölelerin mesleği olarak bilinen tarım giderek günümüzdeki önemli yerini almıştır.
dotBuharlı makinaların keşfiyle başlayan sanayi ve teknolojideki hızlı ilerlemeler birim alandan daha fazla ürün almak için sentetik kimyasal gübrelerin ve bitki korumayı daha mükemmelleştirmek için sentetik kimyasal ilaçların kullanımını öne çıkarmıştır. Bunların tek yanlı kullanımında ortaya çıkmaya başlayan sakıncalar ileri görüşlü bazı tarımcılar tarafından fark edilmiştir. Söz konusu tarımcılar sadece maksimum verim almayı ve bunu ucuza mal etmeyi düşünen, fakat doğa üzerinde meydana gelen tahribatı hiç dikkate almayan bu gidişin devam etmemesi gerektiğini anlamışlardır. Tarımın sürdürülebilmesi için organik (ekolojik, biyolojik) tarım adı altında alternatiflerini ortaya koymuşlardır. Bu öncü kişilerden Albert Howard, 1910’larda İngiltere’de başlayan ekolojik tarım fikrini 1940’ta yayınladığı tarımsal vasiyetnamesi ile pekiştirmiştir. Alman asıllı Dr. Rudolf Steiner, İsviçre asıllı Mueller ve Ruseh, Fransa asıllı Lemaire ve Boucher aynı dönemde Avrupada ekolojik felsefenin ilk öncüleri olmuşlardır.

