Arama

Kürk Hayvancılığı

Güncelleme: 21 Kasım 2007 Gösterim: 8.089 Cevap: 1
H€L€N - avatarı
H€L€N
Ziyaretçi
17 Kasım 2007       Mesaj #1
H€L€N - avatarı
Ziyaretçi
Kürk hayvanı üretimi, kürk elde etmek amacıyla yapılan bir hayvancılık dalıdır. Doğal dengeyi bozuyor gibi görünen bu hayvancılık dalı, doğal dengenin, özellikle doğal hayvan populasyonunun korunmasında önemli bir fonksiyon üstlenmektedir. Kürk giyme veya kullanma isteklerinin önlenememesi nedeniyle artan talebe cevap verebilmek için, avlanarak elde edilen postlardan kürk yapılmaktadır. Kürk yapımında, kurşun deliği olan postlar kalitesiz olduğundan , avlanma yönteminde tuzak veya ilaç kullanımı önerilmektedir. Bilindiği gibi doğada bu yöntemle , kürk hayvanı dışındaki hayvanlar da aynı derecede yakalanma şansına sahiptirler. Bu olay da, hem doğadaki hayvanların doğal dengesi bozulmakta, hem de doğada bulunan yemlerle dengesiz beslenen hayvanlardan elde edilen postlardan yapılan kalitesiz kürkler piyasaya sürülmektedir.

Sponsorlu Bağlantılar
Et elde etmek amacıyla yapılan hayvancılık gibi, kürk elde etmek amacıyla , hayvanı dengeli besleyerek , uygun barınaklarda , kontrollü ve talebe göre sınırlı düzeyde yapılan kürk hayvancılığı ;kürk hayvanını ve doğal dengeyi korumak, çevre kirliliğini önlemek, kaliteli ürün pazarlamayı teşvik etmek bakımından geliştirilmesi gereken bir hayvancılık dalıdır. Bu görüşle; ülke ekonomisi, iklim ve doğal koşullar ile arz-talep durumu dikkate alınarak, kürk hayvanı üretiminde; şinşilla, tavşan, mink, tilki ve Karagül koyunu üretimi esas alınmıştır.
2.YAKIN GEÇMİŞTEKİ GELİŞMELER VE MEVCUT DURUM
2.1. Üretim
2.1.1 Üretim
Şinşilla

Dünyada en kaliteli kürk elde edilen posta sahip olan, güney Amerika menşeli şinşillanın Türkiye’de üretimi 8-10 yıl gibi oldukça yenidir. Almanya ve Fransa’dan, Batı ve Orta Anadolu’ya getirilen ve oradan da ülkemizin değişik yörelerine yayılan bu hayvanın üretimi, daha ziyade sözleşmeli yetiştiricilik şeklinde yapılmaktadır. Günümüzde, Or-Köy’ün uygulama projeleri de dahil olmak üzere orman köylerinde, toprağa bağlı olmadan, şinşilla yetiştiriciliği yapan 500 kadar işletme vardır.

Şinşilla, gebelik süresi 111-128 gün olan, yılda iki kez doğum yapan ve her bir doğumda ortalama 3-4 yavru veren kemirgen bir hayvandır.

Şinşilla yetiştiriciliği, Türkiye2nin her bölgesinde, aile işletmeleri ve bunların bağlı oldukları distribütör şirketler ve kişiler tarafından yapılmaktadır. 4 dişi ve 1 erkek şinşilladan oluşan bir aile, 45x170 cm ( 7 650 ) cm2 ) alan ile 45 cm yüksekliği olan özel bölmeli kafeslerde yetiştirilmektedir. Şinşillanın ilk damızlıkta kullanılma yaşı 8-9 ay olup, damızlıkta kalma süresi 10-15 yıldır.

Tavşan

Daha çok deney hayvanı olarak ve eti için yetiştirilen tavşan; genel olarak çabuk büyüyen, hızlı üreyen ve insanlar tarafından tüketilmeyen bikisel artıkları, kaliteli beyaz ete dönüştüren bir hayvandır. Ayrıca bakımının kolay olması, küçük alanlarda yoğun olarak üretilmesi, her yaştan işgücünün değerlendirilebildiği bir hayvancılık kolu olması, üretimin entansif koşullarda yapılabilmesinin yanında aile işletmeciliğine de çok uygun olması gibi nedenlerle son yıllarda tüm dünyada ve ülkemizde tavşan üretim çalışmaları yoğunluk kazanmıştır.

Genellikle her ırk tavşanın etinden ve postundan yararlanıldığı halde, kürk yapımı için en kaliteli post Rex ve Saten tavşanlarından elde edilmektedir. Post amaçlı yetiştirilen tavşanlar en az 6-8 aylık yaşta kesilmekte, yününden yararlanılan Ankara ( Angora ) tavşanından yılda 1 kg yün elde edilmektedir. Dünya piyasalarında çok aranılan Angora yünü; ince, yumuşak, hafif, ısı tutma kapasitesi koyun yününün 2 katı olan bir yündür.

Kapalı, iyi yalıtılmış, yeterli büyüklükte, hava akımı olmayan , aydınlık, iyi havalandırılabilen kümeslerde tavşan yetiştiriciliği, Türkiye’de, bütün kürk hayvanlarında olduğu gibi çok sıcak bölgelerin dışında tüm bölgelerde yapılabilir. Günümüzde, özellikle Beyaz Yeni Zelanda tavşanı, et ve deney amaçlı yetiştirilmektedir.

Ankara tavşanının yünü, Türkiye’ye, dünya tavşan yünü üretimdeki payı % 90 olan Çin’den getirilmektedir. Almanya ve Fransa’da, özellikle damızlık tavşan üretimi yapılmaktadır. Ankara tavşanının yıllık yün verimi, yapılan ıslah çalışmaları sonucunda ortalama 1 kg’a yükselmiştir. Yün verimi dişilerde 800-1750 g, erkeklerde 600-1450 g arası değişmektedir.

Mink

Mink, kesim hane ve kuluçkahane artıklarını değerlendirebilen bir hayvan olup; et, yumurta, balık, sakatat vb.. nine mikserden geçirildikten sonra hazırlanan yem karmaları ile beslenirler. Yem karmalarına giren taze yem hammaddelerinin çeşidi ve biçimi ile hammaddelere ve yem karmalarına uygulanan depolama vb. işlemler yönünden diğer hayvanlardan farklılık gösterir.

