Mercanlar!
Su altı belgesellerinde görülen mercanlar belki çok çeşitli renklerinden, belki değişik yapılarından, belki de mücevhere benzemelerinden dolayı ilgi çeker. Bir dalgıcın en büyük düşlerinden biri, mercan resiflerinde (kayalıklarında) dalmak, onların yaşamını ve oradaki canlı çeşitliliğini yakından görebilmektir. Resiflerin oluşumu için binlerce yıl gerekir. Peki, tarihten bize miras kalan bu canlılar nasıl ve nerelerde yaşar, nelerle beslenirler, diğer canlılar için neden önemlidirler ve nasıl kilometrelerce uzunlukta büyük resifler oluştururlar?
Mercanları tanımayan biri, onları gördüğünde ya büyük bir kaya ya da bir su altı bitkisi zanneder. Ancak mercanlar, ne bir kaya parçası ne de bitki olup gerçekte birer hayvandır. Deniz omurgasızlarından
Anthozoa sınıfının üyeleridirler. Mercanların her bir bireyine
"polip" denir. Milyonlarca polipin bir araya gelmesiyle mercan kolonileri oluşur. Koloniler ağaç, dal, çiçek, beyin, geyik boynuzu, fil kulağı, mantar, tüp, ip, kaya gibi çok çeşitli biçimlerde olabilir. Mercanlar genellikle bu biçimlere göre adlandırılır; beyin mercanı, mantar mercanı, kamçı mercanı... Mercanlar genel olarak sert ve yumuşak mercanlar olarak ikiye ayrılır. Sert mercanların yapılarında
kalkerli maddeler bulunur ve bir araya gelerek büyük mercan resiflerini oluştururlar. Yumuşak mercanlarda ise kalkerli maddeler bulunmaz. Küçük koloniler oluşturan bu mercanlar sağlamlıklarını dış kısımlarındaki kalsiyum içeren küçük, iğne biçimindeki yapılardan alır. Mercanların vücut yapıları, görünüşte çok karmaşık olmasına rağmen aslında çok basittir. Silindir biçimindeki vücutlarının uç kısımlarında
dokunaçlar bulunur.
Vücutlarının alt kısımlarındaysa bulundukları zemine yapışmalarını sağlayan organlar vardır. Ayrıca sinir ve kas sistemleri de hayli basittir. Ağızları, vücutlarının üst kısmındadır ve bir gırtlakla doğrudan mideye bağlanır. Mercanların, omurgasız oldukları için gerçek iskeletleri yoktur. Ancak, salgılarından oluşan sert dış yapılarına iskelet denir. Bu sert yapı
kalsiyum, magnezyum, karbonat gibi maddelerin çok miktarda salgılanmasıyla oluşur. Gözle görebildiğimiz kısımları da bu yapılardır.
Poliplerse genellikle çok küçük oldukları için yalnızca mikroskop yardımıyla görülebilir. Mercanlar, birbirinden bağımsız bireylermiş gibi görünseler de
tek bir sindirim sistemleri vardır. Bu nedenle kolonilerin tüm bireyleri birbirine bağımlıdır. Dokunaçlarını isteğe bağlı olarak hareket ettirebilirler. Özellikle avlanacakları zaman sürekli hareketli olurlar. Ayrıca, herhangi bir tehlike anında da dokunaçlarını hızla iskeletin içine çekebilirler. Mercanların güzel görünmesinin nedenlerinden biri de renkleri. Bu renkler vücutlarında bulunan renk hücrelerinden ve beraber yaşadıkları mikroskobik tek hücreli bir deniz yosunu olan
Zooxanthellae’dan kaynaklanır. Sarı, kırmızı, yeşil gibi parlak renkler avlarını kendilerine çekebilmelerini kolaylaştırır.
Nasıl Beslenirler?
Mercanlar, besinlerini çeşitli yollardan elde eder. Hayvansal
tek hücrelilerle beslenen mercanlar, genellikle avlarını
"nematosist" olarak adlandırılan yakıcı hücreleri ya da yapışkan bir madde salgılama özellikleri sayesinde yakalar. Mercanlar, dokunaçlarda bulunan yakıcı hücreler ile avlarını uyuşturur. Daha sonra av, dokunaçlarla ağza götürülür. Bazı mercanlar ise yapışkan bir madde salgılayarak, avlarının buna yapışmasını bekler. Suyun akıntısıyla sürüklenen hayvansal tek hücreliler, bu maddeye yapışarak tuzağa düşer.
