Ziyaretçi
Sponsorlu Bağlantılar
Esas yetiştirilme yeri Amnkara ve çevresi olduğu için Tiftik keçisi tün dünyada Angora ( Ankara ) keçisi olarak bilinir. Tekeler ve keçiler genellikle boynuzsuzdur. Bu keçi ırkında kullalar uzun ve sarkıktır. Tiftik keçilerinin büyük çoğunluğu beyazdır , ancak Siirt ve Mardin yörelerinde siyah , kahverengi ve gri renklere de rastlanmaktadır. Bu keçinin en önemli özelliği tiftik'dir. Tiftik uzun , yumuşak ve elyaftan oluşan değerli bir tekstil hammaddesidir. Ankara keçisi bazı araştırıcılara göre Capra prisca isimli vahşi keçiden kök almıştır [Antoniusi1922, Adametz, 1926a ve 1928]. Ancak Schreiner [1898], Ankara keçisinin atasının İran vahşi keçisi Capra aegagrus olduğunu kabul etmektedir.
Keçiler de canlı ağırlık 30-40kg , tekeler de ise 45-55kg arasında dır. Tiftik keçileri genelde sağılmaz , ancak sağıldıklarında yavruların emdiği süt hariç 25-50kg süt vermektedir. Laktasyon süresi 120-130 gündür. İkiz doğum aranı %2-5'dir.
Ankara keçisi veya bu keçinin yakın bir varyetesi, Orta Asya orjinli bir kavim olan Sümerler tarafından büyük bir olasılıkla milattan 4000 yıl kadar önce biliniyordu. Sümerler tarafından Mezopotamya bölgesine yakın yaylara ve daha sonra XIII. yüzyılda Oğuz Türkleri tarafından Ankara yöresine getirildiği sanılan Ankara keçisi tipindeki keçilerin, kuvvetli bir olasılıkla Hazar Denizi ile Aral Gölü arasındaki bölgeden kaynaklanmış olabileceği sonucuna varılmıştır.Ancak bu konuyu inceleyen bilim adamlarının çoğu Ankara keçisinin orjininin Orta Anadolu´nun Ankara yöresi olduğunu bildirmişlerdir. Akıncı [1924] da bu keçinin 2400 yıldan beri Ankara civarında yetiştirildiğini kaydetmektedir. Kaynak ne olursa olsun genel kanı,Ankara keçisinin bilinen özelliklerini Orta Anadolu Yaylası´nda ve özellikle o zamanlar Angora olarak anılan yörede kazandığıdır.
Uzun yıllar sadece Anadolu´da yetiştirilen Ankara keçisinin XVII.yüzyılın ortalarından itibaren küçük partiler halinde Hollanda, İngiltere, İtalya ve Fransa´ya götürüldüğü, fakat adaptasyon güçlükleri nedeniyle bu girişimlerin başarısız kaldığı görülmektedir. Buna karşılık, bugün Türkiye dışında Amerika Birleşik Devletleri ve Güney Afrika Cumhuriyeti´nde Ankara keçisi yerleşmiş durumdadır. Bu iki ülkeden başka Lesotho, Arjantin, Sovyetler Birliği, Avustralya ve Yeni Zelanda´da da sınırlı ölçüde yetiştirilmektedir. Son yıllarda Hindistan, Pakistan, Fransa ve Kenya gibi ülkelerde de Ankara keçisi yetiştiriciliğine bir yönelme görülmektedir.
Tiftiğin Türkiye´den ihraç edilmesine ilk kez 1820 yılında başlanmıştır. İngiltere´de 1835 yılından itibaren tiftik büküm tekniğinin geliştirilmesi, Türk tiftiği için büyük bir istek doğmasına yol açmıştır.
Ankara keçilerinden elde edilen tiftik, gümüş beyazı rengi, parlaklığı, uzunluğu, elastik olması, dayanıklılığı, iyi boya alması ve diğer tekstil elyafı ile karışabilmesi gibi özelliklerinden dolayı en çok aranan tekstil hammaddeleri arasında yer almaktadır. Tiftik döşemelik ve perdelik kumaş yapımının yanında yün, pamuk ve sentetik elyaf gibi daha düiük değerli elyafla karıştırılarak, elbiselik kumaşların ve örgü materyalinin imalinde de kullanılmaktadır.