1.4. Ekolojik Tarımın Organize Hale Gelmesi

dotDünyada yirminci yüzyılın ikinci yarısında yaşanan hızlı sanayileşme ve nüfus artışı önemli çevre sorunlarını da beraberinde getirmiştir. Çözüm olarak ise açlık probleminin giderilmesine yönelik politikalar geliştirilmiş ve yoğun girdi kullanılarak birini alandan yüksek verim almaya ve yeni alanların tarıma açılmasına yönelik hedefler belirlenmiştir. Sonuçta, yoğun ve bilinçsiz tarım ilacı ve gübre kullanılması, yanlış toprak işleme uygulamaları, kalıntı riski, toprağın fiziksel yapısının bozulması, organik madde ve canlılığının yitirilmesi ve besin maddesi dengesinin bozulması, tuzlanma, çoraklaşma gibi önemli çevre sorunlarını beraberinde getirmiştir. Verimliliği daha düşük olan marjinal alanların tarıma açılması ise daha sorunlu ortamların oluşmasında etkili olmuştur.
dot1970’lerdeki ‘Yeşil Devrim’ olarak anılan tarım politikaları açlık sorununa kısmen çözüm oluşturmakla birlikte asıl sorunun üretim miktarı değil paylaşımdan kaynaklandığı da ortaya çıkmıştır. Ayrıca son yıllarda nüfus artış hızına oranla gıda artış hızı hemen tüm ülkelerde artmış ancak çok az sayıdaki ülkede sorun olmaya devam etmektedir. Dolayısıyla artık tarımda uygulanan teknikler sadece üretim miktarında sağladıkları artışla değerlendirilmemekte, çevreye, insan ve hayvan sağlığına olan etkileri ile birlikte irdelenmektedir.
dotBu gelişmelerin sonucunda alternatif bir üretim sistemi olarak Ekolojik tarım veya İngilizce konuşulan ülkelerdeki adı ile organik tarım, Latin ülkelerindeki ismi ile biyolojik tarım ortaya çıkmıştır. Bu işin öncülüğünü giderek artan çevre sorunlarına duyarlı ve tarımdaki üretim tekniklerini ve kullanılan girdileri sorgulayan Avrupalı bazı üreticiler yapmıştır. İlk dönemlerde üretilen ürünler büyük oranda çiftliklerde veya yakın çevresindeki yöresel pazarlarda tüketilirken sonraki yıllarda olay ticari boyut kazanmış ve 1980’li yıllardan sonra tüm dünyada giderek artan bir kabul görmüştür.
dotEkolojik ürünlerin ticari olarak önem kazanmaları ile üretimden tüketiciye kadar uzanan zincirde bazı kuralların konmasını zorunlu hale getirmiştir. Bu alanda halen lokomotif görevi gören Avrupa Topluluğu ülkeleri öncülük yaparak 1991 yılında 2092 sayılı bitkisel ürünlerin üretimini ve pazara sunulmasını düzenleyen yönetmeliği yürürlülüğe koymuştur. Ülkemizde de ekolojik üretimi şekillendiren ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na düzenleme yetkisi veren yönetmelik, 22145 sayı ve 18 Aralık 1994 tarihi ile uygulamaya girmiştir. Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu (International Federation of Organic Agriculture) tarafından geliştirilmiş olan ‘Temel İlkeler’, 1998 yılında ‘Temel Standartlar’ olarak revize edilmiştir. Bugün dünyada ekolojik olarak etiketlenen ve pazara sunulan ürünler, ilgili yönetmeliklerde kullanımına izin verilen organik veya inorganik doğal girdiler kullanılarak üretilmektedir.
dotÜrünlerin öngörülen koşullara uygun olarak üretilip üretilmediği ise Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nca yetki verilen bağımsız denetim firmalarınca kontrol edilmekte ve sertifıkalandırılmaktadır. Diğer ülkelerin yetkili makamlarınca akredite edilmiş kontrol ve sertifıkasyon kuruluşlarının verdikleri sertifıkalar, o ürünlerin söz konusu pazarlarda da ekolojik olarak satılabilmesine olanak tanımaktadır.