Mink, genel olarak soğuk iklim hayvanı olup, vücut uzunluğu 50 cm, kuyruk uzunluğu 15 cm’dir. Dişi mink ortalama 1.5 kg, erkek mink 2.5 kg ağırlığındadır. Yılda bir doğum yapar ve bir doğumda ortalama 5-6 yavru verir. Şubatın son haftası ile mart ayının ilk haftası içerisinde kızgınlık gösterir. Dört dişi için bir erkek yeterlidir. Gebelik süresi 36-72 gün arasında değişir. Postu 9-10 aylık yaşta alınır. Damızlıkta tutulma süresi 4-5 yıldır.

Mink eti, rende ring sisteminde et-kemik unu haline getirilip diğer hayvanların yemlerine karıştırılmakta, deri işleme esnasında çıkan mink yağları, rafine edilerek kozmetik sanayinde hammadde olarak kullanılmaktadır.

Mink postu üretiminde Danimarka dünyada birinci sırada yer alır. Bunda; kürk işleme tekniğinin gelişmiş olması, pazarlama olanaklarının çok iyi olması, nakliyenin yok denecek kadar az olması, yem yem hammaddelerinin kolay temin edilmesi ve depolama olanaklarının iyi olması, Avrupa’nın bir çok yerinde kurulan kürk borsaları ve fuarlarına katılmaları, bu işle uğraşanların zaman zaman bir araya gelip sorunlarını birlikte tartışmaları, önemli rol oynamaktadır.

Tilki

Tilki, her türlü kesim hane ve kuluçkahane artıklarını ve minkin tüketemediği kurumuş artık yemleri bile iyi değerlendirmesi nedeniyle, mink yetiştiren işletmelere yakın yerlerde yetiştirilmesi daha ekonomik olan bir hayvandır.

Tilki, her iklim kuşağında yaşayabilir. Genel olarak yavru verimi yüksek, yavrunun sütten kesim ağırlığı fazladır. Hızlı ve devamlı büyüyen bir hayvan olup, genellikle boyu 75-100 cm. kuyruk uzunluğu 30-40 cm’dir. Çok çeşitli renk ve varyeteleri vardır.

Tilki yılda bir doğum yapar. Mavi tikinin üreme dönemi, ocak ayının ortalarından nisan ayının başına kadar ki dönem olup, gümüşi tilkinin ise, Şubatın 2. haftasıdır. Tilkinin cinsel olgunluk yaşı 10 ay, gebelik süresi 52 gündür. Doğum, Nisan-Mayıs aylarına rastlar. Bir doğumda gümüşü tilki ortalama 4-5, mavi tilki 7-10 yavru verir. Eylül ayına kadar, yavrular anayla birlikte kalırlar. 8 haftalık yavru, eğer 1.8 kg ise sütten kesilip ayrı kafese alınır. Kızgınlık dönemi Ocak-Nisan arasıdır ve bu dönemde bir erkek bir dişi, aynı kafese konur. Hayvan 7 aylık olunca, gelişmiş tilki ağırlığına ulaşır ve 9-10 aylık çağda (Kasım-Aralık ayları) postu alınır. Tilki 9-10 yıl döl verir. Haziranın ilk günlerinden Ağustosa kadar tüy döker.

Ülkemizde tilki yetiştiriciliği çok az düzeyde olup, pazara intikal eden tilki postları, genellikle Doğu Anadolu bölgesinde yabani halde yaşayan av hayvanlarından elde edilmektedir. Bu postların kaliteli olanları yurt dışına satılmakta, diğerleri ise ülke içerisinde kürk imal edilerek pazarlamaktadır. Ülkemizde av hayvanı olan tilkiden elde edilen postun sayısı kesin olarak bilinmemekle beraber, doğadaki tilki sayısının yıldan yıla azaldığı, hatta neslinin tükenmekte olduğu bir gerçektir.

Mink ve tilki yetiştiriciliği, hava akımı olmayan, açık arazide sundurma tipli barınaklarda, özellikle serin bölgelerde yapılmalıdır.
2.1.2. Üretim Tesisleri

Şinşilla yetiştiriciliği için havalandırılabilen, güneş ışığını doğrudan almayan, doğal aydınlık (güneş görebilen ), rutubeti fazla olmayan bir oda yeterlidir. Bu görüşle, Türkiye’de üreticiler, genellikle evin küçük bir odasını, bodrum veya garaj gibi evin dışındaki mekanları, havalandırma ilavesi yaparak, bu amaçla kullanmaktadırlar. Ancak bu alanlarda hava akımının olmamasına ve fare gibi kemirgenlerin girmemesine dikkat edilmelidir. Mink ve tilki yetiştiriciliği, sundurma altına yerleştirilen kafeslerde; tavşan yetiştiriciliği, kapalı mekanlarda kafes içinde veya serbest olarak yapılmaktadır.

2.1.3. Üretim Teknolojisi
Şinşilla

Ülkemizde, özellikle besleme ve sağlıkla ilgili uygulamalar yapılmaktadır. Üreticiler, maliyetin artmaması amacıyla, hayvanların dövize endeksli rutin gereksinimi olan uygun yem, kum, taş, ot gibi maddeleri kullanmaktan kaçınmaktadırlar. Bunları niteliksizlerini kullanarak verim ve kaliteyi düşürmektedirler. Ayrıca, yeni aileler oluşturmak için dişi ve erkek hayvanların pedigri kartlarına dikkat etmemekte, rasgele hayvanları, hatta kardeş hayvanları bile çiftleştirmektedirler. Bu gibi uygulamaların mutlaka önlenmesi gereklidir.

Tavşan

Damızlık üniteler ile üretim üniteleri birbirinden ayrılmakla beraber, pazar sıkıntısı nedeniyle, tavşancılık Türkiye’de gerektiği gibi gelişmemiştir. Tavukçuluk Araştırma Enstitüsü’nde et ve yün üretim amaçlı tavşan yetiştiriciliği yapılmakta, üniversitelerde ve araştırma merkezlerinde laboratuvar hayvanı olarak kullanılmaktadır. Sekiz aylık yaştaki tavşanlardan alınan postlardan kürk elde edilebildiği halde, kaliteli kürk, aynı yaştaki Rex ve Saten tavşanlarından elde edilen postlardan yapılmaktadır.
Mink-Tilki

Kesif yeme ilave olarak kullanılan taze et, balık, kuluçkahane artıklarının karışımlarından hazırlanan yem karmaları ile beslenmektedirler. Üretim sonunda 9-10 aylık yaşa gelen mink ve tilkilerden post alınmakta, postlar işlendikten yani tabaklandıktan ve aprelendikten sonra kürk yapımında kullanılmaktadır.