Türkiye´de Ankara keçileri,başlıca, deniz seviyesinden 800 metre yükseklikteki Orta Anadolu Yaylası´nda yetiştirilmektedir. Bu bölge denizden Karadeniz ve Akdeniz boyunca uzanan sıradağlarla ayrılmıştır. Bölgenin büyük bir bölümünü fakir otlaklar ve step karakterindeki alanlar oluşturmaktadır. İklim yarı-kurak ve yıllık yağış miktarı ortalama 400 mm,daha iç kesimlerde 200 mm kadardır.Bu bölgelerde yağlı kuyruklu koyun ırkları ile keçilerin yetiştirilmesi halka daha ekonomik koşullar sağlamaktadır. Ayrıca Ankara keçileri rutubetten oldukça çabuk etkilenerek ırk özelliklerini kaybetmekte, özellikle tırnak hastalıklarına daha kolay yakalanmaktadırlar. Kireçli ve alkali topraklı merálarda ise tiftiğin yağıltısı ve dayanıklılığı azalmaktadır. Bu nedenlerle, step bölgelerinde kendisine uygun ortam bulabilen Ankara keçisi, Türkiye´nin sahil kesimlerinde yerini kıl keçisini terk etmektedir. Orta Anadolu´dan başka, Güney-Doğu Anadolu´nun Siirt ve Mardin illeri civarında da sınırlı sayıda siyah, kahverengi, bej ve gri renkli Ankara keçileri yetiştirilmektedir.
Tiftiğin Türkiye´den ihraç edilmesine ilk kez 1820 yılında başlanmıştır. İngiltere´de 1835 yılından itibaren tiftik büküm tekniğinin geliştirilmesi, Türk tiftiği için büyük bir istek doğmasına yol açmıştır.
Ankara keçilerinden elde edilen tiftik, gümüş beyazı rengi, parlaklığı, uzunluğu, elastik olması, dayanıklılığı, iyi boya alması ve diğer tekstil elyafı ile karışabilmesi gibi özelliklerinden dolayı en çok aranan tekstil hammaddeleri arasında yer almaktadır. Tiftik döşemelik ve perdelik kumaş yapımının yanında yün, pamuk ve sentetik elyaf gibi daha düiük değerli elyafla karıştırılarak, elbiselik kumaşların ve örgü materyalinin imalinde de kullanılmaktadır.
Türkiye´de Ankara keçileri,başlıca, deniz seviyesinden 800 metre yükseklikteki Orta Anadolu Yaylası´nda yetiştirilmektedir. Bu bölge denizden Karadeniz ve Akdeniz boyunca uzanan sıradağlarla ayrılmıştır. Bölgenin büyük bir bölümünü fakir otlaklar ve step karakterindeki alanlar oluşturmaktadır. İklim yarı-kurak ve yıllık yağış miktarı ortalama 400 mm,daha iç kesimlerde 200 mm kadardır.Bu bölgelerde yağlı kuyruklu koyun ırkları ile keçilerin yetiştirilmesi halka daha ekonomik koşullar sağlamaktadır. Ayrıca Ankara keçileri rutubetten oldukça çabuk etkilenerek ırk özelliklerini kaybetmekte, özellikle tırnak hastalıklarına daha kolay yakalanmaktadırlar. Kireçli ve alkali topraklı merálarda ise tiftiğin yağıltısı ve dayanıklılığı azalmaktadır. Bu nedenlerle, step bölgelerinde kendisine uygun ortam bulabilen Ankara keçisi, Türkiye´nin sahil kesimlerinde yerini kıl keçisini terk etmektedir. Orta Anadolu´dan başka, Güney-Doğu Anadolu´nun Siirt ve Mardin illeri civarında da sınırlı sayıda siyah, kahverengi, bej ve gri renkli Ankara keçileri yetiştirilmektedir.
Ankara keçisi et ve süt hayvanı değildir. Buna karşılık kırsal kesimlerde etinden ve sütünden yararlanılmaktadır. Ankara keçisinden yararlanma konusunda, tiftik, et ve süt arasında sırasıyla yaklaşık olarak %60, %30 ve %10 gibi bir dağılım olduğu görülmektedir.
Türkiye, dünya tiftik üretiminde başta gelen ülkelerden biri olmasına rağmen, elinde bulundurduğu Ankara keçisi sayısına göre üretim miktarı oldukça düşüktür. Bunun nedeni, keçi başına tiftik verim düzeyinin düşük olmasıdır
Ankara keçilerinin başta tiftik verimi olmak üzere önemli verim özelliklerinin arttırılması için, genetik yapılarını geliştirecek ıslah programlarını sistemli bir şekilde uygulamak ve bunu bakım-besleme koşullarını düzelterek desteklemek gerekmektedir. Genetik yapının iyileştirilmesi, damızlık olarak kullanılacak hayvanların seçimi, yani seleksiyon ve bunlara uygulanacak birleştirme metodlarının belirlenmesinden sonra gerçekleştirilebilir. Ancak Ankara keçileri saf olarak yetiştirilmesi gereken bir ırktır. Diğer tür hayvanlarda ve diğer keçi ırklarında, düşük verimli bir ırkla yüksek verimli bir ırkın birleştirilerek, düşük verimli ırkın genetik yapısının iyileştirildiği gibi, Ankara keçilerinin başka bir ırkla birleştirilmesi düşünülemez. Bu yüzden, bu keçilerin genetik potansiyellerinin arttırılması için, öncelikle etkin bir seleksiyon ve diğer ülkelerden yüksek verimli damızlıkların getirilerek kan katma yönteminin uygulanması gerekmektedir.