dotGeleneksel tarımdan ekolojik tarıma geçişte Avrupa ülkelerindeki durum irdelendiğinde bunun tabandan gelen bir yaklaşımla olduğu görülmektedir. Ancak halen Avrupa Topluluğunda ekolojik üretime geçiş sürecinde birim alan başına belirli bir destek sağlandığı için ekolojik üretimin hızla yayılması sağlanmıştır. Bunun en güzel örneği, ekili alanların % 20’sinde ekolojik üretim yapılan Avusturya’dır. Ancak geçiş sonrası dönemde desteğin azaltılması veya kaldırılması, özellikle Portekiz, Fransa ve İspanya’da ekolojik tarım işletmelerinin sayısının azalmasına neden olmuştur. İsrail örneğinde ise ekolojik üretimle ilgili özendirici politikalar veya yayım yerine üreticiden gelen bilinçli talebin üretime geçişte daha ön plana çıktığı görülmektedir. Ülkemizde ise Avrupa ülkelerinin aksine yukarıdan aşağı doğru bir gelişme sonucu, dış alıcıların Türkiye’nin geleneksel tarım ürünlerinin ekolojik olarak üretilmelerini talep etmeleri ile başlamıştır. Halen ekolojik üretime geçiş süreci veya kullanılan girdiler desteklenmemektedir. Ayrıca kullanım izin verilen etkili girdilerin piyasada bulunabilmesi de oldukça sınırlıdır ve ekolojik üretimde sorun yaratabilmektedir, Ülkemizde giderek hızla artan ve önemli düzeye ulaşan ekolojik üretim, tamamen serbest ticaret kuralları doğrultusunda ve destek olmaksızın gelişmektedir.
dotHindistan’da girdi kullanımının yoğun olduğu ve ekolojik tarımın hiçbir şekilde desteklenmediği koşullarda üreticiler arasında yapılan bir anket çalışması, ekolojik tarıma geçiş nedenlerinin sosyo-kişisel, sosyo-ekonomik, sosyo-psikolojik, sosyo-kültürel ve sistemlerarası başlıkları altında toplanabileceğini ve salt gelir artışının hedef olarak ortaya çıkmadığı belirlenmiştir. Bu faktörler arasında, komşuların ekolojik üretime başlaması, girdi fiyatlarının yüksekliği, alıcı firmaların reklamları gibi nedenler de yer almaktadır.
dotYapılan çalışmalar, ekolojik üretimde verim ve kalitenin sağlanabilmesi için üreticilere teknik ve ekonomik konularda bilgi akışının sağlanmasının şart olduğunu ve özellikle geçiş sürecinde üreticilerle yakın temasın etkili olacağını ortaya koymaktadır. Her yöre üreticisi için önceliklerin ayrı ayrı belirlenerek ele alınması başarıyı arttıracaktır.
dotYine bugüne değin yapılan uygulamalarda sistemin başarılı ve uzun süreli olması için desteklerin bütün olarak ele alınması gerektiği ortaya çıkmıştır. Avrupa ülkelerinde 1990’lı yıllardan sonra Avusturya, Almanya, Lüksemburg ve İsviçre gibi ülkelerde ekolojik tarım hızla gelişmiştir. Ekolojik tarıma geçişte ve başarıda etkili faktörler, üreticilere sağlanan finansal imkanlar, hızlı bilgi akışı, geniş ürün yelpazesi, ulusal semboller, koruma ve planlama olarak sayılabilir. Üreticilere sağlanan maddi desteğin etkisi kaçınılmaz olmaktadır. Ancak destekler, ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir. Çizelge 1.1. ‘de bazı ülkelerde sağlanan destek miktarları yer almaktadır.