2.1.4.Verim ve Üretim Miktarı

Şinşilla

Ülkemizde, ortalama hayvan başına 2-3 yavru verimine ulaşılmaktadır. Ancak bakım ve besleme, sağlık, post çıkarma ve tabaklama-apreleme uygulamalarındaki hatalardan dolayı, postlar niteliksiz, dünya standartlarına ve kürk borsalarına uygun değildir.

Tavşan

Günümüzde, ülkemizde et ve deney hayvanı olarak tavşan yetiştirilmektedir. Son yıllarda yün amaçlı olarak Ankara tavşanı üretimine yönelik çalışmalar ağırlık kazanmıştır. Ankara Tavukçuluk Araştırma Enstitüsü ve Erciyes Üniversitesi Veteriner Fakültesi, TÜBİTAK desteğiyle ortak çalışmalar yapmaktadırlar.

2.2. Dış Ticaret Durumu

Mink, tavşan, tilki, astragan ve su samuruna ait 1996-1999 yılları arasındaki ithalat ve ihracat değerleri Tablo 1’de verilmiştir.
Şinşilla

Şinşilla postlarının ham post olarak satılabilirliği, belli kaliteye ulaşılması koşuluyla yüksektir. Özel firmalar tarafından, damızlık ve yavru şinşilla ithal edilmekte, ham post ihracatı yapılmaktadır. Ancak doğru sayısal değerlendirme yapabilecek verilere ulaşılamamıştır.
Mink-Tilki

Post ve kürk ithalatı yapılmaktadır. Rakamsal değerlendirme yapılamamıştır.

2.3. Stok Durumu

Özellikle şinşilla yetiştiriciliğinde, sadece özel firmalarla, bu firmaların denetimindeki üreticilerin elinde bulunan hayvanlar bilinmektedir. Bu durumda bir stoktan bahsetmek mümkün değildir. Mink, tilki ve tavşan yetiştiriciliğinde stok yoktur.

2.4. Yurtiçi Tüketim

Şinşilla, astragan, mink, tilki ve tavşan kürklerinin yurtiçi tüketimine ait resmi kayıtlar bulunmamaktadır. Tavşan ayrıca, laboratuvar ve et hayvanı olarak da değerlendirilmektedir.
2.5. Fiyatlar

Sinşilla ile ilgili fiyatların oluşmasında, yani hayvan ve malzeme ithalatı ile post ve kürk ihracatında yurtdışı firmaların ve borsaların etkisi vardır. Post satışlarında açık artırma sistemi uygulanmaktadır. Hayvan alım fiyatları, alınan hayvanların kalitesine, cinsiyetine ve satıcı firmaya bağlı olarak değişmekte, malzemelerin fiyatları ise üretici ülkenin belirlediği fiyata, nakliye, vergi vs. eklenerek döviz endeksli olarak oluşmaktadır. Mink ve tilki kürkünün fiyatı arz-talep doğrultusunda yurtdışı piyasalarda belirlenmektedir. Tavşanda fiyat, üreticiler tarafından yem ve bakım masrafı dikkate alınarak, değişen miktarlarda belirlenmektedir.

2.6. İstihdam

Şinşilla yetiştiriciliği genellikle bir yan gelir kaynağı olup, konuyla ilgilenen ailelerde özel bir istihdam yaratmamaktadır. Ancak özellikle orman köylüleri gibi toprağa bağlı yetiştiricilik yapılamayan köylerde gelire katkı sağlayabilecek niteliktedir. Orman Bakanlığınca istihdam yaratmak amacıyla 1997-1998 yıllarında 8’er aile olmak üzere toplam 16 aileye kredi verilmiştir. Mink, tilki, tavşan yetiştiriciliğindeki istihdam alanı bulunmaktadır.
2.7. Sektörde Eğitim

Konu ile ilgili eğitim veren özel bir program yoktur. Ancak distribütör şirketler özel yetiştiricilerine gerekli bilgiyi vermektedirler. Ayrıca ziraat ve veteriner fakültelerinde lisans ve lisansüstü öğretimde kürk hayvanlarıyla ilgili çeşitli dersler açılmakta, bilgiler verilmektedir.

2.8. Sektördeki Kuruluşlar ve Sektöre Sağlanan Destekler

Kürk hayvanı yetiştiriciliğinde, bazı kamu kuruluşları ( Or-Köy, Sosyal Yardımlaşma Fonu, Ziraat Bankası ) kredi vermekte, özel kuruluşlar daha çok şinşilla üretiminde distribütörlük yapmaktadırlar. Birlik veya dernekler henüz oluşmamıştır.

2.9. Pazarlama Faaliyetleri ve Altyapısı

Şinşilla postlarının pazarlanmasında, diğer bütün kürk hayvanlarına ait postların pazarlanmasında olduğu gibi; post işleme tekniği gelişmediği için sorunlar vardır. Borsaya sunulan postların, kalite düşüklüğü nedeniyle satış şansı azalmaktadır. Ancak tekniğine uygun bir biçimde kaliteli post üretildiği takdirde, dünya piyasalarında yüksek fiyatla satılabilmektedir. Mink, tilki ile tavşan postları için dünya pazarı açıktır, ancak kaliteli üretim yapıldığı takdirde bu ürünlerin satışı mümkündür.
2.10. Sektörde Araştırma Faaliyetleri ve Altyapısı

çeşitli üniversitelerin ziraat ve veteriner fakültelerinde, tavşan, şinşilla ve mink ile yapılmış olan ve devam eden bilimsel çalışmalar vardır. Ankara Tavşanı üretimini geliştirmeye yönelik olarak, Ankara Tavukçuluk Araştırma Enstitüsü ile Erciyes Üniversitesi Veteriner Fakültesi tarafından destekli çalışmalar yapılmaktadır.

2.11. Diğer Sektör İle İlişki

Kürk hayvanlarının Türkiye’de sağlık, turizm ya da çevre gibi konularla pek etkileşimi yoktur ve özellikle şinşillanın yerli hayvan olmaması nedeniyle neslinin tükenme riski de söz konusu değildir. Kapalı alanda kokusuz ve gürültüsüz yetiştirilebildiği için çevreye bir olumsuzluk yansıtmamaktadır. Kürk hayvanlarından çeşitli turistik eşya yapılarak, tavşan eti lokantalarda değerlendirilerek, turizmi olumlu yönde etkileyebilmektedir. Yem sektörü ile doğrudan ilişkileri vardır.