Bundan sonra dokunaçlar devreye girer ve avın ağza götürülmesini sağlar. Ağza giren av önce gırtlağa, oradan da mideye gönderilir. Bazı mercan türleri de, besinlerini birlikte yaşadıkları deniz yosunları sayesinde elde eder. Bu deniz yosunları, mercan poliplerinin üst deri
(epidermis) dokusunun hemen altına sıra halinde yerleşir. Polipin içinde olmalarına karşın, ışık alabilirler ve bu sayede
fotosentez yaparlar. Bu yosunlar, fotosentez için gereken
karbonu, mercanların solunum sonucunda açığa çıkardığı karbondioksitten;
azot ve
fosfor gereksinimlerini de yine mercanların sindirim ürünü olan
amonyaktan karşılar.
Deniz yosunları, bu maddeleri kullanarak
oksijen, karbonhidrat ve
protein üretir. Bu ürünlerin büyük bir kısmını mercanlar, bir kısmını da kendileri tüketir. Mercanlar deniz yosunlarına güvenli bir yaşama ortamı, deniz yosunları da mercanlara sürekli besin sağlar. Karşılıklı yarar sağlanan bu ortak yaşam, besin olarak yoksul ancak berrak, temiz ve bol ışık alan okyanus sularında mercanların binlerce yıldır yaşamasını sağlıyor. Mercanlar, genel olarak gece beslendiği için dokunaçları
gündüz kapalı, gece ise açıktır. Gece beslenmelerinin nedeni, hayvansal tek hücrelilerin geceleri su yüzeyine doğru göç etmesidir. Bu hareketlenme, besinlerini yakalamalarını kolaylaştırır. Ayrıca dokunaçlarının gündüz kapalı olması
, morötesi ışınların zararlı etkilerini de önler.
Nerelerde Yaşarlar?
Mercan resifleri birçok canlıya ev sahipliği yapar. Mercanlar genel olarak, 30 derece kuzey ve 30 derece güney enlemleri arasında kalan
sıcak denizlerde yaşar. Ancak
yumuşak mercanlar, çok küçük koloniler halinde
soğuk ve
derin sularda da yaşayabilir. Örneğin ülkemizin kıyılarında bulunan yumuşak mercanlardan dal biçimindeki kırmızı mercan Ege Denizi’nin kuzeyinde, ağaç biçimindeki beyaz mercansa Marmara Denizi’nin derinliklerinde yaşayabiliyor. Fakat iklim uygun olmadığı için ülkemizin kıyılarında
mercan resifleri bulunmaz. Büyük resifler Hint ve Pasifik okyanuslarının tropikal kesimlerinde ve Kızıldeniz’de daha çok bulunur.
Nasıl Çoğalırlar?
Mercanlar, hem
eşeyli hem de
eşeysiz olarak üreyebilir. Eşeysiz üreme, tomurcuklanma biçiminde gerçekleşir ve daha çok yumuşak mercanlarda görülür. Tomurcuklanma sırasında yeni bir polip, polipin ucundan tomurcuk biçiminde gelişmeye başlar. Buna yeni tomurcukların eklenmesiyle yeni koloniler oluşur. Yeni polipler oluştukça eski polipler ölür, ancak ölenler altta kalarak iskelet biçiminde koloniye destek olur. Eşeyli üremeyse, mercanların yumurtalarını ve spermlerini aynı zamanda suya bırakmasıyla gerçekleşir. Yumurtaların döllenmesiyle
"planula" denilen larvalar oluşur. Larvalar bir süre suda yüzdükten sonra uygun bir mercan adası ya da kayaya kendilerini tutturur ve polip halinde gelişirler.
Canlı Kayalar!