Ekolojik ürün pazarı halen oldukça küçük olmasına rağmen giderek artış göstermektedir. Örneğin İsviçre’de COOP süpermarket zincirinde satılan sütlerin % 29’u ekolojik olarak üretilmektedir ve tüm ürünlerde % 20 oranında ekolojik ürüne ulaşma hedeflenmektedir. Ürün yelpazesinin ve pazarlama kanallarının çeşitlenmesi (süpermarketler, ailelere yönelik kasa içinde çeşitli sebze veya meyve satışları, restoranlar, catering servisleri, işleme sanayi) ekolojik tarıma geçişi hızlandırmaktadır. Son günlerde Belçika’da ortaya çıkan dioksin problemi ekolojik ürün talebinde büyük artışlar sağlamıştır. Ayrıca birçok Avrupa ülkesinde
dotgenetik yapısı işlem görmüş ürünlerin piyasaya sürülmesi, tüketicileri transgenik çeşitlere karşı olan ve ürünlerin bu bulaşmadan temiz olduğu güvencesi veren ekolojik ürünlere yöneltmiştir. Bu gelişme bazı çevreci grupların da ekolojik ürün tüketmeye başlamalarında etkili olmuştur. Gerek Avusturya gerekse İsviçre’de ekolojik ürünlerin süpermarketlere girişi üreticileri teşvik eden etkenlerin başında gelmektedir. Ancak bu açıdan tuketicilerin eğitimi de talebi yaratma ve geliştirme açısından önemlidir. Gerek ülkesel gerekse uluslararası yönetmeliklerle tüketiciler güvence altına alınmıştır. Yaratılan logolar da tüketiciyi yönlendirmekte etkili olmaktadır. İsviçre ve Avusturya’daki logolar bu işlevi yerine getirirken
dotAlmanya’da çok sayıda logonun piyasada yer alması tüketiciyi büyük ölçüde karışıklığa itmektedir. Halen tüketiciyi şaşırtabilen çok sayıdaki özel marka veya işaret yerine ülkesel tek bir logonun yaratılma çalışmaları yürütülmektedir. Ülkemizde de tek logonun geliştirilmesi ve kalitenin korunmasına yönelik sıkı önlemlerin alınması, sektörün gelişimine katkı sağlayacaktır.
dot1980’li yılların ortalarından itibaren yapılan pazar araştırmaları tüketicilerin ekolojik ürünlere olan olumlu tavrını ortaya koymakla birlikte pazar payı, ekolojik ürünlerin gerçek olmasa da daha pahalı olduğu imajı ile oldukça yavaş artmıştır. 1990’lardan itibaren Avrupa’da çok hızlı bir gelişme göstererek 1998 yılında Avrupa Topluluğu (AT) ve EFTA (European Free Trade Association) ülkelerinde 85337 tarım işletmesinin ekolojik üretim yapmaları ile 2 milyon hektara ulaşmıştır. Tarım alanlarının % 1 .4’ü, tarım işletmelerinin ise % 1 .l’i ekolojik tarıma geçmiştir. Halen ekolojik ürünlerdeki fiyat marjı üretim koşullarına bağlı olmakla birlikte, teknik uygulamaların geliştirilerek ekolojik ve konvansiyonel ürünler arasındaki fiyat farkının % 25 dolayında tutulması ve lüks tüketim ürünü olarak kabul edilmemesi yönünde görüşler vardır.
dotDanimarka’da 1980’li yılların ortalarında yeraltı sularında tehlikeli boyutlarda yüksek nitrat düzeylerine rastlanması ve başlıca nedenler olarak çiftlik gübresi ve sentetik gübrelerin yanlış kullanımlarının belirlenmesi, çevre kirliliği ile ilgili tartışmaların giderek artmasına yol açmıştır. Bu arada ekolojik tarımın çevreye olan olumlu etkilerinin ve yapılan anketlerde tüketicilerin ekolojik üretilmiş ürünlere belirli bir fiyat farkı ödemeye hazır olduklarının belirlenmesi, Haziran 1 987’de Organik Tarım Yasasının parlamentodan büyük çoğunlukla geçmesini sağlamıştır. Daha sonra çıkarılan yönetmelikle, Organik Tarım Konseyi kurulmuş ve 1987-1990 yılları arasında ekolojik tarım uygulamalarında başarının sağlanmasında etkili üç önemli kararalmıştır.
dotBunlar:
  • Danimarka’da ekolojik üretimin standartlarının belirlenmesi,
  • Resmi kontrol ve sertifikasyon sistemi ile devlet garantisini simgeleyen etiket sisteminin (State Guarantee Label) geliştirilmesi,
  • Destek sisteminin geliştirilmesi (geçiş dönemi desteği ile araştırma, eğitim, yayım, işleme, yayın ve pazarlama alanındaki projelerin parasal olarak desteklenmesi).