Damızlık sağlanması nedeniyle uluslar arası şirketlerle; yem hammaddelerinin ve karma yemin sağlanması yönünde yem sektörü ile; kafes ve diğer üretim araç-gereçler yönünden çeşitli endüstri dalları ile; hastalık ve üretim hijyeni yönünden ilaç sektörü ve sağlık kuruluşlar ile; post işleme ve tabaklama yönünden dericilik ve kürk değerlendirme endüstri sektörü ile; ürün pazarlanması yönünden, ihracatçı kuruluşlarla; bu sahada çalışacak bakıcı ve teknik elemanların yetiştirilmesi yönünden eğitim kuruluşları ile ve üretimin geliştirilmesine yönelik araştırmalar açısından üniversitelerle ilişki içindedir.

3. MEVCUT DURUM VE YAKIN GEÇMİŞTEKİ GELİŞMELER

Minkin şu anda mevcut damızlık kapasitesi ve sektörde yıllık üretimi üreticiler tarafından gizli tutulduğundan, rakamsal bir değerlendirme yapılamamaktadır. Ancak yakın geçmişte yapılan bazı girişimler, yetiştirme tekniğine uygun yapılmadığından ve Köy-Tür örneğinde olduğu gibi sözleşmeli çalışma sistemine uygun olmadığından, mink üretimi gelişememiş ve sistem kapatılmıştır.

Ülkemizde, 671 bin ton tavuk eti üretiminden elde edilecek 245 bin ton artığı yedirmek suretiyle 2 600 000 adet post üretmek mümkündür. Bunların yanında balık ve balık artıkları ile büyükbaş kesim hane artıkları da değerlendirildiğinde, bu rakam % 15-20 dolayında artırılabilir.

Avrupa ve Amerika’da tilkinin ticari olarak yetiştirilmesi minkten daha önce başlamıştır. Özellikle gümüşi ve mavi tilki oldukça önem kazanmıştır. Ülkemizde tilki postundan yapılan kürk , avcılık ve mink çiftliklerinin yanında yapılan yetiştiricilik ürünleri olup, üreticiden rakamsal değerlendirme yapılabilecek bilgi alınamamıştır.

Türkiye’de şinşilla yetiştiriciliği küçük çapta başlatılmış olmasına rağmen asıl gelişimi 1992 yılının ikinci yarısına rastlamaktadır. Günümüzde bazı Alman ve Fransız firmalarının Türkiye’de kurduğu ana bayilikler yoluyla, özellikle İzmir, İzmit, Çankırı, Denizli, Kastamonu, Ankara ve Antalya dolaylarında 500’e yakın işletmede özel üretim yapılmaktadır. Şinşilla üretimini sağlayan özel sektöre ait bayiler, her biri 4 dişi 1 erkekten oluşan damızlık aileler ithal ederek, küçük işletmelere dağıtmaktadırlar. Kamu sektöründe mink, tilki ve şinşilla üretimi yapan ve araştırma çalışmalarını sürdüren üniversitelerin dışında hiçbir kuruluş yoktur. Tavşan üretiminde tek kuruluş, 300 dişi anaç kapasiteye sahip Ankara Tavukçuluk Araştırma Enstitüsü’dür. Türkiye’de tavşancılık konusunda üretim ve tüketime ilişkin istatistiksel değerlendirme yapılmadığı için özel kuruluşlara ait üretim miktarı bilinmemektedir. Entansif üretim yapan birkaç özel işletmenin dışında Türkiye’de tavşancılık, küçük aile işletmeleri şeklinde yapılmaktadır.

DEĞERLENDİRME VE ALINMASI ÖNGÖRÜLEN TEDBİRLER

· Halen diğer hayvancılık alanlarında verilmekte olan kontrollü zirai kredilerin miktarının artırılması ve öz kaynak kredi paylarının 70:30 yerine 50:50 şeklinde düzenlenmesi uygun olacaktır.

· Kredi verilmeden önce bu tür faaliyetlerin öncelikle nerelerde yapılması gerektiği tespit edilmeli; bu bölgelerde tüketilecek hayvansal yem kaynaklarının ( kesim hane ve balık artıkları gibi ) kolaylıkla bulunabileceği yerlerde, işletmeler, yem yapımı için tesisler ve işleme üniteleri kurulmalıdır. Bunlara, bu konuda eğitim almış uzman kişilerin denetimi altında teşvik kredileri ve zirai krediler verilmelidir.

· Kürk hayvancılığı için en büyük sorunu oluşturan kürk işleme sanayi geliştirilmesi, üretim ve değerlendirme konularında deneyimli bir teknik denetleme kurulu oluşturulmalı; üretimde alt yapının ( bina, kafes, araç-gereç vb. ) kurulmasından damızlık ithaline ve elde edilen ürünün son işlemlerinden ( post çıkarma, kürk işleme vb. ) pazarlanmasına kadar tüm üretim halkaları bu kurulca denetlenmeli; bunun yanında, yurtiçinde işleme teknikleri geliştirilinceye kadar gümrük vergisi düşürülmeli veya başka kontrol edici bir düzenleme getirilmelidir.

· Ülkemizde bu alanda kullanılacak aşı ve ilaç üretimi olmadığından bunların ithalinde kolaylıklar sağlanmalıdır.

· Bakım ve besleme, sağlık, ürünlerin işlenmesi ve pazarlanması ile sermaye gibi konuların daha kolay çözümü için entegre üretim özendirilmelidir.

· Gazete, TV yayın organları ve TEMA vakfı gibi kuruluşlardan yararlanılarak kürk hayvanlarını tanıtan programlar yapılmalı, bu hayvanların bakım ve beslenmesi konularında halk aydınlatılmalıdır.

· İlgili kuruluşlar yurtdışındaki yayınlara üye olmalı, çiftçiye haber ve eğitim amaçlayan dergi ve broşür dağıtılmalıdır.

· Kürk hayvanlarının bakım ve beslenmesi ile post işleme tekniği konularında elemanların uygulamalı eğitimi için yurtdışı eğitim bursları verilmeli; eğitim ve araştırma ünitelerinde belirli dönemlerde eğitim programları yapılmalıdır.

· Özellikle tavşan eti tüketim alışkanlığı kazandırılmalı, postundan çeşitli aksesuar ve oyuncak yapılabileceğine dair tanıtım programları düzenlenmelidir.

· Kürk hayvanlarının hastalıklarını teşhiş ve kontrol laboratuarları kurulmalı ve bu konuda çalışacak uzman veteriner hekim sayısı artırılmalıdır.