Çiftlik hayvanlarının verim özellikleri genotip ve çevrenin ortak etkileri altında oluşmaktadır. Verim özellikleri üzerindeki çevre etkileri, üstün genetik değerli bireylerin tanınmasını güçleştirerek seleksiyonda, damızlığa ayrılacak bireylerin iyi belirlenmesindeki isabet şansını, dolayısıyla genetik ilerlemeyi azaltmaktadır. Zira, seleksiyonda başarının en önemli koşulu, genetik kapasitesi yüksek bireylerin isabetli bir şekilde tanınabilmesidir. Bu tanımadaki isabetin ölçüsü, kısaca, genotipin fenotipe regresyonu olarak tanımlanan kalıtım derecesidir. Kalıtım derecesi yüksek olan özellikler için, fenotipik değerlere göre yapılacak seleksiyon başarılı olacaktır. Fakat kalıtım derecesi düşük olan karakterlerde, fenotipin genotipi karşılama şansı daha az olduğundan seleksiyondaki isabet derecesi de az olacaktır. Bu gibi karakterlerde, kalıtım derecesinin düzeyini, dolayısyla seleksiyonun isabet derecesini arttırmak için, fenotipik değerler üzerindeki, etkileri kantitatif olarak belirlenebilen çevre etkilerinin eleminasyonu, yani standartlaştırılması gerekmektedir.
Bir Zamanlar Ankara Keçimiz Varmış...
Yetkililerin çabalarına rağmen ülkemizin ismini bir neb ze dünyaya duyuran Ankara keçisinin, namı diğer "Angora Keçisi (Tiftik Keçisi) varlığı ger geçen gün azalıyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında Tiftik keçilerini elinde bulunduran Türkiye'nin, bu üründe dışa bağımlı hale geldiği, 1960'larda 6 milyon baş olan tiftik keçisinin sayısının 25.000'e kadar gerilediği bildiriliyor. Tiftikbirlik tarafından hazırlanan raporda, Türkiye tiftik ihracatının 2005 yılında 43. ithalartınınsa 500 ton civarında olduğu bu ihtalat içinse yaklaşık olarak 4.5 milyon ABD Dolar'ının yurt dışına gittiği belirtiliyor. AyrıcaRaporda dünya tiftik üretiminin ise 19. yüzyıl ortalarında Ankara'dan götürülen tekelerle baladığı belirtiliyor. Tekstil sanayisinin üstün kaliteli ve pahalı ham maddelerinden olan tiftik üretiminin, tekstil sanayisinin gelişimine paralel olarak yıllara göre değişiklik gösterdiği belirtiliyor. On milyon kilo olan yıllık tiftik üretiminin ise uygulanan yanlış politikalar nedeniyle son yıllarda 400bin ila 200bin kilo arasında değiştiği vurgulanıyor. Bu kadar olumsuzluk arasında bütün dünyada bizleri temsil eden Ankara keçisinin geçmişini ve özelliklerini hatırlayacak olursak;
yöresi olduğunu bildirmişlerdir. Kaynak ne olursa olsun genel kanı Ankara keçisinin bilinen özelliklerini Orta ANadolu Yaylasında ve özellikle o zamanlar Angora olarak anılan yörede kazandığıdır.
Uzun yıllar sadece Anadolu'da yetiştirilen Ankara keçisinin XVII. yüzyılın ortalarından itibaren küçük partiler halinde Hollanda, İngiltere, İtalya ve Fransa'ya götürüldüğü fakat adaptasyon güçlükleri nedenilye bu girişimlerin başarısız kaldığı görülmektedir. Buna karşılık bu gün Türkiye dışında Amerika Birleşik Devletleri ve Güney Afrika Cumhuriteyinde Ankara keçisi yerleşmiş durumdadur. Bu iki ülkeden başka Lesotho, Arjantin, Sovyetler Birliği, Avusturalya ve Yeni Zellanda'da da sınırlı ölçüde yetiştirilmektedir. Son yıllarda Hindistan, Pakistan, Fransa ve Kenya gibi üleklerde de Ankara keçisi yetiştiriciliğine bir yönelme görülmektedir.