dotYasanın çıkışından itibaren Danimarka hükümeti her yıl ekolojik üretim tekniklerinin ve gelişme projelerinin desteklenmesi için bir fon ayırmaktadır. Ayrıca, çevreyi kirleten sanayi kuruluşlarından alınan fonlar ekolojik tarımın geliştirilmesi için harcanmaktadır. Hastaneler, yerel yönetimler ve diğer birçok kuruluş hizmetlerinde tümüyle ekolojik ürün kullanmak üzere fizibilite çalışmaları yapmaktadır. Danimarka Tarım Bakanlığının yayınlamış olduğu raporlarda 2000 yılına dek ekolojik ürünlerin pazar payının % 15-20 olacağı ve
dottüm ekili alanların %7‘sinin ekolojik üretime geçeceği bildirilmektedir.
dotABD’de Organik Tarım Araştırma Vakfı (The Organic Farming Research Foundation OFRF) tarafından yapılan bir incelemede ABD’deki ekolojik tarım işletmelerinin % 83 ‘ünün aile işletmeleri olduğu ve ortalama olarak 16 yıldır tarım ve 9 yıldır ekolojik üretim yaptıkları belirlenmiştir. ABD’de 1995 yılında 2.8 milyar dolar olan ekolojik gıda (bakkaliye ve süt ürünleri) pazarı % 26 lık bir artışla 1996’da 3.5 milyardolarayükselmiştir. Ekolojik süt ürünleri, 120 milyonluk ticaret hacmi ile % 50’ lik artış göstermiştir. Dış satım ve doğrudan pazarlanan ürün satışı ise 1995 ile 1996 yıllarında 714 milyon dolardan 872 milyon dolara çıkmıştır. 1989-1996 arasındaki dönemide ekolojik ürünlerin satış hacmi yıllık ortalama % 20 dolayında artışla seyretmiştir. ABD’deki bu artışta daha çeşitli ürünün pazara sunulması ve daha fazla sayıda restoranda organik ürünle yapılmış yemeklerin servis edilmesinin etkili olduğu bildirilmektedir.
dotGünümüzde Dünyada tüm ekolojik ürün satışlarının ülkelere göre yıllık % 10-40 artışlar 25 milyar $ dolayında olduğu hesaplanmaktadır. Avrupa, ABD ve Japonya gelişen pazarlar olarak ilk sırada yer almaktadır. Örneğin Japonya 1997 yılında 1 milyar $ olan ekolojik pazar payını 2000 yılında 2,5 milyar dolara çıkarmıştır.
dotEkolojik ürünlerin tüketicilerce talep edilmelerinde kişisel sağlığa ve özellikle çocuklarının sağlığına verdikleri önem, ilk sırada yer almaktadır. Almanya ve İngiltere’de yapılan bir anket çalışmasında sağlık, Almanya’da % 70, İngiltere’de ise % 46 ile ilk sırada ifade edilmiştir. Almanya’da çevre % 10-30, lezzet % 13-24 ile ikinci ve üçüncü sırada bulunmaktadır. İngiltere’de ise çevre % 41, lezzet %40, hayvan hakları & ile sağlığı takip etmektedir. Ekolojik hayvan üretiminde hayvanlara açık, havadar ve güneşli belirli bir alanın ayrılmasını ön görmesi nedeni ile Avrupa’daki hayvan severler arasında tercihte ilk sıralara doğru yükselmektedir.
dotTüm dünyada hızla artan ekolojik tarımda genellikle ülkelerin geleneksel ürünleri örneğin Hindistan’da çay, Danimarka’da süt ve ürünleri, Arjantin’de et ve mamulleri, orta Amerika ve Afrika ülkelerinde muz, Tunus’ta hurma, zeytinyağı, Türkiye’de kurutulmuş ve sert kabuklu meyveler ekolojik üretilen ilk ürünlerdir. Mevcut bilgi ve yüksek adaptasyon ekolojik tarıma kolay geçişi sağlamaktadır. Ancak iç pazarın geliştirilmesi ve ürün yelpazesinin genişletilebilmesi için üreticilerin bilgilendirilmesi ve bunun için de araştırmalarla desteklenmesi önem kazanmaktadır.
dotEkolojik tarımda işgücü ihtiyacı yüksektir. Modern ve yoğun tarımdaki yüksek makineleşme düzeyi ile zıt bir durum oluşturmaktadır. Gıda maddeleri fiyatlarının genelde akaryakıt fiyatlarına paralel olarak geliştiği bildirilmekte ve önümüzdeki yıllarda akaryakıt fiyatlarının artacağı hesaplanmaktadır. Böyle bir gelişme karşısında ekolojik ürün fiyatlarının konvansiyonel üretime oranla daha da avantajlı konuma geçeceği ve ekolojik üretimin hızla artacağı düşünülmektedir.