· Verimliliği artırmak ve çeşitli konularda yetiştiricinin sorunlarına çözüm getirmek amacıyla, araştırma faaliyetinde bulunan kürk hayvancılığı birimleri kurulmalıdır.

· Kürk hayvanı yetiştiricileri eğitim üniteleri ve araştırma istasyonları işbirliği yapmalıdır.

· Üniversite, Bakanlık, yetiştirici ve pazarlayıcı temsilcilerinden oluşan danışma kurulu daha etkin kılınmalı ve kurulun yılda en az bir kez toplanması sağlanmalıdır.

· Kürk hayvanı yetiştiricilerinin örgütlenmesi teşvik edilmelidir.

· Damızlık hayvan ve materyal ithalinde bürokratik işlemler, yetiştiricilikte sorunlara yol açmayacak biçimde, azaltılmalıdır.

Tiglon - avatarı
Tiglon
Ziyaretçi
21 Kasım 2007       Mesaj #2
Tiglon - avatarı
Ziyaretçi
Uzun tüyleri ile Ankara Kedisi ve Ankara Keçisini andıran Ankara Tavşanının Anavatanı Türkiye/Ankara olduğu bilinmektedir. Değişik kaynaklara göre, 1700 lü yıllarda Fransa Kraliçesine hediye olarak gönderildiği, Nachtsheim’e göre ise 1723 yılında Karadeniz kıyısından Fransa ve oradan da İngiltere’ye götürülerek ıslah edildiği belirtilmektedir.
Ankara Tavşanı, yıllardan sonra Anavatanı’na Kırşehir’li bir gurbetçi sayesinde dönmüştür. Adının “Ankara Tavşanı” olmasından etkilendiği için Almanya’dan kesin dönüş yaparken yanında getirdiği Ankara Tavşanları ilk damızlık çekirdekleri oluşturmuştur. Bundan sonra Ankara Tavukçuluk Araştırma Enstitüsü Müdürlüğünde, TÜBİTAK destekli proje için Fransa’dan 62 adet Ankara Tavşanı getirilmiştir
Sponsorlu Bağlantılar

Ankara tavsaninin Ingiliz, Rus, Fransiz, Satin, Alman, Giant, Çin, Tanghang Ankara tavsani gibi birkaç lokal tipi vardir. Fransiz ve Satin Ankara tavsanlari ile Alman ve Giant Ankara tavsanlari birbirlerine benzer özellikler gösterir. Ingiliz Ankara tavsani en küçük yapida ve en ince elyaf yapisina sahip tiptir. Giant ve Tanghang Ankara tavsanlari en iri yapida olan tiplerdir.

Ayrica Ankara tavsaninin 12 degisik rengi mevcuttur, ama en çok tercih edileni albino olan beyaz Ankara tavsanidir. Diger renkler içinde en önemlileri siyah, mavi, sari, gri, kahverengi, sinsilla ve sincap renginde olanlardir. Beyaz olanlarin tüyleri sik, ipek gibi ince ve uzundur.

Disilerde canli agirlik erkeklerden daha fazladir. Entansif bakim kosullarinda Ankara tavsanlarinda ortalama ticari ömür dört yil kadardir.

Vücut agirligina bagli olarak Ankara tavsanindan yilda elde edilen yün miktari, koyunun bir kg canli agirligina karsilik alinabilen yünün yaklasik dört kati kadardir (bir kg canli agirlik basina koyundan 50 – 70 g yün alinirken, tavsandan 200 – 250 gr. yün elde edilmektedir). Tavsan yününün ortalama % 98 saf yün orani göz önüne alinacak olursa, yün üretiminde koyundan 7 – 8 kat üstün oldugu açikça görülmektedir.

Ankara tavsani yetistiriciliginde et, gübre, deri gibi yan ürünler de isletmeye önemli bir ekonomik gelir saglamaktadir. Eti yenen hayvanlar içinde sellülozca zengin olan ve kolay sindirilemeyen yemleri en iyi degerlendiren hayvan tavsandir. Yedigi yemleri ete dönüstürme orani çok yüksektir. Tavsan eti proteince zengin, yag, kolesterol ve kalori orani çok düsüktür. Kolesterol miktari dana ve koyun etinde 71 mg/100 g, tavuk etinde 98 mg/100 g olmasina karsin, bu oran tavsan etinde 65 mg/100 g kadardir. Et üretimi için genellikle üç aylik tavsanlarin kesilmeleri önerilmektedir. Ayrica tavsan eti oldukça lezzetli bir ettir. Özellikle Ankara tavsani kafeste yetistirildigi için eti diger tavsanlara göre daha yumusaktir. Tavsan eti çabuk piser ve hazmi kolay oldugu için özellikle yaslilara ve damar sertligi olan hastalara tavsiye edilebilecek bir yiyecektir. Kalorisi düsük oldugundan, sismanlatmadigi için bir rejim yemegi olarak tüketilmektedir. Tavsan eti, restoranlar, salam ve sosis üreten isletmeler, kedi ve köpek mamasi yapan kisiler tarafindan talep edilmektedir.

Tavsan gübresinin azot, fosforik asit ve potasyum orani yüksek oldugu için çiçek ve sebze yetistiriciligi için çok uygun bir gübredir. Tavsan gübresi bitki ve çimenleri yakmaz, kolayca topraga karisir. Gübre ya taze veya çesitli islemlerden geçirilerek, özelligini kaybetmeyip uzun süre kullanilabilen bir ürün haline getirilip, satisa sunulabilir.

Tavsan derisi, ayakkabi, terlik, oyuncak, eldiven, sapka ve güderi yapiminda kullanilmaktadir. Ayrica, iyi yolunmus tavsan derilerinden tutkal yapiminda da yararlanilmaktadir. Tavsan derisi degeri düsük olsa da kürk olarak kullanilabilir. Ancak, Ankara tavsani postu kürkçülükte kullanilmamaktadir.