Özllikleri
Ankara keçisinden elde edilen en önemli ürün tiftik olmakla beraber, etinden, derisinden ve nadir olarak da sütünden yararlanılmaktadır. Tiftik ayrıca "mohair" olarak da bilinir. Tiftik, parlak elastik, zararlı güneş ışınlarını geçirmeyen, men çeken, ısıya dayanıklı, kolayca boyanabilen ve kolay kir tutmayan bir elyaf olmasından dolayı, dokuma sanayinin vazgeçilmez bir hammaddesidir; tekstil ve trikotaj sanyinde aranılan bir ürün özelliğiyle erkek ve kadın dış giyim sayesinde, döşemelik kumaş üretiminde, dekoratif amaçla, battaniye, halı, şal, şapka, atkı üretiminde astarlık kumaş olarak, tela, battaniye ve kilim yapımı gibi değişik alanlarda kullanılmaktadır. Cüsse ufak, baş profili düzgündür. Her iki cinsiyet de çoğunlukla boynuzludur. Boynuzlar kısa orta veya uzun olabilmektedir. Tekelerde boynuzlar daha kuvvetli, burgu şeklinde ve geriye hafifçe kıvrıktır. Kulaklar uzun ve sarkıktır. Tiftik keçilerinin büyük çoğunluğu beyazdır. Ancak siirt ve Mardin yörelerinde siyah, kahverengi ve gri renkte tiftik keçilerine reastlan maktadır.
Tiftik keçilerinin verim özelliklerine bakıldığında sütleri ancak kendi yavrularına yetecek düzeyde olduğundan genelde sağılmazlar. Vücut ağırlığı tekelerde ortalama 45-50kg keçilerde ortalama 30-45 kb tiftik verimi ülkemizde 1.8-2kb iken diğer ülkelerde 4-6kg kadardır.
Ülkemizde Yetiştirme Alanları
Ülkemizde büyük çoğunluğu Ankara başta olmak üzre İç Anadolu bölgesinde ve Türkiye genelinde konya, Karaman, Eskişehir, Afyon, Çankırı, Çorum, Kastamnu, Kırşehir, Kütahya, Niğde, Yozgat, Bolu, Siirt, Mardin, Bitlik ve Van illerinde yetiştirilir. Tipik ırk özelliklerini üzerinde toplayan en saf örnekler Ankara Yöresisin de yetiştirilmektedir.
Ankara keçisi et ve süt hayvanı değildir. Buna karşılık olarak kırsal kesimlerde etinden ve sütünden yararlanılmamaktadır. Ankara keçisinden yararlanma konusunda, tifik , et ve süt arasında yaklaşık olarak %60, &30 ve %10 gibi bir dağılım olduğu görülmektedir.
8.3.2006 tarihli ve 26012 sayılı "Hayvancılığın Desteklenmesi hakkında uygulama esasları tebliği" ne göre desteklenecek ırklar arasında bulunan Ankara keçisi, ülkemizde gelişmeyi beklemektedir.
Peki Ne Yapmalıyız?
Ankara keçilerinin başta tiftik verimi olamak üzere önemli verim özelliklerinin arttırılması için genetik yapılarını geliştirecek ıslah programlarını sistemli bir şekilde uygulamak ve desteklemek gerekmektedi. Genetik yapının iyileştirilmesi, damızlık olarak kullanılacak hayvanların seçimii, yani seleksiyon ve bunlara uygulanacak birleştirme methodlarının belirlenmesinden sonra gerçekleştirilebilir. Ancak Ankara keçileri saf olarak yetiştirilmesi gereken bir ırktır. Diğer tür hayvanlarda ve diğer keçi ırklarında düşük verimli bir ırkla yüksek verimli bir ırkın birleştirilerek düşk verimli ırıkn genetik yapısının iyileştirildiği gibi Ankara keçilerini başka bir ırkla birleştirilmesi düşünülmelidir. Bu yüzden bu keçilerin genetik potansiyellerinin arttırılması için öncelikle etkin bir sleksiyon ve diğer ülkelerden yüksek verimli damızlıklarn getirilecek kan katma yönteminin uygulanması gerkemektedir.