CenneT-ul Meva - avatarı
CenneT-ul Meva
Ziyaretçi
15 Ekim 2010       Mesaj #9
CenneT-ul Meva - avatarı
Ziyaretçi
ORGANİK TARIM NEDİR
Organik Tarım; üretimde kimyasal girdi kullanmadan, üretimden tüketime kadar her aşaması kontrollü ve sertifikalı tarımsal üretim biçimidir. Organik tarımın amacı; toprak ve su kaynakları ile havayı kirletmeden, çevre, bitki, hayvan ve insan sağlığını korumaktır. Organik tarımın geçmişi 20.yüzyıla dayanmaktadır. Zira çevre bilinci ve ozon tabakasındaki incelme ve dünya geleceğinin tehlikeye girmesi gibi konular gündeme gelmiştir.
Önceleri çok çeşitli yöntemler ve teoriler geliştirilmiş, hatta bu yöntemlere astrolojik boyutlar katılarak ay ve yıldızların etkisini de üretime katan ekoller ortaya çıkmıştır. Tüm bu ekoller incelendiğinde görülen temel öğe; ekolojik dengenin korunarak, bitkisel ve hayvansal üretimin birlikte aile işletmeciliği şeklinde yapılması, dolayısıyla üretimden tüketime kısa devrelerin kurularak kendi kendine yeterliliğin sağlanmasıdır.
Bu özelliği nedeni ile 1. ve 2. Dünya savaşları arasında popüler olan organik tarım 1950 yılından sonra Amerika Birleşik Devletleri'nin Marshall yardımı ile önemini yitirmiş, sağlanan ekonomik katkılar ve aşırı desteklemeler sonucu entansif tarım süratle yayılmış, makineleşme, kimyasal ilaç ve gübreler ile kimyasal katkı maddeleri kullanılmaya başlanılmıştır. 60'lı yılların sonunda Avrupa Topluluğu'nun uyguladığı tarımsal destekleme politikaları, 1970 de pestisitlerin ve kimyasal gübrenin keşfi de bu gelişmeye katkıda bulunmuştur.
Ancak "Yeşil Devrim" olarak adlandırılan bu tarımsal üretim artışının dünyadaki açlık sorununa bir çözüm getirmediğini, aksine doğal dengeyi ve insan sağlığını süratle bozduğunu gören kişi ve gruplar bu konuda araştırmalara başlamışlardır. Bu araştırmaların sonucunda bilim çevreleri ve sivil toplum örgütlerinin baskısıyla 1979 yılından itibaren DDT grubu pestisitlerin kullanımı A.B.D.'den başlayarak tüm dünyada yasaklanmıştır. Bu durumda organik tarım tekrar gündeme gelmiş, 1980 yılından sonrada tüketicilerin baskısıyla aile işletmeciliği şeklinden çıkarak ticari bir boyut kazanmıştır. ABD'de 0-2 yaş grubu çocuk mamalarının imalinde organik ürünlerin kullanılmasını zorunlu tutan yasanın da bu ticari boyuta katkısını belirtmek gerekir.
Organik ürünler ticarete konu olunca beraberinde kontrol ve sertifikasyona ilişkin yasal düzenlemeler gündeme gelmiştir. Avrupa'da önceleri her ülke kendine göre bazı düzenlemeler yapmış, daha sonra 24 Haziran 1991 tarihinde Avrupa Topluluğu içinde organik tarım faaliyetlerini düzenleyen 2092/91 sayılı yönetmelik yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.
Ülkemizde organik tarım faaliyetleri 1986 yılında Avrupa'daki gelişmelerden farklı şekilde, ithalatçı firmaların istekleri doğrultusunda, ihracata yönelik olarak başlamıştır. Önceleri ithalatçı ülkelerin bu konudaki mevzuatına uygun olarak yapılan üretim ve ihracata, 1991 yılından sonra Avrupa Topluluğunun yukarıda adı geçen Yönetmeliği doğrultusunda devam edilmiştir. Daha sonra 2092/ 91 sayılı yönetmeliğin 14 Ocak 1992 tarihinde yayımlanan 94 /92 sayılı ekinde; Avrupa Topluluğuna organik ürün ihraç edecek ülkelerin uymak zorunda olduğu hususlar ayrıntıları ile belirtilmiş ve ülkelerin kendi mevzuatlarını uygulamaya koymaları ve bu mevzuatın da dahil olduğu çeşitli teknik ve idari konuları içeren bir dosya ile Avrupa Topluluğuna başvurmaları zorunluluğu getirilmiştir.
Avrupa Topluluğu'ndaki bu gelişmelere uyum sağlamak üzere Tarım ve Köyişleri Bakanlığı çeşitli kurum ve kuruluşların işbirliği ile Yönetmelik hazırlama çalışmalarına başlamış ve "Bitkisel ve Hayvansal Ürünlerin Ekolojik Metotlarla Üretilmesine İlişkin Yönetmelik" 24.12. 1994 tarihli ve 22145 sayılı Resmi Gazete' de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu Yönetmeliğin bazı maddelerinde uygulamada rastlanılan aksaklıkları gidermek ve organik tarım faaliyetleri sırasında yapılacak kusur ve hatalara karşı uygulanacak yaptırımların da yönetmelikte yer alması için, 29.06.1995 tarihli ve 22328 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan yönetmelik ile değişiklik yapılmıştır. Daha sonra 11.07.2002 tarihli ve 24812 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik" yürürlüğe girmiştir. Organik ürünlerin üretimi, tüketimi ve denetlenmesine dair kanun tasarısı Hükümetin acil eylem planı içerisinde yer almış ve 5262 sayılı "Organik Tarım Kanunu" 03.12.2004 tarihli ve 25659 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır. Bu Kanuna gereğince hazırlanan "Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik" 10.06. 2005 tarihli ve 25841 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Organik Tarım Kanun ve Yönetmelik esaslarına göre üretilen bitkisel ve hayvansal tüm ürünler organik olarak değerlendirilir ve Yönetmelikte ayrıntıları verilen etiket ve özel organik tarım logosu ile pazarlanır.
"Avrupa Topluluğuna Organik Ürün İhraç Eden 3.Ülkeler" listesinde yer almak üzere de gerekli bilgileri içeren bir "Teknik Dosya" hazırlanarak öngörülen süre içinde Dışişleri Bakanlığı kanalıyla resmi başvuru yapılmıştır.