Bunun disinda, tavsan kanindan yem ve ilaç sanayisinde, tavsan beyni ve bazi dokularindan, ilaç hazirlanmasi amaciyla ilaç sanayisinde yararlanilmaktadir. Tüm dünyada oldugu gibi ülkemizde de tavsan kuyrugu ve arka bacaginin nazara ve sansa iyi geldigi düsüncesiyle, bu ürünler hediyelik esya olarak kullanilmaktadir


Canli agirlik (kg)
3.5 – 4
Dogum agirligi (g)
47 – 55
Cinsel olgunluk yasi (ay)
3-5
Çiftlesme olgunlugu yasi (ay)
5-7
Çiftlesme olgunlugu agirligi (kg)
2.35
Gebelik Süresi (gün)
28-33
Bir dogumda dogan yavru sayisi (ort.)
5-6
Sütten kesilen yavru sayisi
3
Sütten kesilen yavru orani (%)
70-82
Sütten kesme yasi (hafta)
4-6
Sütten kesim agirligi (g)
566-644
Kirkimin Baslama Yasi (ay)
3
Yetiskinlerde Yillik Yün verimi

Disi tavsanda (g)
1000
Erkek tavsanda (g)
700-800
Kastre edilmis erkekte (g)
900
cm2’de elyaf sayisi
15.000
Elyaf uzunlugu (cm)
10-15
Elyaf Çapi

Disi (mikrometre)
12
Erkek (mikrometre)
11
Yünün özgül agirligi (g / cm3 )
1.15-1.18
Kemp elyaf orani
2
Yün kalitesi oranlari
erkek
disi
6 cm'nin üstünde (%)
65
75
6 cm'ye kadar (%)
27
20
Keçelesmis Yün (%)
8
5


Ankara tavşanlarından elde edilen yüne ‘Ankara tavşanı yünü’ veya kısaca ‘Angora yünü’ adı verilir. Angora’nın uluslararası standartlar organizasyonundaki (ISO) sembolü WA’dır. Diğer tavşanların kıllarının sembolü ise HK’dır. W (Wool), tekstil endüstrisinde kullanılan kaliteli elyafı ifade etmekte olup, bunun tersi H (Hair) ile gösterilir ve sıradan kılları ifade eder. A (Angora) Ankara tavşanının, M (Moher) ise Ankara keçisinin elyafı olan tiftiği belirtmekte kullanılır. K (Kaninchen) ise tavşanı ifade eder. Ankara keçisinin yünü tiftiğin uluslararası sembolü WM’dir.

Ankara tavşanı, diğer hayvanlardan (koyun, keçi, lama, alpaca, deve v.s.) elde edilen yünlere nazaran en uzun ve en beyaz yünü üreten tek hayvandır. Angora, oldukça yumuşak ve hafif bir yündür. Angora yününden yapılmış giysiler vücutta allerjik reaksiyon oluşturmaz ve kılların iç kısmı medullalı olduğu için bu giysiler vücudun hava almasını engellemez. Bu özelliği nedeniyle Angora yünü, koyun yününden 7 – 8 kat daha fazla ısı vermesine karşın, vücutta terlemeye sebep olmaz. Angora giysiler özellikle çocuk giysisi olarak kullanılmaktadır. Çünkü çocuk giysileri ağır olmamalı, yüksek ısı vermeli, terletmemeli ve allerjik reaksiyon oluşturmamalıdır. Bütün bu özellikleri sadece Angora giysilerde bulmak mümkündür. Bunun dışında angora giysileri (şapka, kumaş, kazak, battaniye, atkı, şal, eldiven, saç bantı, iç çamaşırı), yetişkin insanlar tarafından da her zaman tercih edilen pahalı giysilerdir
Angora yünü, kuvvetli elektromanyetik özelliğinden dolayı özellikle romatizmal hastalıklarda, siyatik ve eklem ağrıları şikayetlerinde, dolaşım bozukluğu olanlarda, böbrek rahatsızlıklarında kullanılan termal giysilerin yapımında tercih edilen bir tekstil ham maddesidir. Bunların dışında Angora yünü, yüksek keçeleşme kabiliyeti nedeniyle fötr şapka, ayakkabı ve ayakkabı içine yerleştirilen keçelerin yapımında da başarıyla kullanılmaktadır.

Angora yününü kullanan iplik üreticilerine fantezi iplik üreticileri adı verilir. Angora yünü, iplik fabrikalarında genellikle diğer liflerle (ince koyun veya kuzu yünü, pamuk, ipek, alpaka, kaşmir ve sentetik liflerle) değişik oranlarda (% 10 – 80) karıştırılarak, kamgarn ve ştrayhgarn sistemlerinde iplik yapılmaktadır. Ştrayhgarn iplik teknolojisinde kısa elyaf (en fazla 6 cm) yünler, kamgarn teknolojisinde ise uzun elyaf (6 cm’den uzun) yünler iplik haline getirilmektedir. Yün, iplik fabrikalarına en az 300 – 400 kg’lık sıkıştırılmış balyalar halinde satılmaktadır. Angora yünü, iplik yapımından önce yıkanmaz. Saf Angora giysiler, elle sıcak veya soğuk suyla, deterjan kullanılmadan yıkanır. Fabrikaların dışında Angora yünü, çıkrık adı verilen ip eğirme aletleriyle de elde iplik haline dönüştürülebilir. Genellikle yurt dışındaki Ankara tavşanı yetiştiricileri, birlikler kurarak, Angora yünlerini elde eğirmekte, daha sonra da bu iplikleri boyayarak, örgü giysiler hazırlamaktadırlar. Yaklaşık 300 – 400 g yünden bir kazak yapılabilir. Elde eğirme tekniği ile iplik elde edildiğinde ham yünün değeri, iplik fabrikalarının aldığı yünlerin değerinden en az 10 kat daha fazla artmaktadır.


Ankara tavşanlarında her üç ayda bir, yani yılda dört kez kırkım yapılmaktadır. Bazı yetiştiriciler ayda bir kırkım yapmaktadırlar. Yetişkin bir Ankara tavşanından yılda ortalama 1000 g kadar yün alınabilmektedir. Ankara tavşanlarında yün verimi üzerine ırkın, cinsiyetin, yaşın, canlı ağırlığın, mevsimin, gebelik durumunun, beslenmenin ve kırkım aralığının önemli etkisi olmasına karşın yün verimi ve yünün kalitesi kalıtsaldır.

Yün verimi üzerine özellikle beslenme ve ısı gibi diğer faktörlerin dolaylı etkisi vardır. Bu yüzden yetiştiricilikte sürekli olarak en verimli tavşanlar seçilerek, ırkın verim özelliği yüksek tutulmalıdır. Fazla ve kaliteli yün almak, saf yetiştiricilik yapmak, iyi bakım ve besleme şartları uygulamak ve seleksiyon yapmakla mümkündür.

Angora tavşanlarında ilk kırkım yaşı yaklaşık üç aydır. Ancak, bu süre kışın daha da geç olabilir. İyi bir seleksiyon ve bakım ile oluşturulan sürülerdeki yavrularda, 2.5 – 3 aylık iken kılların uzunluğu 5 – 6 cm olabilmektedir. İlk kırkımda elde edilen yünün kalitesi düşüktür. İkinci kırkım zamanında elde edilen yünün kalitesi arzu edilen düzeydedir. Ankara tavşanlarında yün verimi, 18 – 36 aylık tavşanlarda en üst seviyeye ulaşır. Üç yaşından sonra yün verimi hızla düşmektedir.

