HÜCRE
—Bot.
Ana hücre, bölünerek başka hücreleri, söz gelimi çiçektozlarını, embriyon kesesini, sporları veren hücre. ll
Arkadaş hücre, kalbursu borulara bitişik olan ve uzunlamasına bölünerek aynı ana hücreden gelen özekdoku hücresi. ll
Başlangıç hücreleri, arka arkaya bölünmelerle sapların ve köklerin dokularını oluşturan hücreler; başlangıç hücreleri ile de bu organların uçlarında olmayabilir. ll
Bitişik hücre, gözenek hücrelerinin yanında bulunan, çoğunlukla böbrek biçimindeki komşu hücra ll
Boyun, kanal hücresi, oosferin ana hücresinin bölünmesinden gelen hücre. (Birinciler arkegonların boyun çeperlerini, İkincisi de bu boyunu dolduran helmeyi verir.) ll
Duyu hücresi, dokunma uyarılarına duyarlı üstderi hücresi. (Örneğin sinekkapanın duyarlı kılları.) ll
Gözenek hücreleri, gözenekaltı boşluğun üstünde ve gözenek ağzının iki yanında yer alan klorofilli iki üstderi hücresi. ll
Kalbursu hücre, kalbursu boruları oluşturan canlı hücra ll
Salgı hücresi, çeşitli maddeleri (tanen, esans, vb.) hazırlayan ve biriktiren hücre. ll
Sert hücre, zarı odunlaşmış canlı hücre. ll
Su hücresi, yedek su biriktirmeye elverişli ince çeperli hücre. (Örneğin kaynanadilinin kalın gövdesi.) ll
Taş hücresi, çeperleri odun maddesiyle dolu ölü hücre. ll
Uç hücresi, pteridopyta grubundan bitkilerin sap ve kök uçlarında, yosunların yalnız sap uçlarında bulunan dörtköşe piramit biçiminde iri hücre. (Bazı botanikçiler bu uç hücresinin başlangıç hücresi olduğunu kabul ederler.) ll
Yardımcı hücre, kapalıtohumlularda embriyon kesesinin içinde, oosferin iki yanında yer alan hücrelerin her biri. (Ender olarak bazı türlerde [küstümotu] yardımcı hücreler döllenir ve fazladan embriyon verir.)
—Cez. huk. Cezaevlerinin disiplinini bozan hükümlü ve tutukluların kapatıldıkları küçük oda. ll Ağır cezalı hükümlülerin belirli bir süre kapatıldıkları küçük oda. ll
Hücre hapsi, tutuklu ya da hükümlülerin kimseyle görüştürülmeden gece ve gündüz yalnız olarak, bir hücreye konması.
—Dokubil.
Hücre dokusu, gevşek lifli bağdokusunun özel biçimi. (Yumurtalığın kabuk bölgesinde, bu doku özellikle iğsi hücreler bakımından zengindir; iğsi hücreler birbirine karışıp dolaşan ağsı ve kollajen liflerle birlikte sürekli olarak yön değiştiren bir burgaç görünümündedir.)
—Dy.
Sığınma hücresi, bir demiryolu tüneli çeperine açılan ve tren yaklaştığında tünelde bulunan demiryolu personelinin sığınmasına olanak veren boşluk.
—Elektron.
Kerr hücresi, akışkanların elektriksel çiftkırıcılık olaylarına dayanarak çalışan ve televizyon tekniğinde kullanılan ışık kipleme sistemi.
—Esk. eğit. Osmanlı döneminde yükseköğretime hazırlık bölümü olan Süleymaniye ve Fatih medreselerinde bir ya da birkaç öğrencinin oturmaları için ayrılan oda. (Bu tür yerlere alınmak öğretimde telif sahibi olanlara verilir ve önemli bir başarı olarak kabul edilirdi.)
—Fizs. kim.
Bakışımsız hücre, direncin, akımın dolaşım yönüne göre değişiklik gösterdiği elektrolitik hücre. ll
Elektrolitik hücre, elektrik enerjisi uygulanarak elektrokimyasal tepkimelerin oluşturulduğu ya da elektrokimyasal tepkimeler sonunda elektrik enerjisinin üretildiği hücre. (Elektrolitik hücreye birinci durumda elektroliz hücresi, ikinci durumda pil denir. Elektrolitik hücreler iletkenlik ve coulombölçümde kullanılır.)
—iklimbil.