Bu konuda hayvancılıkla ilgili her konuda olduğu gibi veteriner hekimlere çok iş düşmektedir. Üreticiyi Eksik kalıkları konularda bilgilendirmek bize düşmektedir. Kaybolan bu milli değerlerimiz karşısında maddi mevzuları bırakıp ülkemizin kalkınmasındaki üstümüze dşen manevi sorumluluktan ödün vermemeliyiz. Diğer ülkeler tarafından verim özellikleri geliştirilmiş ve dünya piyasasnda tiftik üretmininde söz hakkını kaptırdığımız günlerde elimizdeki bu nadide değere bizden daha fazla sahip çıkılmaktadır. Her geçen gün bu konuda kan kaybı yaşamaya devam ediyoruz. Tiftik keçisi ülkemizde hak ettiği değeri görmüyor, kendi değerlerimizi kaybetme devam ettikçe yakında biz diye birşey kalmayacak. Ülkemize ait olan değerlerde dışa bağımlı gelmemek için, kültürümüzü yaşatmak uğruna artık UYANMA ZAMANI GELDİ...
Tiftik keçilerinin verim özelliklerine bakıldığında sütleri ancak kendi yavrularına yetecek düzeyde olduğundan genelde sağılmazlar. Vücut ağırlığı tekelerde ortalama 45-50kg keçilerde ortalama 30-45 kb tiftik verimi ülkemizde 1.8-2kb iken diğer ülkelerde 4-6kg kadardır.
Ülkemizde Yetiştirme Alanları
Ülkemizde büyük çoğunluğu Ankara başta olmak üzre İç Anadolu bölgesinde ve Türkiye genelinde konya, Karaman, Eskişehir, Afyon, Çankırı, Çorum, Kastamnu, Kırşehir, Kütahya, Niğde, Yozgat, Bolu, Siirt, Mardin, Bitlik ve Van illerinde yetiştirilir. Tipik ırk özelliklerini üzerinde toplayan en saf örnekler Ankara Yöresisin de yetiştirilmektedir.
Ankara keçisi et ve süt hayvanı değildir. Buna karşılık olarak kırsal kesimlerde etinden ve sütünden yararlanılmamaktadır. Ankara keçisinden yararlanma konusunda, tifik , et ve süt arasında yaklaşık olarak %60, &30 ve %10 gibi bir dağılım olduğu görülmektedir.
8.3.2006 tarihli ve 26012 sayılı "Hayvancılığın Desteklenmesi hakkında uygulama esasları tebliği" ne göre desteklenecek ırklar arasında bulunan Ankara keçisi, ülkemizde gelişmeyi beklemektedir.
Peki Ne Yapmalıyız?
Ankara keçilerinin başta tiftik verimi olamak üzere önemli verim özelliklerinin arttırılması için genetik yapılarını geliştirecek ıslah programlarını sistemli bir şekilde uygulamak ve desteklemek gerekmektedi. Genetik yapının iyileştirilmesi, damızlık olarak kullanılacak hayvanların seçimii, yani seleksiyon ve bunlara uygulanacak birleştirme methodlarının belirlenmesinden sonra gerçekleştirilebilir. Ancak Ankara keçileri saf olarak yetiştirilmesi gereken bir ırktır. Diğer tür hayvanlarda ve diğer keçi ırklarında düşük verimli bir ırkla yüksek verimli bir ırkın birleştirilerek düşk verimli ırıkn genetik yapısının iyileştirildiği gibi Ankara keçilerini başka bir ırkla birleştirilmesi düşünülmelidir. Bu yüzden bu keçilerin genetik potansiyellerinin arttırılması için öncelikle etkin bir sleksiyon ve diğer ülkelerden yüksek verimli damızlıklarn getirilecek kan katma yönteminin uygulanması gerkemektedir.
Bu konuda hayvancılıkla ilgili her konuda olduğu gibi veteriner hekimlere çok iş düşmektedir. Üreticiyi Eksik kalıkları konularda bilgilendirmek bize düşmektedir. Kaybolan bu milli değerlerimiz karşısında maddi mevzuları bırakıp ülkemizin kalkınmasındaki üstümüze dşen manevi sorumluluktan ödün vermemeliyiz. Diğer ülkeler tarafından verim özellikleri geliştirilmiş ve dünya piyasasnda tiftik üretmininde söz hakkını kaptırdığımız günlerde elimizdeki bu nadide değere bizden daha fazla sahip çıkılmaktadır. Her geçen gün bu konuda kan kaybı yaşamaya devam ediyoruz. Tiftik keçisi ülkemizde hak ettiği değeri görmüyor, kendi değerlerimizi kaybetme devam ettikçe yakında biz diye birşey kalmayacak. Ülkemize ait olan değerlerde dışa bağımlı gelmemek için, kültürümüzü yaşatmak uğruna artık UYANMA ZAMANI GELDİ...