Ankara tavşanlarında, dişilerde ki yün verimi erkeklerden % 15 – 20 oranında daha fazladır ve en yüksek kalitede yün dişilerden elde edilir. Cinsiyetler arasındaki yün verimi farkı, erkeklerin kısırlaştırılmasıyla azaltılabilir. Kastre edilen erkek tavşanlarda yün verimi % 10 – 12 oranında artmaktadır. Kastrasyonun diğer bir avantajı da hayvanın davranışlarını değiştirmesidir. Böyle hayvanlar sessiz, sakin bir hal alırlar ki, bu da grup halinde barındırılmayı mümkün kılar. Ancak, kastrasyon yün kalitesini etkilemez. Gebelik ve laktasyon dönemleri, yün verimini 1/3 oranında düşürür.

Yazın elde edilen yünler, sonbahar ve kışın elde edilenlere göre üç kat daha düşüktür. Yün verimi Haziran ayında en düşük, Aralık ayında en yüksektir. Kışın alınan yünün uzunluğu, yazın alınandan daha uzundur. Yüksek sıcaklıklarda (30 oC) yünün miktarı ve kalitesi düşer, 5 oC gibi düşük sıcaklıklarda ise yün verimi artmaktadır, ancak yem tüketimi de bununla birlikte yükselmektedir. Ayrıca, canlı ağırlıkla yün verimi arasında pozitif bir ilişki vardır. Ağırlık arttıkça yün verimi artar. Canlı ağırlığı 4 kg’dan büyük olanlarda yün verimi en yüksektir. Ayrıca yün miktarı, kırkım sayısının artırılmasıyla yükseltilebilir

Ankara tavşanlarında yavrular yedi haftalık olunca taranmaya alıştırılırlar ve haftada bir kez tarakla dikkatlice taranırlar. Tarama yün kalitesini artırır. Tarağın kemikten olması tercih edilir. Tarama için yumuşak tel bir fırça da kullanılabilir. Yavrular altı aylık olunca yünün kalitesi istenilen ölçüye ulaşır. Bu zamana kadar da yavrular taranmaya alışmış olurlar. Ancak, yapılan seleksiyon çalışmalarıyla Fransız Ankara tavşanlarını taramadan da kaliteli yün elde etmek mümkündür. Ancak, İngiliz Ankara tavşanları tımara ve taranmaya ihtiyaç duyarlar.

Yün, makas, elektrikli veya el kırkım aletleriyle yapılan kırkımla veya yolma yöntemiyle elde edilir. Ancak kırkım tekniği ile yün elde etmek, fazla acı vermemesi, dolayısıyla daha az stresli olması, soğuğa karşı daha iyi bir koruma sağlaması, daha az emek ve zaman harcanması, kısa kırkım aralıkları ile daha fazla yün elde etme olanağı vermesi gibi nedenlerle yolma tekniğinden daha çok tercih edilir. Makasla yapılan kırkımda elde edilen kırpıntı yün oranı (10 mm’den kısa) fazladır. Bu değersiz yün kırpıntıları, kırkımdan sonra yapılan düzeltmelerden kaynaklanır. Ayrıca, kırkım sırasında deriye zarar vermemeye özen gösterilmelidir. Özellikle memeler yaralanmaya karşı son derece hassastır. Elektrikli kırkım aletleriyle, kışın ısı izolasyonunu sağlamak için deri üzerinde en az 3 mm uzunluğunda yün bırakılabilir. Bir tavşanın kırkılması için 10 – 20 dakikalık bir zaman yeterlidir. Dolayısıyla, elektrikli kırkım aletleri ile iş gücü ve zamandan tasarruf sağlanır. Yolma işleminde ise sadece kalın uçlu, tam olgunlaşmamış kıllar alınır. Bu da yünün kaba görülmesine neden olur. Ayrıca, yolma yönteminde ısı izolasyonu daha düşüktür. Bu işlem yaklaşık 30 – 40 dakika sürmektedir.

Çin’de yünlerin parmaklar arasında sıkıştırılıp çekilmesi şeklinde uygulanan yolma tekniği uygulanmaktadır. Ayrıca, son yıllarda Fransa’da mimosin içeren ve epilasyona neden olan yiyecekler (Lagodendron) yedirilerek, kıl folliküllerinin bağlantıları zayıflatılarak, yün elde edilmektedir. Epilatör etki gösteren yiyecekleri yiyen tavşanlarda yünler, ucu 5 cm kadar olan özel testere uçlu bıcaklar (bıcakların ucuna kıllar sarılıp, bıçağın çekilmesiyle) veya taraklar yardımıyla her 100 günde bir yapılan, yolma tekniği ile elde edilmektedir. Bu tip yün elde etme tekniğinde, yün çok kısa zaman içinde toplanmaktadır ve elde edilen yünün kalitesi de artmaktadır. Ancak tüm yünler döküldüğü için tüy dökümünden sonra soğuk şokunun önlenmesi için hayvanlar birkaç gün içi saman dolu sandıklarda tutulmalıdırlar.

Özellikle 20 oC’den daha düşük sıcaklıklarda, kırkımdan sonraki ilk hafta bir şok dönemi ve daha sonra yem tüketiminde ani bir yükselme görülür. Kırkım şoku ve stresi ile birlikte yem tüketimi iki katı artar. Bu durum metabolizmayı zorlar ve kan dolaşımında bozukluklara neden olur. Pastörella gibi kronik hastalıklar akut hale geçer ve sonuç olarak ölümler meydana gelir.

Ankara tavşanlarında görülen ölümlerin % 50 veya daha fazlası kırkımdan sonraki ilk haftada ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, tavşanlıklarda kırkım öncesi 15 oC, kırkım sonrası 25 oC‘lik optimum sıcaklıklar sağlanmalıdır.

Yünün parlaklığı, özgül ağırlığı, yumuşaklığı, elastikiyeti, kılın uzunluğu ve çapı, keçeleşme, kemp kıl ve kirlilik oranı yünün kalitesini belirleyen unsurlardır. Tavşan yünü dört kalitede sınıflandırılabilir. Birinci kalite yün kendi içinde iki alt sınıfta değerlendirilir. 1A kalite yün 6 cm’den uzun, temiz, parlak, yumuşak ve dümdüz (ok gibi) yündür. 1B kalite yün 6 cm’den uzun, temiz, parlak, yumuşak ve dalgalı yündür. İkinci kalite yün 3-6 cm arasında temiz, parlak ve yumuşak yündür. Üçüncü kalite yün keçeleşmiş yündür. Dördüncü kalite yün kirli yündür ve bu yün satılmaz. Bir tavşandan, bir kırkımda dört kalite yün de elde edilmektedir.