Antisiklon hücresi, yüksek basınç altındaki atmosfer kütlesi. ll
Depresyon ya da alçak basınç hücresi, alçak basınç altındaki atmosfer kütlesi. (Depresyon hücreleri, toposfere yerleşmiş düşey eksenli çevrintilerdir. Isıl ya da dinamik süreçler sonucu ortaya çıkarlar Hadley, Ferrel ve kutup hücreleri, yüksek ve alçak enlemler arasında kuzey-güney doğrultulu hava alışverişleri sağlayan üçhücreli dizinin öğeleridir.
—inş. Sanayileşmiş yapım yöntemleriyle fabrikada üretilen içinde yaşanabilir birim hacim. (Bu teknik, şantiyedeki işlemleri, altyapı çalışmalarıyla ve hücrelerin bir araya getirilip bağlanmasıyla sınırlar.)
—isi. Hz. Muhammet'in eşi Ayşe’nin, Medine’de Peygamber mescidi’nin yanındaki odası, (ilk iki halife Ebubekir ve Ömer’in mezarları da buradadır.) ll Hücre-i saadet, Hz. Muhammet'in makamı.
—Kur tar. Hücre-i muzlime, Abdülhamit II döneminde, kuşkulanılan mektupların kontrol edildiği yere verilen ad.
—Mim. Tekke ve medreselerde bir ya da iki kişinin kalabileceği küçüklükte oda. ll Eski türk evlerinde odaların duvarlarına oyulmuş küçük, kapaksız göz, dolap. (Çoğunlukla oymalı, işlemeli olan bu hücreler, bulundukları yere ve işlevlerine göre “tembel deliği’’, “takça gözü", “lambalık”, "kavukluk", "feslik”, “çubukluk”, “testilik", "fincanlık”, "peşkirlik”, "öteklik” gibi adlar alırdı.)
—Nük. müh. Radyoaktif maddeleri işlemede ya da depolamada kullanılan, uygun havalandırma ve süzme düzenekleriyle donatılmış sızdırmaz alan. (Güçlü radyoaktif maddeleri depolamada ya da işlemede kullanılan, iyice zırhlanmış hücreye daha özel olarak yüksek etkinlikli hücre ya da sıcak hücre denir.) ll
Reaktör hücresi, nükleer reaktörlerin çoğunun kalbini oluşturan, düzenli olarak sıralanmış, biçimi ve bileşimi hemen hemen özdeş temel birimlerin her biri. (Dolayısıyla her hücre bir reaktörün temel bileşenlerini içerir: yakıt, yavaşlatıcı ve soğutma akışkanı.)
—Siber. Çeşitli otomatizmlerin bileşimine giren ve aldığı bilgiler arasında belli mantıksal koşullar (ve, ya da, evet, hayır vb.) gerçekleştiğinde bir işaret (flüidik ya da pnömatik) veren öğe.
—Siyas, bil. Bir siyasal partinin, özellikle komünist partilerin belli sayıdaki üyelerinden oluşan örgüt birimlerine verilen ad. (Belirli bir mesleki ya da coğrafi temeli [atölye, semt] olan hücre, komünist partilerin taban örgütüdür. Hücre bir sekreter tarafından yönetilir. Hücreleri birleştiren üst kademe [seksiyon] aracılığıyla bu sekreter, diğer işyerlerindeki ya da belli bir coğrafi bölgedeki hücrelerle bağlantıyı sağlar).
—Tasav. Tekke ve zaviyelerde bir ya da iki dervişin barındığı odacık. (Hücrelerin tek pencereleri olur ve genellikle tekke ve zaviyelerin semahane, mukabelehane ve selamlık dairesinin bulunduğu yere açılırdı.) ll
Hücre çilesi, mevlevilikte dervişin bin bir gün süren çilesini bitirdikten sonra hücreye alınarak burada doldurduğu üç günlük çile. ll
Hücre küşadı, mevlevilikte hücre çilesini de dolduran dervişin hücresinin kapı ve penceresinin meydancı tarafından açılması. ll
Hücre nişin, mevlevilikte bin bir günlük çileder sonra on sekiz gün de hücre çilesi çıkar tarak dedelik makamına ulaşan derviş. I Hücreye çıkmak, mevlevilikte dervişin bir bir günlük çilesini bitirdikten sonra hücre çilesine başlamak üzere hücreye geçmesi.
—Ted. Hücre tedavisi, hücre sübyelerin den yararlanan ve bazı ülkelerde yaşlar mayla mücadele için önerilen tedavi yör temi. (Eşanl. SİTOTERAPİ)
Kaynak: Büyük Larousse