Dört Bir Yanı Tırlarla

Kendisiyle beraber bu dörtlü, sanki dünyada dördünden başka kimse yokmuş gibi aynı hızda, beşer metrelik mesafeleri koruyarak ilerliyordu. Gerçekten de yolun ne ilerisinde, ne gerisinde, ne de karşısında başka hiçbir araç yoktu. Durgunluğuna, şaşkınlığına ve tedirginliğine bir son vererek; göz ucuyla önünü, arkasını, solunu ve sağını incelemeye başladı. Renkleri hariç, Tırlar birbirlerinin birebir kopyalarıydı. Hepsi de son derece heybetli, yeni, yakışıklı ve güzel görünüyorlardı. Üstlerinde hiçbir yazı ya da işaret yoktu. Önünde seyreden küçük kamyonete yeniden dikkatlice baktığında; aslında o kadar da küçük, o kadar da eski, o kadar da çirkin olmadığını fark etti. Hatta neredeyse “üç kafadar” Tır kadar heybetli görünüyordu. Hatta onlar kadar yeni, yakışıklı ve güzeldi. Kafası “meşgul”ken bir göz yanılgısı yaşamış olmalıydı…

Küçük otomobiliyle, dört bir yanı Tırlar’la çevrili bir şekilde, “tatlı tatlı” ilerliyordu. Hız sabitleyiciyi açmış, hızı da saatte “otuz” kilometreye sabitlemişti. Artık dün geceden “kazandığı” düşüncelerden eser kalmamıştı. Başka bir araçla on saniye boyunca yan yana gitse, kendini “boğuluyormuş” gibi hissederken; şu an inanılmaz derecede huzurlu, keyifli ve neşeli bir seyir halindeydi. Yol dümdüz, Tırlar onu korumak için etrafında, gideceği yere böylesine “hürmetle” uğurlandığı için de gururlu… Aklında sadece bu vardı.

Sayfa: 1 2 3 4 5

Cevap Yaz