Elde edilen yün birkaç gün havalandırılır ve kalitesine göre sınıflandırılırlar. Yün, nemsiz ve güvesiz bir ortamda uzun yıllar saklanabilmektedir. İplik fabrikalarına satılmak amacıyla yün, en az 300 – 400 kg’lık sıkıştırılmış balyalar halinde saklanır.

Tavşan beslemede genelde pelet yemler tercih edilir. Pelet yemler %50-60 konsantre, % 40-50 kaba yem içerirler. Peletlerin 3-5 mm çapında ve 3-6 mm uzunluğunda olmaları tavsiye edilir. Daha büyük peletler ısırılarak ufalanmakta ve yem israfına sebep olmaktadır. Küçük peletler ise yavruların çok hızlı kuru yem tüketmesine, dolayısıyla sindirim bozukluklarına yol açar.
Tavşanlar toz halindeki yemleri yeterince değerlendiremez, böyle yemler nazal problemlere yol açabilir. Ayrıca açık suluklar kullanılıyorsa suyun çok çabuk kirlenmesine, su ve yem tüketiminin durmasına sebep olurlar.
Tavşanlar verim düzeyine göre beslenir. Hızlı büyüyen yavrulara ve laktasyondaki dişilere ad libitum yem verilmelidir.
Günlük yem tüketimleri 4-12 haftalık gençlerde 100-130 gr., emen yavruları olan dişilerde 350-380 gr., verimde olmayan ergin tavşanlarda 120 gr olacak şekilde yem verilir. Bir tavşan ve yem yiyen yavruları için günde 1-1,5 kg yem hesap edilir. Aşımda olan erkeklere ya günde 110-170gr. pelet yem ya da kaliteli kuru ot+3,5 kg CA için 55 gr tahıl ve protein karması verilir.
GEBE DİŞİLERİN BESLENMESİ: Pratikte gebe dişiler şu şekilde beslenir.
1- Dişi emzirmiyorsa çiftleşmeden doğuma kadar rasyonun enerji düzeyine göre günde 110-170 gr. ticari yem verilir. Hayvanlara verilecek rasyon kaliteli olmalı, yağlanmaya sebep olmamalıdır. Pratik olarak canlı ağırlığın %3,5-4’ü kadar kuru madde tüketmeleri gerekir.
2- Doğumda 1 veya 2 gün önce bu miktar biraz azaltılır.
LAKTASYONDAKİ DİŞİLERİN BESLENMESİ: Tavşanlar genelde günde 100-300 gr. süt üretirler. Doğumdan sonraki ilk iki günde süt üretimi 30-50 gr.dır. Üçüncü haftanın sonuna doğru 200-250 gr.’a çıkar, sonra hızla düşer. Ticari sürülerde laktasyon süresi 28 gündür.
Tavşanlar doğurduktan sonra yem miktarı tedrici olarak arttırılır. Laktasyon boyunca ad libitum yem verilmelidir. Yüksek proteinli yemler süt verimini bir miktar düşürerek yavru ölümlerinin artmasına sebep olmaktadır.
Tavşanlar bazen yavrularını yiyebilirler. Bunun sebepleri;
- Beslenme yetersizliği olabilir. Bu sebeple yeterli su verilmesi ve yemlemeye dikkat edilmesi tavsiye edilir.
- Rasyondaki protein yetersizliğine bağlı olabilir.
- Rasyonda D ve B vitaminleri yetersiz olabilir. Bunu düzeltmek için rasyona vitamin preparatları ilave edilebilir.
YAVRULARIN BESLENMESİ:Tavşan yavruları genelde 21-28 günlükken yada 350-400 gr. canlı ağırlığa ulaştıklarında sütten kesilebilir. Yavrular için ısı çok önemlidir ve 18-20 C olmalıdır. Günlük olarak 60-110gr. kaliteli protein içeren konsantre yem ve ad libitum kaliteli kuru ot yeterlidir. İyi beslenen bir yavru birinci hafta doğum ağırlığının 2 katına, 2 aylık iken de 28 katına ulaşmaktadır.
Damızlık olarak büyütülen yavrular şişmanlamayacak şekilde beslenmelidir, çünkü şişman olanlarda sık sık döl verimi problemleri görülür.
Sütü az olan annenin yavrularından zayıf olanları ve annesi ölen yavrular, karıştırılmamak amacıyla özel işaretlerle işaretlenerek diğer annelere verilebilir. Yada diğer annelere emzirttirilerek tekrar kendi sandığına konabilir.
Trichobezoar:Tavşanların kendilerini yalayarak temizlemeleri esnasında yuttukları yünlerinden midelerinde ve bağırsaklarında çeşitli büyüklükte, yuvarlak, üstleri pürüzsüz top şeklinde kıl yumakları oluşur, bunlara trichobezoar adı verilir. Bu yün yumaklarından kurtulmak için, hayvanları haftada 1 kez aç bırakmak gerekir. İstenirse ananas suyu ya da kanola yağı verilebilir.
Tavşan beslemede genelde pelet yemler tercih edilir. Pelet yemler %50-60 konsantre, % 40-50 kaba yem içerirler. Peletlerin 3-5 mm çapında ve 3-6 mm uzunluğunda olmaları tavsiye edilir. Daha büyük peletler ısırılarak ufalanmakta ve yem israfına sebep olmaktadır. Küçük peletler ise yavruların çok hızlı kuru yem tüketmesine, dolayısıyla sindirim bozukluklarına yol açar.
Tavşanlar toz halindeki yemleri yeterince değerlendiremez, böyle yemler nazal problemlere yol açabilir. Ayrıca açık suluklar kullanılıyorsa suyun çok çabuk kirlenmesine, su ve yem tüketiminin durmasına sebep olurlar.


Benzer Konular

22 Şubat 2010 / _KleopatrA_ X-Sözlük
7 Aralık 2012 / k2yct Soru-Cevap
22 Şubat 2010 / _KleopatrA_ X-Sözlük
9 Temmuz 2009 / BrookLyn Rüya Tabirleri
22 Şubat 2010 / _KleopatrA_ X-Sözlük