Mercan resifleri denizlerin sığ yerlerinde, binlerce yıl boyunca, sert mercanların birikmesiyle oluşur. Resifler, kilometrelerce uzunlukta olabilir ve genellikle çok yavaş
(yılda yaklaşık 1-2 cm) büyürler. Ancak besin durumu, iklim koşulları gibi etkenler uygun olursa daha fazla büyüyebilir ve büyük adalar oluşturabilirler. Peki, bu kadar küçük canlılar nasıl büyük ve sağlam adalar oluşturabiliyor? Sert mercanlar kalsiyum, magnezyum, karbonat gibi sert yapı oluşturabilecek maddeleri bol miktarda salgılar. Bu maddeler, zaman içinde birikerek büyümeye başlar ve bu yapılar kristalleşerek
kireç taşına dönüşür.
Ölen her polip de altta kalarak büyük yapının oluşmasına katkı yapar. Böylece binlerce yıl içinde
büyük resifler oluşur. Bu süreç, insanların büyük apartmanları ve kentleri kurmasına benzetilebilir. Mercanlar, bu özelliklerinden dolayı "okyanusun mimarları" olarak da adlandırılır. Bunun yanında, mercanların resif oluşturabilmesi için deniz suyu sıcaklığının yıl boyunca 20 santigrad derece ila 29 santigrad derece olması gerekir. Bu koşullara ise yalnızca tropikal denizler sahip. Ancak, küçük bir resifin Norveç fiyortlarının soğuk sularında da yaşayabildiği biliniyor. Tropikal resif mercanları, beraber yaşadıkları deniz yosunlarının
ışık gereksiniminden dolayı, en fazla
50 m derinlikte yaşayabilirler.
Resifler, bulundukları ortama göre biçimlenir. Genellikle
kıyı resifleri, set resifleri ve
mercan adalar olarak üç farklı tipte oluşurlar. Kıyı resifleri, kıyılarda ya da adaların kenarlarında oluşur ve hep kıyı boyunca büyürler. Daha çok Hawaii Adaları'nda ve Karayipler’de bulunurlar. Set resifleri ise karadan biraz uzakta, kıyıya paralel olarak oluşur. Karayla aralarında denizkulağı olarak adlandırılan, gemilerin girebileceği kadar derin kanallar bulunur. Karayipler ve Hint ve Pasifik okyanuslarının açıklarında bulunurlar. Set resifleri, çok büyük boyutlara ulaşabilir. Avustralya’daki "Büyük Set Resifi"
345 bin km2’lik bir alana sahiptir ve uzunluğu da yaklaşık
2000 km’dir. Bu büyük kütle, bilim insanları tarafından yaşayan en büyük canlı oluşum olarak kabul ediliyor.
Mercan adalar, diğer resifler gibi oluşur. Tek farkları karadan çok uzakta,
açık okyanus sularında oluşmalarıdır. Daha çok Hint ve Pasifik okyanuslarında görülürler. Genel olarak ortasında sığ bir denizkulağının yer aldığı, sıra sıra küçük mercan adalarından oluşan bilezik biçiminde yapılar oluştururlar. Peki, okyanusun ortasında bu oluşum nasıl gerçekleşir? İlk olarak volkanik bir adanın çevresinde kıyı resiflerini oluşturan mercanlar yerleşmeye başlar. Bunlar, zaman içinde büyür ve ağırlıkları artar.
Ada, bu ağırlığı daha fazla taşıyamaz ve yavaş yavaş suyun altına çöker.
Mercan kolonileri de ışığı daha çok alabilmek için yukarı doğru gelişir. Artık yüzeyde yalnızca mercan kolonileri bulunur. Bu koloniler, aralarında küçük koloniler bulunan adacıklar oluşturur. Küçük adacıkların arasında küçük kanallar bulunur. Açık denizde büyük fırtınalara yakalanan gemiler, bu kanallardan geçerek, denizkulağının içine sığınabilir. Kıtalarla bağlantısı olmayan mercan adalar, çok az görülen deniz canlıları ve büyük kuş kolonileri için de iyi bir barınaktır.
Mercan resiflerinin bir başka özelliği de, üzerinde yaşayan canlıların çeşitliliğidir. Okyanusta yaşayan canlıların yaklaşık
% 25’i mercan resiflerinde bulunur. Balıklar, denizyıldızları, denizkestaneleri, süngerler, tüplükurtlar, ıstakozlar, karidesler, ahtapotlar, kabuklu hayvanlar, deniz çayırları ve deniz yosunları bu resifler üzerinde yaşar. Resiflerin yarıkları, girintili çıkıntılı yapıları ve bol besin içermeleri, onları birçok küçük omurgasız canlı için iyi birer sığınak haline getirir.