YÜRÜTME VE İZLEME ORGANLARI

Organik Tarım Ulusal Yönlendirme Komitesi; Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdür'ün başkanlığında TÜGEM temsilcileri, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Gümrük Müsteşarlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı, İhracatı Geliştirme Etüt Merkezi, Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü temsilcileri, TÜBİTAK, meslek kuruluşları, sivil toplum örgütleri, yetkilendirilmiş kuruluşların temsilcisi, üniversiteler ve özel sektör temsilcileri ile Komitenin toplantı gündemiyle ilgili görüşlerinin alınmasında yarar gördüğü kurum ve kuruluşların temsilcilerinden olmak üzere en az on kişiden oluşur.
Komite organik tarımın geliştirilmesi ve uygulanması ile ilgili stratejileri belirlemek üzere yılda en az bir kez toplanır ve alınan kararları tavsiye niteliğinde olmak üzere Organik Tarım Komitesine iletir.

Organik Tarım Komitesi (OTK); Komitenin oluşumu; Bakanlık, Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü, Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü, Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, Teşkilatlanma ve Destekleme Genel Müdürlüğü, Strateji Geliştirme Başkanlığı ile Dış İlişkiler ve Avrupa Topluluğu Koordinasyon Dairesi Başkanlığı tarafından görevlendirilecek temsilcilerinden, Bakan veya yetkilendireceği müsteşar veya müsteşar yardımcısının onayı ile kurulur. Yukarıda adı belirtilen kuruluşlardan en az bir üye olmak üzere komiteye alınacak üye sayısını Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü belirler. İhtiyaç duyulması halinde Teftiş Kurulu Başkanlığı ve Hukuk Müşavirliği'nden Komiteye birer üye alınabilir. Komite başkanlığı Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürü veya yetki vereceği Genel Müdür Yardımcısı veya Alternatif Tarımsal Üretim Teknikleri Daire Başkanı tarafından, Komite sekretaryası ise Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Alternatif Tarımsal Üretim Teknikleri Daire Başkanlığınca yürütülür.
Bu komite ülkedeki organik tarım faaliyetlerinin yaygınlaştırılması, geliştirilmesi, tanıtılması, takip ve kontrolünden sorumludur. Kontrol ve kuruluşlarına çalışma izni vermek ve çalışmalarını denetlemek görevleri arasındadır.
pesimist - avatarı
pesimist
Ziyaretçi
6 Mayıs 2011       Mesaj #10
pesimist - avatarı
Ziyaretçi
Organik Tarım

Organik tarım, bitki nöbetleşmesi, yeşil gübre, kompost, biyolojik zararlı kontrolünü içeren ve toprak üretkenliğini sağlamak için mekanik işlemeye dayanan; sentetik gübre ve pestisit, hormon, hayvan yem katkıları ve genetiği değiştirilmiş organizmaların kullanımını reddeden veya sınırlayan tarım yöntemidir.
1990'dan beri,organik ürün pazarı hızlı bir artış göstermiş ve 2007 yılında 46 milyar dolara ulaşmıştır. Bu talep artışı, organik üretim yapılan tarım alanlarının artışına yol açmıştır. Yaklaşık 32.2 milyon hektarda organik üretim yapılmaktadır ve toplam tarım alanlarının %0.8'ini temsil etmektedir. Ayrıca, 2007 yılında doğadan toplanan organik ürünler 30 milyon hektardan hasat edilmektedir.
Organik tarım yöntemleri birçok ülkede yasa ve kurallarla çerçevesinde yönetilmekle beraber, standartların büyük bölümü bir şemsiye organizasyonu olan 1972'de kurulan IFOAM (International Federation of Organic Agriculture Movements - Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu) tarafından oluşturulmuştur. IFOAM, organik tarımın amacını şöyle tanımlamıştır:
« "Organik tarım toprakların, ekosistemin ve insanların sağlığının sürdürülmesini sağlayan bir üretim sistemidir. Olumsuz etkilere yol açan girdilerin kullanımına karşı ekolojik süreç, biyoçeşitlilik ve bölgesel koşullara adapte olmuş döngüye dayanmaktadır. Organik tarımın hedefi gelenek, yenilik ve bilimi birleştirerek paylaştığımız çevreye faydada bulunmak ve adil ilişkilerle yaşamın içinde yer alan herkes için iyi bir hayat sağlamaktır." »