Dolayısıyla resifler, bu canlılarla beslenen birçok
balık için de iyi bir yaşam alanıdır. Ayrıca balıklara üreme ve barınma alanı da sağlarlar. Örneğin Büyük Set Resifi’nde 2800 balık, 400 mercan, 400 yumuşakça, 500 deniz çayırı, 215 deniz kuşu, 15 deniz yılanı ve 6 deniz kaplumbağası türünün yaşadığı biliniyor. Mercan resiflerinin bu kadar çok canlıya ev sahipliği yapması, güzel renklere sahip olması ve dalış sporuna uygun olması nedeniyle dünyanın birçok yerinden dalgıçlar dalmak için buraya geliyor. Bu da mercan resiflerinin önemli bir turizm kaynağı olduğunu gösteriyor.
Yaşamları Tehlikede!
Bazı denizyıldızları mercan poliplerinin avlanmak için salgıladığı maddelerle beslenir. Bazıları da doğrudan polipleri yer. Papağan ve çütre balıkları da doğrudan poliplerle beslenir. Bunların çok güçlü çene ve diş yapıları mercan poliplerini kolayca koparmalarını sağlar. Mercanların yaşamlarını tehdit eden doğal düşmanlarının yanı sıra başka birçok etken daha var. Bazı mercan türleri bu tehditlerden hiç etkilenmezken bazıları ise aşırı duyarlı oldukları için çok kolay etkilenebiliyor. En büyük tehlikelerden biri, denizlerde atıklardan kaynaklanan
kirliliğin artması. Diğer bir deyişle kanalizasyon ve tarımsal gübre atıklarının temiz okyanus sularına karışması kirliliği artırıyor.
Özellikle son yıllarda artmaya başlayan kirlilik, berrak suların yavaş yavaş kaybolmasına ve
azot, fosfor gibi maddelerin bu sulara karışmasına neden oluyor. Bu maddeler deniz yosunları için çok miktarda besin kaynağı demek. Bu durumun mercanlar açısından yararlı olabileceği düşünülse de tam tersi olur. Çünkü deniz yosunları çok fazla büyür ve mercanların üzerini kaplayarak ölmelerine neden olur. Ayrıca kirlilik suda bulanıklık oluşturur ve deniz yosunlarının
ışık almasını engeller.
Bunlara bir de
kıyı erozyonunun eklenmesi bulanıklığı iyice artırır. Deniz yosunları da mercanı terk ederek ışık alabilecekleri daha temiz sulara gider. Mercanlar ise en önemli besin kaynaklarını kaybettikleri için yavaş yavaş ölür. Ayrıca, mercanlara rengini veren deniz yosunlarının mercanları terk etmesi, mercanların renginin beyazlaşmasına ya da saydamlaşmasına neden olur. Bir mercanın sağlıklı olup olmadığı,
renginin beyazlığına bakılarak anlaşılabilir. Mercanların yaşamlarını tehdit eden bir başka ve en önemli etken de küresel ısınmaya bağlı olarak,
deniz sularının gittikçe
ısınmaya başlamasıdır.
Bu durum özellikle en küçük sıcaklık değişimlerinden bile kolayca etkilenebilen mercan resiflerine zarar veriyor. Sıcaklığın 29–30 santigrad derece aralığının üzerine çıktığı durumlarda mercanların yaşamları tehlikeye giriyor. Son 30 yılda resiflerin %10’luk bir bölümü yok olmuş durumda. Üstelik tehlikenin boyutu giderek artıyor. 2050 yılına kadar
resiflerin %80 ila %90’ının yok olacağı söyleniyor. Bu, yalnızca mercanların değil, resiflere bağlı yaşayan binlerce canlının da yok olması anlamına geliyor. Tehlikenin farkında olan bilim insanları ve doğa koruma dernekleri en azından insanlardan kaynaklanan zararları önlemek üzere
resifleri koruma planları yapıp uygulamaya çalışıyor. Ancak bugün tüm resiflerin yalnızca %1’lik bir bölümü tam anlamıyla korunuyor.
Kaynak: Bilimgenç / TÜBİTAK