Organik Tarımın Özellikleri

Bu yöntemde kimyasal gübre, ilaçlama, hormon gibi dış etkenler kullanılmaz. Tamamen atalarımızın doğal üretim yöntemlerinin günümüz agronomik bilgiler ışığında yapılmasıdır. Ekolojik (organik) üretim yapan bir çiftçi, uluslararası bir denetleme şirketi tarafından verilen sertifikayı almak zorundadır. Bu sertifikayı alabilmesi için ürünlerini gerekli koşullarda üretmelidir. Gerekli koşullar sağlandığında bu denetçi firmalar ürünü denetleyerek sertifika verirler. "Ekolojik tarım" ismi üzerinde önemli anlaşmazlıklar vardır. Bu yöntem ile üretilen ürünlerin ekolojik kelimesi ile bir bağı olmaması sebebiyle "Organik tarım" daha doğru bir isim olarak kabul edilmektedir.
"Iğdır Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hüseyin Zengin, tarım ilaçlarının yoğun ve bilinçsiz bir şekilde kullanımı sonucunda gıdalarda, toprak, su ve havada ilacın kendisi ya da dönüşüm ürünlerinin kalabildiğini söyledi. Bunun sonucu ilaçların hedef olmayan diğer organizmalar ve insanlar üzerinde olumsuz etkileri görüldüğünü ifade eden Zengin, Tarım ilaçlarının bazıları toksikolojik açıdan bir zarar oluşturmazken, bazılarının kanserojen, sinir sistemini etkileyici ve hatta mutasyon oluşturucu etkileri saptanmıştır dedi."

Şehirlerde Organik Tarım

Bir bahçesi olmanın en önemli zorluklarından birisi, çok pahalı olan arazi ve altyapı harcamalarıdır. Bugün, şehre yakın bir araziyi elde ettiğinizi varsaysak bile, buraya elektrik, su, yol, güvenliği sağlayacak çit, bekçi, bakıcı masrafları gibi harcamalar oldukça büyük bir hacim tutabilir.
Bu harcamalardan uzaklaşabilmek için kiralık hobi bahçeleri kullanılabilir. Hobi bahçeleri öncelikle “toprakla, bahçe ile uğraşmak” zevkini oldukça ekonomik seviyelere indirmektedir. Traktörün çalıştırdığı rotavatörle hazırlanmış, yanına su getirilmiş, drenaj çalışması yapılmış, bekçiler tarafından korunan bahçeler, katılımcıların bir çok yükünü almaktadır.
Bölgede doğal tarım uygulamaları yapılıyor olması, yani zirai ilaç ve kimyasal gübre ve hormon kullanılmaması, bahçe sahiplerine zehirsiz sebze ve bitkiler üretebilmeleri için olanak sağlar. Bu çok önemli bir konudur. Bahçe sahipleri, bahçelerinden, 2-3 haneye yetecek domates, biber, fasulye, brokoli, kabak, havuç, turp, maydanoz, roka, lavanta, adaçayı vb. elde edebilirler. Özellikle bebek sahibi ailelerin bunlara dikkat etmesi önerilir.Hamilelerin kesinlikle hormonlu yemesi sakıncalıdır.

Kaynak:vikipedi

Benzer Konular

19 Aralık 2013 / Misafir Soru-Cevap
17 Kasım 2007 / Misafir Ziraat
17 Kasım 2007 / Misafir Ziraat
1 Kasım 2011 / Misafir Soru-Cevap
5 Kasım 2012 / Misafir Soru-Cevap